I.BÖLÜM
YERLEŞKENİN BAŞLICA
ÖZELLİKLERİ
1.1 Köyün coğrafi konumu
Yenidamlar köyü
38°22'51.9" Kuzey 38°51'55.8" Doğu meridyen ve paralelleri
arasındadır. Malatya – Elazığ
Karayolunun 40. Km’sinden ayrılan Kale – Pütürge yolunun 13. Km’sindedir.
Malatya merkeze 53 Elazığ’a ise 64 km uzaklıktadır.[1]
1.2 Köyün İsminin kaynağı
Köy çevresindeki ilk
yerleşmeler Fırat Nehri kenarında oluşan Eskidam olarak nitelenen köydür. Bu
köy Karakaya barajının yapılmasıyla devlet eliyle boşaltılmıştır. Köylüler
Eskidam’ın yukarısında bulunan yükseltisi daha fazla olan bugünkü Yenidamlar
köyüne taşınmıştır. Eski köyden yola çıkılarak da köye Yenidam denilmeye
başlanmış. 1980’li yıllarda köye gelen memurlarca da ismi Yenidamlar olarak
kayıtlara geçirilmiştir.[2]
1.3 Köyün yerleşim planı
Köyün yerleşim planı
dağınık bir plana sahiptir. Bunun nedenlerinin başında ise; Köyün dağ eteğine
yerleşmiş olması ve ailelerin bir arada yaşamasını sağlayacağı düzlük bir alana
sahip olunmaması, toplu olarak yerleşmeyi sağlayan su sorunu olmaması, aileler
arasında yaşanan husumetler, ailelerin bahçelerinin çevresinde yerleşim kurması
köyün dağınık bir yerleşim planına sahip olmasında büyük etkiye sahiptir.
1.4 Köyün mesken yapısı
Köyün mesken yapısı
geçmişten kalan toprak, çakıl taşı ve samandan yapılan kerpiç evler ve son on
yılda tuğladan yapılan beton evlerdir bunların sayısı bir elin parmak
sayısından azdır. Yöre halkının toprak evlere alışması, sağlıklı olduğuna
inanması, bazı ailelerin de ata mirası olarak kabul etmesi nedeniyle toprak
evler yörede hala etkinliğini sürdürmekte yıkılan kerpiç evler kaderine
bırakılmayıp onarılmaktadır. Yıkılan kerpiç evlerin sahipleri ise köylü tarafın
atalarının mirasını korumamakla addedilip ayıplayıcı bir gözle bakılmaktadır.[3]
Asıl yapı malzemesi çevrede başka yapı malzemesi olmamasından dolayı topraktır.
Evler genellikle iki katlı altta şu anda kullanılmayan ahır, evin hemen yanında
bulunan kayısı depolamak ve ambar olarak kullanılan depo ve onun hemen yanında
kuru kayısı üretiminde kayısılara kükürt vermek için kullanılan halk arasında
‘’islim’’ olarak nitelenen kapısı penceresi olmayan oda benzeri yapıdır.
İslim
1.5 Köyün Tarihçesi
Köyde geçmişe ait mimari
eser ya da kalıntı olmaması köyün tarihinin eski olmadığını bize gösteriyor.
Köye ilk yerleşimler Konya’da bulunan 3 kardeşin Adıyaman Gerger’e ardından
Malatya Kale ilçesine gelmesiyle başlar. Bir süre düzlük alanda kalan bu
kardeşler yazları baş gösteren su sorunu nedeniyle bir süredir yaylak olarak
kullandıkları ilçenin merkezine göre daha sulak olan Yenidamlar köyüne
yerleşir. İzollu aşiretinin de bölgeye yerleşimlerinin olması sebebiyle yaylak
olarak kullandıkları bu yerde kalıcı olarak kalırlar.[4]
1.6 COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ
VE İKLİM ŞARTLARI
Köy dağ eteklerine
kurulan bir köy olmasından dolayı genel anlamda engebelidir, yer yer bulunan
düzlük alanlarda kayısı yetiştiriciliği yapılmaktadır. Köyün eteklerine
yerleştiği dağa ise halk arasında Çakçak Dağı denilmektedir. Köy Elâzığ ile
karşı karşıya olup arasından Fırat nehri geçmektedir.
Köyün en yüksek noktasından bir
görünüm
1.7 İKLİM
Köy Doğu Anadolu
Bölgesinde bulunması itibariyle bölgenin iklim şartlarını taşımaktadır. Ancak
yükseltisinin Malatya merkez ve Kale merkeze göre yaklaşık 500 metre daha fazla
olması sebebiyle arada küçük de olsa yağış ve sıcaklık farkları oluşmaktadır.
Kışları soğuk ve kar yağışı olarak geçer. İlkbahar mevsimi genelde
yağmur şeklinde olur. İlkbaharın gelmesiyle birlikte karlar erimeye başlar,
köyün kaynak sularında gözle görülür derecede artış meydana gelir. Köyün
iklimi sert karasal bir özellik gösterir.
Kış mevsiminde köyün yolu
1.8 Toprak Yapısı
Köyün toprakları verimsiz
taşlı, görünüm olarak da gridir. Engebeli bir zeminde bulunan köyün toprakları
baraj yapımı ve rüzgârın etkisiyle zamanla taşınarak Fırat nehrine kavuşmuştur.
Genel olarak toprağın humusunun bulunduğu en üst katman ya yoktur ya da çok
incedir. Yer yer bulunan kahverengi düzlük alanlardaki topraklarda kayısı ve
tahıl yetiştirilir ancak yapılan bu tarım da pek verimli değildir.
Köyün toprak yapısı
1.9 Bitki Örtüsü
Köyün bitki örtüsü yok
denecek kadar azdır. Genel olarak bölge insanının geçim kaynağı olan kayısı ve
özel tüketim için yetiştirilen ceviz ağaçları bulunmaktadır. İnsan eliyle
dikilen ağaçlar dışında ilkbaharda çıkıp sonbaharda kuruyan çeşitli çalılar ve
otsu bitkiler dışında bitki örtüsüne rastlamak imkânsızdır.
İlkbaharda köyden bir görünüm
II. BÖLÜM
1.1 Nüfus Özellikleri
Köyde okul olmaması ve köye uzak olması sebebiyle genellikle
yaşlılar bulunmaktadır. Yazları tarım ve tatil amaçlı dışarıdan gelen nüfusla
birlikte köyün nüfusu artmaktadır. Köyde yaşayanların hepsinin köyden başka
yerleşim yerlerinin bulunmasından dolayı köy dışarıdan gelenlerin tabiriyle
terkedilmiş gibidir. Köy halkı maddi sıkıntılar, geçimsizlik gibi sebeplerden
dolayı 70’li yıllardan itibaren İstanbul, Adana ve Mersin’e göç etmişlerdir.[5]
Köy halkı İstanbul’un Esenler ilçesinde bulunan Yenidamlar Köyü Derneği
vasıtasıyla bayramlaşma, taziye, düğün, kına, sünnet vb. törenlerde bir araya
gelmektedir.
İstanbul Esenler Yenidamlar Köyü
Derneği
1.2 Eğitim Durumu
Köy halkının eğitim
durumu yaşlılarda düşüktür. Köyün herhangi bir okulu bulunmamaktadır. Köyde
bulunan birkaç ailenin çocukları ise taşımalı eğitimle ilçe merkezinde ki
İzollu İlköğretim Okulu ve Karaköy İlköğretim okullarına gitmektedir. Göç
edilen yerlerde ki aileler ise çocuklarının eğitimine destek vermekte her aile
çocuğunu okutmaktadır.
1.3 Ekonomik Yapı
Köyün ekonomik yapısı sadece tarıma dayanmaktadır; o da
kayısı yetiştiriciliğidir. Köyün engebeli bir araziye kurulmasından dolayı tarım
ilkel yöntemlerle yapılır. Son yıllarda belediyenin yardımıyla iş makineleri
ile köyün düzlük alanları genişletilmiştir. Bilinçsiz yapılan tarım, engebeli
ve verimsiz toprağın da etkisiyle kayısı yetiştiriciliğinden pek fazla verim
alındığı söylenemez. Köyün sürekli dışarıya göç vermesinin de en büyük nedeni
budur.
Tarım
sulamayla yapılır. Son yıllarda kayısıda olumsuz hava şartları sonucu düşen
verim ve düşük kayısı fiyatları nedeniyle köyün bazı aileleri kayısı
bahçelerini ceviz bahçesine çevirmiştir. Köylülerin bir kısmı ise yazın kendi
bahçelerinde kışın ise Malatya merkezde geçici işlerde çalışmaktadır.
Kuru Kayısı üretimi
1.4 Köyün ulaşım durumu
Köy Kale merkeze 13 km Malatya merkeze 53 km uzaklıktadır. Köye
ulaşım bu yıl içinde bitirilen asfalt yollarla yapılmaktadır. Özel araçların
dışında ulaşım minibüsler ve dolmuşlarla yapılmaktadır. Köye en yakın belediye
toplu taşıma aracının geçtiği uzaklık 13 km’dir. Köyün yolları kış mevsiminde
ortalama 20 gün boyunca kapalı kalmakta köyün yaşlı ve hastaları için büyük bir
tehlike arz etmektedir. Köyün yolları dağ eteklerinden Fırat nehri boyunca
uzanan uçurumlarla dolu çetin bir yoldur. Yol kenarlarında aydınlatma ve
bariyer olmaması geçmişten günümüze çok sayıda ölümlü kazaya neden olmuştur.
III. BÖLÜM
KÜLTÜREL YAŞAM
1.1 Köyde Sosyal Hayat
Köyde sosyal hayat köy
kahvesi vb. bir mekân olmaması nedeniyle genellikle cami çevresinde, köy
çeşmesi başında bahçelerde geçer. Yenidamlar köyüne mensup bir köylü kış hariç
vaktinin en az yarısını bahçede geçirir. Budama, sulama, ilaçlama, çapa, ot
biçme gibi işlerle uğraşır ve bu hiç bitmez. Köylüler arasında kullanılan
‘’Köyde iş bitmez’’ deyimi buradan türemiştir. Köylüler bahçelerini ve
ağaçlarını aşırı derecede sevmekte bu da geçmişte fındık içini doldurmayacak
sebeplerle toprak ve su üzerine çıkan istenmeyen hadiselerin yaşanmasına neden
olmuştur ve olmaktadır.
1.2 Köyün Belli Başlı
Aileleri
Köyde geçmişten bu yana
bilinen altı sülale ve bunların altlarında oluşturdukları aileler
bulunmaktadır. Bunlar; Mamki Hisinan, Mamki Saydikan, Mıstan, Sılan, Topalan ve
köye muhacir olarak gelen Dağheyran sülalerinden oluşmaktadır. [6]
1.3 Gelenek Görenekler,
Örf ve Adetler
Köyün gelenek görenekleri
köyün yaşlıları ve orta yaş insanları tarafından iyi bir şekilde korunmakta ve
yaşatılmaktadır. Bu örf adetler ise bayramlar, taziye, giyim kuşam, yemekler,
düğünler, nişanlar, kız isteme vb. gibi konulardır. Köyün örf ve adetleri
sürekli gençlere aktarılmak istense de küreselleşen dünya da tek tip kültüre
doğru gitmemiz bunu bir hayli zorlaştırmakta ve bu örf ve adetler her geçen yıl
biraz daha yok olmaktadır.
1.4 Bayramlar
Bayramları birçok aile
köyde geçirmek için bayramlarda köye gelirler. Bayram namazı sonrası cami
hocası için bayram parası toplanır. Cami çıkışında sırayla bir yuvarlak
oluşturulur ve her gelen sırayla birbiriyle bayramlaştıktan sonra sıraya girer
gelenler ile bayramlaşırlar. Bu bittikten sonra köyün en yaşlısından başlanarak
köyün büyük önemli ailelerin evleri ziyaret edilir. Evine gidilen aileler gelen
misafirlere bayram çorbası adını verdikleri çorbayı ikram eder ardından bir
müddet yapılan sohbetten sonra tekrar bayramlaşılarak ziyaret bitirilir. Küçük
çocuklara para veya şeker verilir.
İstanbul’da yapılan bayramlaşmalar ise köyün
derneği aracıyla gerçekleştirilir. Bayramda köye gidemeyen köylüler bayramın
ikinci günü dernekte toplanır. Kur’an tilaveti ile başlayan program ardından
tatlı ikramıyla devam eder; köyde ki benzer bayramlaşma merasimi burada da
yapılır bir yuvarlak halka oluşturulur ve sırasıyla bayramlaşılır program böyle
sonlanır.
1.5 Düğünler
Düğün
merasimleri şehirde ve köyde olmak üzere iki farklı şekilde yapılır; Köyde
yapılan düğünler biraz daha köyün örf ve adetlerini içerirken göç edilen
şehirlerde yapılan düğünler biraz daha basitleştirilmiş genelleştirilmiş örf ve
adetlerden uzak şekilde yapılır.
Köyde evlenmeler genelde görücü usulü ile olmakla birlikte
karşılıklı anlaşma ve kız kaçırma gibi yollarla da olabilmektedir. Evlilik
isteği direk olarak babaya iletilmez anneye abi kardeş ya da evliliği
simgeleyen yollar ile ebeveynlere belli edilir; Bu yollar erkeklerde yemekte
pilava kaşık saplama, bıyık bırakma, aile üyelerine karşı huzursuzluk
oluşturacak hareketlerde bulunma kızlarda çeyiz hazırlama, damda gezme gibi
davranışlarda bulunma bir kızın ya da erkeğin evlenme isteğini belli etme
yöntemidir.[7] Evlenme yaşı geçmişte 13
yaşa kadar indiği söyleniyor, günümüzde kızlarda 18, erkeklerde ise askerlikten
sonra 22’li yaşlara kadar ilerlemiş durumda. Evlilik yaşında oluşan bu
değişikliğin sebebi günümüz Türkiye şartlarında yaşam standartlarının
yükselmesi sonucu ailelerin gelin ve damat adaylarından beklentilerinin
değişmesidir.
Evlendirme
kararı alındıktan sonra aile evlatlarına yakışan bir gelin bulmak için komşu
ziyaretleri, düğünde kız beğenme, çevrenin önerdiği tavsiye ettiği kızlarla
yakın temasta bulunurlar. Kız beğenilmişse kızın isteneceği aileye vasıtalar
aracılığıyla haber gönderilir. Kızın ailesi kızı vermeye niyetliyse kızı
istemek için gün belirlenir. Belirlenen günde erkeğin anne babası dayısı amcası
yaşıyorsa dedesi kızı istemeye gider. Kızın ebeveyn ve akrabaları da aynı
şekilde hazır bulunur. Ailede dede varsa kızı ‘’Allah’ın emri peygamberin
kavliyle’’ dede ister. Yoksa baba o da yoksa akrabalardan erkek olanlardan biri
kızı ister. Kız tarafı da kabul ederse erkek ve kız ailelerin ellerini öper.
Söz kesmenin ardından nişan için bir gün belirlenir. Ardından nişan yapılır.
Köyün unutulmuş bir geleneği de anneye verilen süt hakkı adı verilen bir miktar
para veya onunla aynı değere sahip değerli eşyadır. Zamanla unutulan bu gelenek
bazı ailelerde halen devam etmektedir.
Eskiden
köyde bayramlarda nişanlılık dönemlerinde kızın evine koç gönderilirmiş ancak
bu gelenek zamanla kaybedilmiş yerine kız için elbise veya değerli eşya
gönderilmeye başlanmış. Nişan süresi pek uzatılmaz düğün genellikle yaz
aylarında kayısılar hasat edildikten sonraya denk getirilir. Düğünden önce
nişanlı kızla damat ve akrabalardan oluşan üç dört kişilik grupla Malatya
merkezde alışverişe çıkılır, geline kıyafet değerli eşya satın alınır. Düğüne
geleceklere davetiye dağıtılır.
Düğünden önce kıza kına gecesi yapılır. Kına
gecesinde evlenecek kıza Bindallı denilen kıyafet giydirilir. Düğün günü sabah
erkek tarafı kızı evden almaya gider. Gelinin genellikle kardeşi kapıyı açmaz
bahşiş ister. Bahşiş alındıktan sonra gelinin babası kızı kapıya getirir
kapının önünde bir kişi havada Kur’an tutar kız Kur’an’ın altından geçerek
düğünün yapılacağı yere götürülür.
Düğünler
ailelerin isteklerine göre iki şekilde yapılır. Birincisi davul ve zurna
eşliğinde halay çekilerek ikincisi ise Kur’an tilaveti yapılarak sade bir
şekilde yapılır.[8]
Düğün alayı
1.6 Kına Gecesi
Kına gecesi düğünden önce
önceden belirlenen bir salon ya da kız evinde yapılır. Evlenecek olan kıza özel
bir kıyafet olan bindallı adı verilen el dikimi kıyafet giydirilir. Günümüzde
bu kıyafet elde dikmek yerine hazır olarak alınmakta ya da hiç kullanılmamaktadır.
Evlenecek kızın başına tülbent örtülür. Kına gecesinde gelenlere ve evlenecek
kızın avcuna kına yakılır. Söylenilen acıklı şarkılarla kızın ağlatılması
adettendir. Kına yakıldıktan sonra tülbent köyün evlenmemiş genç kızları
tarafından “darısı benim başıma” denilerek alınır, tülbenti alan kişinin
kısmetinin açılacağı bir an önce evleneceği inancı vardır.[9]
Bindallı
1.7 Din ve İnanış
Köyün dini inanışı Hanefi mezhebine bağlı Müslümanlardan
oluşur. İslam dininin getirmiş olduğu emir ve yasaklara bağlıdırlar. Köyün
kadrolu bir imamı yoktur. Namazları köylüler kendi aralarında seçtikleri birine
kıldırtır. Camiye ve köye arada sırada geçici olarak gönderilen imama saygı
sonsuzdur. Bayramlarda imam için para toplanır, her öğün için imama yemek
götürülür, imamın sözü emir kabul edilip dedikleri harfiyen yerine getirilir. Köyün
biri eski biri yeni olmak üzere iki camisi bulunur. Eski cami köyün imamı için
lojman görevi görür ayrıca dışardan gelen misafirler içinde konuk evi olarak
kullanıldığı da olmuştur. Ramazan aylarında her aile bir gün caminin alt
katında ki yemekhanede tüm köylüye yemek verir. Köyde İslam’dan önce bir
gelenek olarak da şu an pek yapılmasa da dolunay çıktığında tenekelere
vurularak ses çıkarılıp teneke çalınırmış.[10]
Teneke çalan köylüler
1.8 Köyün Dil Yapısı
Köyde yaşlılar genellikle Kürtçe konuşur az da olsa Türkçe
bilirler. Köyün orta yaş grubu her iki dili de rahatlıkla konuşur, gençlerde
ise köy dışında yaşamalarından dolayı Kürtçe bilen yoktur. Konuşulan Türkçe de
şive yoktur. Atasözleri ve deyimler Kürtçe ve Türkçe olarak sıkça kullanılır.
Köyde Türkçe’nin yanında kullanılan bazı Kürtçe atasözleri ve deyimler ise
şunlardır;
Malı ser male nabe : Ev
üstünde ev olmaz.
Mırişke bıgere velınge
vebı zelkbe : Gezen tavuğun ayağında pislik olur.
Gutık ke bı pırse bi wi
ali dreye : Köpek korktuğu yana havlar
Kere mıri jig ur natırse
: Ölmüş eşek kurttan korkmaz
Jı pırra pır dıçe jı
hındıka hındık : Çoktan çok gider, azdan az.[11]
1.9 Doğum
Köyde yeni doğum yapan kişinin evine yeni doğan çocuk için
elbise veya altın değerli eşya alınır. Kızın kayınbabası doğum yapan gelinine
değerli takı hediye eder. Gelenlere tatlı ikram edilir. Doğum yapan kadın 40
gün boyunca evden çıkmaz, yatılan yerin başucuna Kur’an-ı kerim konulur.
Bebeğin giysisine nazarlık takılır. Köyün batıl bir inancı olan göbek bağının
doğan çocuğun geleceğine etki etmesi inancıdır. Bebeğin düşen kordon bağı
gelecekte olması beklenen bir mesleğin bulunduğu çevreye gömülür. Eğer çocuğun
doktor olması isteniyorsa bu kordon bağı hastane bahçesine gömülür, eğer
çocuğun dini bir kurumda Allah yolunda bir hayat geçirmesi dileniyorsa kordon
bağı cami bahçesine gömülür.[12]
2.0 Ölüm
Köyde ölüm gerçekleşirse ilk önce camiden bu köylülere
duyurulur. Ölen kişinin parmakları çenesi yumuşak bir bezle bağlanılır. Elleri
yana getirilir Elbiseleri çıkarılır. Göğsünün üzerine bir bıçak konulur. Gece
ölmüş ise bir sonraki gün defnedilir. İnanışa göre gece toprak defnedilen
kişiyi kabul etmeyeceğidir. Bu beklemenin sebebi ölünün yakınları uzakta ise
gelmesidir. Ölünün yakınları tarafından kefen alınır. Erkeklerin cenazesini
erkekler kadın cenazesini kadınlar yıkar. [13]
Anneannemin mezarı
Ölen
kadın ise tabutun üzerine yazması atılır. Erkek ise normal bir örtü atılır.
Cenaze yıkandıktan sonra bekletilmeden mezarlığa götürülür. Cenaze namazı
kılındıktan sonra mevta mezara indirilir. Mezar kapatılır. Mezar kapatıldıktan
sonra mezara su dökülür, burada ki amaç inanışa göre mevtanın sorgusunun çabuk
ve kolay geçmesidir. Mezar defnettikten sonra cenaze evine gelinir ve ağıt
yakılır Kur’an okutulur. Ölü evinde 1 hafta süreyle yemek yapılmaz. Ölü çıkan
eve komşu, tanıdık, akraba gelerek başsağlığı diler. Eve her gelen bir Fatiha
okutmak için “lillahi teala el Fatiha” der ve evdeki herkes bir fatiha suresi
okur. Ölümden 1 hafta sonra ölü evinde yemek yapılır mevlit okutulur. Helva
dağıtılır. İnanışa göre 52’nci günde et kemikten ayrılır. Bugünün akşamında da
tekrar kuran okutulur. Dini bayramlarda ölü ziyaret edilir. Toprağına su
dökülür şeker dağıtılır. [14]
2.1 Kirvelik
Köyde yaygın olarak
gerçekleştirilen ve korunan bir gelenek olan kirvelik, sünnet edilecek çocuğun
sünneti esnasında yanında bulunan, sünneti esnasında onu kucağında tutan sünnet
kıyafetlerini alan onunla ilgilenen kişidir. Kirve aileye yakın kişilerden
seçilir ve aile arasında dostluk pekiştirilir kirve sünnetten sonra artık
akraba sayılır.
Sünnet olan çocuk ve kirvesi
2.2 Sünnet
Köyde sünnet 9 ile 12 yaş arasında olan çocuklar için
gerçekleştirilir. Düğüne geleceklere davetiye gönderilir. Ailenin isteğine göre
çalgılı ya da çalgısız bir şekilde Kur’an tilaveti yapılarak gerçekleştirilir.
Düğüne davet edilenlere yemek dağıtılır, bu yemek genellikle lahmacundur.
Sünnet edilecek çocuğun elbisesi kirvesi tarafından alınır. Sünnet yapıldıktan
sonra çocuğa ziyarete gidilir. Çocuğun elbisesine ziyaretçiler tarafından altın
takılır.[15]
2.3 Giyim Kuşam
Köyde giyim kuşam
erkeklerde günümüzde pek görülmese de şalvar, gömlek, yelek, bel kuşağı,
ayakkabıdır, kafalarına ise takke veya şapka takarlar
.
Dedemden
Köyün giyim kuşamı
Köyün
kadınları beyaz eşarp takar, altına penye üstüne yelek altına ise etek veya
kendi elleriyle diktikleri şalvarı giyerler. Gösteriş meraklısı değillerdir,
sade bir giyimleri vardır.
Köyün kadınlarının giyimi
2.4 Köyün Yemek Kültürü
Köyde yemeklerde kullanılan yemek malzemelerinde bulgur
ağırlıklıdır. Bulgurun yanına eklenen et, sebze ve çeşitli tahıl ürünleriyle
yemekler yapılır. Yemekler yerde sini denilen metal plakanın üzerinde yenilir.
Köyde ekmek önemli bir yer tutar. Ekmek demir sac üzerinde yufka, tandır,
yağlı, bazlama şeklinde yapılır. Köyün evlerinin hemen hemen hepsinde evin
dışında ve içinde olmak üzere iki tane yemek pişirmek için ocak bulunur.
Yemekler, şehrin uzak olmasından dolayı tüpe ulaşmanın zor olması ve ekonomik
bir külfet taşımasından dolayı genelde ev içindeki ocakta odun ateşinde
pişirilir ve yapılan yemeklere ayrı bir lezzet katar.
Ev içinde kurulmuş ocak
Sac ekmeği
Geleneksel
olarak yapılan çorbaları; mercimek, kavurmalı erişte, bulgur çorbası, tarhana çorbası,
döğme çorbası, pirinç çorbası, yoğurt çorbası, ekşili çorba, barbunya çorbası,
mantı çorbasıdır.
Yoğurt çorbası
Geleneksel
olarak köfteler ise analı-kızlı, içli köfte, sumaklı köfte, top köfte,
mercimekli çiğ köfte, etli köfte, ıspanaklı ekşi köftedir
İçli köfte
Ana
yemekleri ise kavurmalı pilav, etli bamya, bumbar dolması, sıkma köfte, türlü,
bulgur pilavı, Malatya tavası, kuru fasulye, nohutlu pilav vb.
Kavurmalı pilav
Konyadan gelip dilin Kürtçe olması neden acaba
YanıtlaSil