3 Ocak 2016 Pazar

KÜRESELLEŞME

KÜRESELLEŞME NEDİR?
    Küreselleşmenin ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel kısacası çok boyutlu olarak tanımı yapılmakta ve her tanım farklı bakış açılarını içermektedir. Küreselleşme kavramı farklı alanlarda bizzatihi dünyanın bütünleşmesini anlatmak için kullanılmamalıdır. Bütünleşme, küreselleşmenin berisinde yer alan bir kavramlardır. Bütünleşme içeriktir(tözdür), küreselleşme ise biçimdir. Küreselleşme teorisi bu içeriğin mutlaka bu biçimi alması gerektiğini savunan, içerik ile biçimi ayırmaz biçimde birbirine bağlayan hatta özdeştiren bir teoridir.   
KÜRESELLEŞMENİN ALTINDA YATAN FAKTÖRLER NELERDİR?
   Dünyada gerçekleşen bir çok olay, değişim ve gelişmeler küreselleşmeyi tetiklemiş ve ortaya çıkmasına ve gelişmesine olanak tanımıştır.
     Parker, birçok araştırmaya dayanarak küreselleşmenin altında yatan çeşitli unsular olduğunu belirtmiş ve bunları incelemiştir. Bu birbirinden farklı faktörler ve bunlar arasındaki birbirine bağlılık ve ilişkiler küreselleşmeyi tetikleyen unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu unsurlar;
Teknoloji
Ekonomi
Kültür
Doğal çevre
İşletme faaliyetleri
KÜRESELLEŞMENİN GETİRDİĞİ GENEL ANLAMDA AVANTAJLAR, DEZAVANTAJLAR VE ÇÖZÜM YOLLARI
  KÜRESELLEŞMENİN GETİRDİĞİ AVANTAJLAR
Uluslararası ticaret ve yatırımın artması
Yaşam standartlarının yükselmesi
Küresel rekabet
Dünya çapında yüzbinlerce iş imkanlarını yaratması
Haberleşme ve iletişim imkanları
Teknoloji transferi sağlanmış ve enerji, haberleşme alt yapıları kurulmuştur
 
  KÜRESELLEŞMENİN GETİRDİĞİ DEZAVANTAJLAR
Büyük ve uluslararası çalışan şirketler ön plana çıkmıştır
Küresel zenginleşmeye karşılık gelirler belli kesimlerde toplanmıştır
Adetler, gelenekler, yerel ve ulusal algılamalar erezyona uğratılmıştır
Geleneksel yapı aşınmaya uğramıştır
Geri kalmış ya da gelişmekte olan ve özellikle kalifiye iş gücü için ücret sırlamaları getirilmiştir
   ÇÖZÜM YOLLARI
Dünya ticaret örgütünün yeniden düzenlenerek fonksiyonel ve kendi misyonunu gerçekleştirecek hale getirmek
Küreselleşmeden negatif anlamda etkilenmekte olan kesimlere yardımda bulunmak
Yerel yatırımlar harekete geçirilmeli
Uluslararası finansal işlemlerden dolayı vergi alınmalı
Küreselleşmenin getirdiği kötü sonuçlar konusunda her kesim bilgi ve sorumluluk sahibi olmalı
KÜRESELLEŞME İLE İLGİLİ SÜREÇLER
Emperyalizm
Sömürgecilik
Kalkınma
Batılılaşma
Doğululaşma
Küreselleşmeyle ilgili kıyaslamalar
   Bir ülkenin başka bir ülke üzerinde denetim sağlamak  ve akabinde bu denetimi o ülke üzerinde özellikle politik, ekonomik ve bölgesel olarak sürdürmek amacıyla uyguladığı çeşitli yöntemleri tanımlayan kapsamlı bir kavramdır.
Küreselleşme dünyanın büyük bir kısmını  etkileyen süreçleri ve yapıları tarif ederken ve bunlar üzerinde düşünürken öne çıkan bir terim haline geldi. Bununla birlikte küreselleşme kapsamına giren şeylerin tarihsel  ya da çağdaş gerçekleri tasvir eden pek çok kavram vardır. Bunlar; emperyalizm, sömürgecilik, kalkınma, Batılılaşma ve Doğululaşma olarak sıralanabilir.
   Emperyalizm terimi, bazı ülkelerin( Almanya, İtalya İngiltere, Fransa , ABD) daha önce gelişmemiş coğrafi bölgeler, özellikle Afrika üzerinde denetim sağlamak amacıyla rekabete giriştiği 19. yüzyıl sonlarında yaygın şekilde kullanılmaya başlandı.
    Batılı devletler kendi dışlarında var olan  az gelişmiş dünyayı üstün kültürleri  sayesinde uygarlaştırma sürecinde sömürme hakkına  da sahip oldukları yönündeki Avrupalı inancı ve duygusudur. Avrupalı devletler bunu kültürel ve medya emperyalizm sayesinde kolay bir şekilde yapabilmektedir.
      KÜLTÜREL EMPERYALİZM
Kültür emperyalizmi bir ülkenin kendi kültürel değerlerini ve ideolojisini başka bir ülkenin halkına benimsetmesidir. Kitle haberleşme araçlarının gelişmesi ve yaygınlaşması üzerine her devlet kendi kültürel değerlerini başka devletlerin halklarına iletme olanağına kavuşmuştur. Bir ulusun değerlerini ele geçirmek için etkin bir kontrol yöntemi olarak kabul edilebilir. Kültür emperyalizmi diğer emperyalizm yöntemlerinin uygulanması için uygun zemini hazırlar, yani tamamlayıcı bir rol oynar.
    SÖMÜRGECİLİK
   Sömürgecilik (Kolonyalizm ), Sömürgeleştirilmiş bir bölgede  içişlerini yönetmek üzere sömürgeci idarenin yaratılmasıdır.
Bağımsızlaşma hareketleri 20. yüzyıl ilerledikçe daha büyük çapta başarılar kazanmaya başladı. Bu hareketleri sömürgelikten kurtulma ve politik bağımsızlık izledi. Bağımsızlaşma hareketleri 2. Dünya savaşının sona ermesinden sonra özel bir konum kazandı.
     KALKINMA
    Esas olarak, yeterince gelişmediği düşünülen belirli ulus- devletlerin ekonomik gelişmesiyle ilgili projedir.
İthal İkamecilik : Ülkelerin genellikle Güneydekilerin ihracata yönelik üretim yerine ithalata dayanan endüstrilerini geliştirmek üzere teşvik edilmesi.
Bağımlılık Teorisi: Güneydeki ulus devletlerin kalkınmasının, kendi bağımsızlıklarında gerilemeye, Kuzey’ e olan bağımsızlıklarında ise artışa yol açmasıdır.
    BATILILAŞMA
   Batı’nın dünyanın geri kalan bölümleri üzerindeki ekonomik, politik ve kültürel  etkisi.  Devletlerin özellikle doğudakilerinin ideal bir devlet görüntüsü vermek amacıyla, yani Avrupa’nın ulaştığı  seviyeye   yükselmedir.
    DOĞULULAŞMA
   Doğu’nun Batı üzerindeki ekonomik ve kültürel etkileri. Çoğu Batılı kendi hayatında doğululaşma sürecini kabul etmeyecektir hatta inkar edecektir bunun nedeni  Campbell‘ a göre küresel olarak yaygınlaşan fast food restoranlarıdır. Batı, gözle görülür şekilde dünyanın kendisine benzediğini düşünür ancak bir noktayı atlar "Uzakdoğu mucizesi!" Günlük hayatlarında vejetaryenlik, tarot, yoga vs. türü şeyleri kendi istekleriyle yaşamlarının bir parçası haline getiren batılılar işin komik tarafı bunu sağlıklı olduğunu düşündüğü için kendi isteğiyle yapar.
KÜRESELLEŞME İLE KIYASLAMALAR
Küreselleşme çok sayıda değişik yöne hareket halinde olan küresel akıntılar yüzünden yapısal olarak çok yönlüdür.
Coğrafi bakımdan tek ve tanımlanabilir bir başlangıç noktası yoktur.
Küreselleşme bazı ülkelerin diğerleri üzerindeki  askeri ve doğrudan kontrolünü içermez.
     KÜRESEL EKONOMİK AKINTILAR
Küresel ticarete ve ayrıca bir ulus devlete giren ve çıkan ekonomik akıntılara hızla göz atmak için en elverişli yer, bir ülkenin ticaretindeki fazlalıklar ve açıklardır.
TİCARET FAZLALIKLARI VE AÇIKLARI
Ticaret fazlalıkları ve açıkları söz konusu olduğunda ABD ve Çin gibi iki küresel ekonomik devin ticaret dengeleri bakımından durduğu yerdir.
KÜRESEL TİCARET: ZİNCİRLER VE AĞLAR
Ticaret Akıntısı: Malların uluslararası ticareti, küreselleşmenin ana yollarından birisidir.
Tedarik Zincirleri: Üretim sürecinde katma-değer sağlayan faaliyetlerin genel adıdır.
Uluslararası Üretim Ağları: İşlenmiş bir ürünün üretimi süreciyle ilgili üreticiler ağını içerir.
Küresel Meta Zincirleri: Katma değer yaratan zincirleri ve endüstrilerin küresel örgütlenmesini bir araya getirir
Küresel Değer Zincirleri: Bir malı yada hizmeti, tasarlanma aşamasından başlayarak üretimin farklı aşamalarından geçirmek suretiyle nihai tüketicilere ulaştırmak ve kullanımdan sonrada nihai olarak elden çıkarmak için gerekli olan ekonomik faaliyetlerin nispi değerine yapılan vurgudur.
Hurda metal: Küresel değer zinciri bakımından hurda metal önemlidir. İlk bakışta oldukça sıradan bir meta gibi görünse de pek çok kimsenin sandığından çok daha önemlidir.
ARTAN META REKABETİ
Çok çeşitli metalar küresel değer zincirlerinin başlangıç noktasını oluşturur. Ancak son yıllardaki en çarpıcı gelişmelerden birisi de çeşitli metaların küresel rekabetinin artmasıdır. Bunun en aşikar örneği de petroldür.
PETROL AKINTISININ EKONOMİK ETKİSİ
Daha büyük talepler daha yüksek fiyatlara yol açmakla kalmıyor, ek kaynaklar bulma imkanını da giderek daha fazla azaltıyor ve bunları temin etmek de zorlaşıyor.
Petrol Zenginliği: 2002 yılından sonra ve özellikle 2007 ve 2008 ortalarında petrol fiyatlarındaki büyük bir tırmanışın sonucu olarak petrol üreten ülkelere muazzam petrol-dolar akışı oldu.
Petrol Zengini Ülkelerin Petrol İthalatı: Petrole ilişkin küresel endişeler genellikle bunun petrol ithal eden ülkelerce tüketimi konusuna odaklanır. Ekonomik gelişmeye ve artan sayıda otomobilin, evin ve iş yerinin
ihtiyacına bağlı olarak çoğalan talebi karşılamak üzere, petrol üreticisi olan ülkelerinde petrol ithal etme ihtiyacı duyduğu bir değişimin kıyısındayız.
ŞİRKETLER
   Değişen Şirket Yapısı: 20. yüzyıldaki iş örgütlenmelerinin çoğunda fordist örgütlenme biçimleri hakimdi. Yerkürenin kapitalizm tarafından fethedilmesini mümkün kılan şeyde işte bu tür bir örgütlenmenin gücüydü. Fakat bu örgütlenmeler, küreselleşme hızlandıkça ve daha etkili hale geldikçe günümüzde artık ikinci plana itiliyor.
TÜKETİM
Tüketim, esas olarak tüketici nesnelerini, tüketim sürecini ve tüketim mekanlarını içermesiyle son derece karmaşıktır.
Aşırı Tüketim: Bir kimsenin kendi gücünün üstünde alışveriş yapmasıdır.
Aşırı Borçlanma: Bir kimsenin ödeyebileceğinden fazla borçlanmasıdır.
KÜRESELLEŞME VE KÜLTÜR
 Kültürel farkçılık kavramı, küreselleşmeden ya da ikili, çoklu kültürel süreçlerde kültürler arası süreçlerden ve akıntılardan büyük ölçüde etkilenmemiş kültürler arasında süre gelen farklılıkları vurgular.
 Yani öz itibariyle kültürlerin kendi özel ve kendine özgü yapılarını koruması fakat küreselleşmeden etkilenmediği anlamına gelmez.
Küreselleşme esas olarak kültürlerin derin yapısının yüzeyinde ortaya çıkar ve bunları da ancak kısmen etkileyebilir.
Kültürler esas olarak sadece küresel süreçlerde değil başka kültürlerin etkilerine de kapalı halde değerlendirilebilir.
Kültürel Melezleşme
Küresel ya da yerel olanın bütünleşmesi dışında, küreselleşmenin ve yerel ya da küresel kültüre indirgenemeyen  yeni ve benzersiz melez kültürlerin üretiminin bir sonucu olarak kültürlerin karışmasını ifade eder.
Kültürel melezleşmenin en iyi örneğini ABD’de görebiliriz.
Amerika’daki bir Çin lokantasında bir Arjantinlinin çalıştığını görebiliriz. Buna etki eden neden ise küresel-yerleşme fonksiyonu ile açıklanabilir.
Yani farklı ırk, renk, mezhep ve kültürlerin birbiri içerisinde entegre olmasıdır.
   Buradaki görsel kültürel melezleşmeye en iyi örneklerden bir tanesidir.
     KÜLTÜREL ÇAKIŞMA
Küreselleşmenin dünya çapında giderek artan bir –aynılığa- yol açmaya yatkın olduğuna ilişkin bir anlayışa dayanır.
Bu bakış açısında olanlar küreselleşmenin özellikle de küresel kültür akıntılarının ve bu akıntıların karşısındaki engellerin göreceli zayıf olmasından  bir sonucu olarak kimi zaman çarpıcı şekilde, kültürlerin de değiştiği değerlendirilmesi yapılır.
Buna göre dünya kültürleri giderek ya da en azından belirli ölçülerde bazı bakımlardan benzer hala gelmektedir.
Örnek olarak neredeyse dünyanın tamamında modayla birlikte giysi kültürünün aynılaşması verilebilir.
    KÜLTÜREL EMPERYALİZM
Bir ya da daha fazla kültürün kendisini başka kültürlere az çok bilinçli bir şekilde kendini dayatmasıdır.

Böylece yerel kültürler bir bütün olarak ya da çoğu kez kısmen tahrip olur. 

Özellikle de kuzeyden güneye doğru, gerçekleşen kültür akıntılarıyla tehdit edildiği görülüyor.

 Örnek olarak Hintli sarı dokumacılığı küreselleşmenin bir sonucu olarak yok olma tehdidi altındaki geleneksel zanaatlardan bir tanesidir. Bu ipek sariler elde dokunmaktadır ve her birinin tamamlanması iki ay sürer.

Batı kültür teknolojisi makine mamulü nedeni ile bu zanaatçılar tehlike altındalar.
     KÜRESELLEŞMEDE SPOR KÜLTÜRÜ
Spor küresel kültürü açıklayacak en önemli konulardan bir tanesidir.
spor, 20. yüzyıl boyunca ve 21. yy başlangıcında giderek küresel hale geldi; bunu sağlayan da –uluslar arası spor kuruluşları, yarışmalar, turnuvalar, rakiplerin  gezici akıntıları ve özellikle karasal televizyon yayınları ve internet sayesinde küresel bakımından yaygınlaşması- olmuştur.
Aslında giderek daha fazla küresel bir sportif sistem bağlamında düşünmek de mümkün hale geldi.

Bu bağlamda tenisin ilk küresel spor olduğu iddia edilir.

Burada ABD, Kanada ve İngiltere’den oyuncular katılmıştır.

Küresel sporların tarihinde ilk kez Atina’da 1896’da yapılmış olan ilk modern  olimpiyatlar önemli yer tutar.

Bu dönemden itibaren her 4 yılda bir defa olmak üzere yaz oyunları adıyla tekrarlanmıştır.

Küresel sporların tarihinde ilk kez Atina’da 1896’da yapılmış olan ilk modern  olimpiyatlar önemli yer tutar.

Bu dönemden itibaren her  4 yılda bir defa olmak üzere yaz oyunları adıyla tekrarlanmıştır.

Günümüzde yaz ve kış olimpiyatları iki yıllık aralarla tekrarlanır.


Dünya kupası, dünyada milyarlarca insan tarafından izlenmektedir.

Bu maçlarda yaşanan her şey küresel bakımından bir haber değeri taşır.

Özellikle önemli futbol takımlarıyla ilgili öteden beri (örneğin takım formaları) muazzam bir küresel pazar söz konusudur.

Her iki olimpiyat da küresel kültür niteliği taşır. Sebebi dünyanın dört bir yanından olimpiyatçıların katılmasıdır.

Elbette en popüler küresel spor kültürü futboldur.

Futbol, küresel düzlemde 1904’te kurulan FİFA tarafından 204 üyeyle organize edilmektedir

Yine bunun üzerine özel şirketler dünyanın her bir tarafına küresel pazarlar kurmuşlardır.

Burada küresel kültürde sporun birleştirici ve sosyo-kültürel diyalektiğini ortaya çıkardığını görüyoruz.

Bununla birlikte toplumda holiganlaşmayı küreselleşmenin doğurduğunu görüyoruz

Sonuç

Küreselleşmenin kültür üzerindeki etkisini olumlu ve olumsuz şekilde incelemeye çalıştık. 

Burada küreselleşme kültürlerin birleşmesinde , etkileşmesinde önemli rol oynadığı gibi (spor müsabakaları ) aynı zamanda kültürlerin aynılaşmasını tabiri caiz ise tekleşmesine de neden olabilmektedir.
Şu hususta genel anlamıyla var olan çağdaş medeniyetlerden yararlanıp kendi kültürel özgünlüğümüzü korumamız gerekmektedir.


OLUMSUZ KÜRESEL AKINTILAR VE SÜREÇLER
TEHLİKELİ İTHAL MALLAR, HASTALIKLAR, SUÇ, TERÖRİZM, SAVAŞ

TEHLİKELİ İTHAL MALLAR
  
TEHLİKELİ İTHAL MALLAR
     OYUNCAKLAR
    2007 yılı ortalarında, Çin’de imal edilen ve ABD’ye ihraç edilen çok sayıda oyuncak ile ilgili skandal patlak verdi. Diğer oyuncaklarının yanın sıra, kurşunlu boya kullanılarak boyanmış  oyuncak trenler, çocukların beyin hücrelerinde zarar verebilirdi; parafinle doldurulmuş, oyuncak bebek göz küreleri ve bebek çıngırakları ise çocukların yutabileceği şeylerdi.
      KİMYASALLAR
    Hiçbir belgesi olmayan ya da denetimden geçmemiş çok büyük miktarda kimyasal, Çinli imalatçılar tarafından dolaşıma çıkartılır. (bunların tahminden 80 bin kadar olduğu söyleniliyor), çok sayıda Çinli şirket birçok ilaçta kullanıla hammaddenin kimyasalını üretiyor.
     HEPARİN
    Heparin çok önemli bir araçtır; kalp ameliyatı ve diyaliz gibi tıbbı işlemlerde kullanılan kan sulandırıcıdır. Bu ilacın ana maddesi pişmiş domuz bağırsak zarı mukozasından elde edilir.
SINIR TANIMAYAN HASTALIKLAR
    Hıv/aıds(kan nakli) çeşitli yollardan bulaşır; ancak cinsel ilişki sonucu yayılması, ayrı bağlamda özel bir önem taşır. Hastalığın küreselleşmesi, dünyanın pek çok yerinde insanların giderek daha çok hareket etmesinin, dolaşımının ayrı bir sonucudur.
    GRİP
    On yıldan fazla bir süredir(1990’ların sonunda başlayarak) ‘kuş gribi’ (H5N1) salgını söz konusu; dünyanın dört bir yanına çok hızlı bir şekilde yayılmasından ve çok fazla insanı öldürmesinden endişe ediliyor. Tuhaf bir şekilde, bu hatalığın başka bir türü olan ‘domuz gribi’ (H1N1) 2009 yılının sonlarında Meksika’da ortaya çıktı ve kuş gribinden daha bulaşıcı olduğu çok kısa sürede anlaşıldı.
     SARS
   SARS (akut solunum yetmezliği sendromu) 2003 yılında patlak verdi; o yıl, büyük ölçüde Çin’den Hong Kong’a giden ve buradan da Singapur’a ve Kanada’ya geçen havayolu yolcuları tarafından yayılmıştı.
     EBOLA VİRÜSÜ
   Ebola Kanamalı hastalığı ilk kez 1976 yılında Sudan ve Zaire’de teşhis edilmişti. Ve şimdi Kongo’da da görülen bir virüs hastalığıdır.
    AVRUPADA’Kİ TROPİK HASTALIKLAR
   Küresel ısınmayla bağlantılı küresel ısınmanın sonuçlarından birisi (sivrisinekler gibi) hasta taşıyıcı unsurların sıcak tropikal bölgelerden çıkıp küresel ısınmasının etkisiyle sıcaklığın artmakta olduğu (Avrupa gibi), hayatta kalabilecek bölgelere göç etmesidir.
SUÇ
   Küresel ya da sınırları aşan toplam suç miktarı küreselleşmenin genişlemesiyle uyumlu olarak artmaktadır. Ulus –devletlerin ortaya çıkmasından bu yana ve hatta önce dünyanın büyük bir bölümünde sınırları aşan suç dolaşımı söz konusu olmuştur
YOLSUZLUK
   Yolsuzluk, kamusal görevlerin özel çıkarlar için kötüye kullanılması  ya da daha gelinde verilen yetkinin kişisel çıkar için istismar edilmesi olarak tanımlanır.
TERÖRİZM
  Terörizm, ölümlere ciddi yaralanmalara ve kamu  ya da özel mülkiyete, mekanlara, tesislere, ya da başka sistemlere yönelik ciddi zararlara neden olan eylemler olarak tanımlanabilir; ve bu eylemler yurttaşları, hükümetleri ya da uluslar arası örgütleri korkutmayı amaçlar.
SAVAŞ
   Küreselleşmeden etkilenmemiş savaş örneklerine bulabilmek zorlaşıyor. En yerel savaşlar bile küresel süreçlerin etkilerini ve sonuçlarını yansıtıyor. Bu durum küreselleşmeyle bağlantılı olarak ele aldığımız süreçlerin hepsinde görülebilir. Dünyanın farklı bölgeleri arasında bulunan sayısız ilişkiler, bunlardan birisinde meydana gelen savaşın diğerlerini de ilgilendirdiği anlamına gelir.
KÜRESEL ASKERİ YAPILAR
  Yüzyıllar boyunca birçok uluslararası askeri örgütleme ve ittifak kuruldu; ancak bu örgütlemelerden en önemlisi ve en küresel olanı, en azından soğuk savaş sona erene dek Kuzey Atlantik Anlaşması örgütüdür. (NATO)
TEKNOLOJİ
   Günümüzde, savaşı giderek küresel bir olgu haline getiren şeylerden birisi de bilgisayarlar ve uydular gibi gelişkin bilişim ve iletişim teknolojilerinin mevcudiyetidir. Elbette bu teknolojileri kullanma açısından en fazla imkan ve fırsata sahip ülkeler başta ABD olmak üzere gelişmiş olan ülkelerdir. 
BİLİM SAVAŞI
Bilim savaşı: Gelişmiş ülkelerin elinde bulunan bilişim ve bilişim teknolojisinin savaşa nüfuz etmesi.


AÇLIK
İlk çağlardan bu yana insanlığın en temel sorunu olan açlık, 21.yy’da dahi insanlığı tehdit etmekte, hızla artan dünya nüfusun doğal kaynakların tükenmesine neden olmakta ve bütün teknolojik gelişmelere rağmen açlık tehdidi hala sürmektedir.
Dünyanın hiç de azımsanmayacak büyük bir kesimi açlık, yoksulluk, sağlıksız koşullar gibi problemlerle karşı karşıyadır. 7.310 milyar nüfuslu küreselleşme çalışan koca dünyanın tüyleri ürperten utanç tablosu; yeterli gıda tüketimi olanağı bulamayan insan sayısı 200 milyonu beş yaşın altındaki çocuklar olmak üzere 868 milyon, yoksulluk sınırının altında yaşayan insan sayısı 2 milyar, güvenli su tüketimi olanağı bulunmayan insan sayısı 1.2 milyar, sağlık hizmetinden yararlanmayan insan sayısı ise 800 milyondur. 
Dünyada açlık sorunun giderek derinleşmesinin ve bu konudaki endişelerin artmasının en önemli iki nedeni; küresel iklim değişikliğine bağlı olarak artan kuraklık ve bölgesel anlaşmazlıklardan doğan çatışmalardır


BM Gıda ve Tarım Örgütü(FAO), 2015 yılana kadar dünyada açlık çeken kişi sayısını yarı yarıya azaltarak bugünkü 860 milyondan 400 milyona indirmek için, 24 milyar dolara ihtiyaç olduğunu bildirmiştir.

AŞIRI BESLENME

         Beslenme; sağlığın korunması, geliştirilmesi ve yaşam kalitesinin artırılması için vücudun gereksinimi olan besin öğelerinin yeterli ve uygun zamanda bilinçli olarak tüketilmesidir. Bilim ve teknoloji alanındaki ilerlemeler  ve ekonomik gelişme, yetersiz beslenme ile ilgili sağlık sorunlarının azalmasına neden olurken, aşırı beslenme ve fazla enerji alımına ilişkin sorunların da ortaya çıkmasına neden olmaktadır.  Eğer birey, çok enerji alıp az enerji harcıyorsa bu enerji vücutta yağ olarak depolanmaya başlar.  Bu duruma da şişmanlık(obezite) denilir.

          Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından obezite, “yağ dokusunun, sağlıkla ilgili olumsuz sonuçlara  yol açacak ölçüde artması” olarak tanımlanmaktadır .               Modern toplumlarda en sık görülen sağlık sorunlarından biri olup, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde ve ülkemizde, geniş boyutlara ulaşan ve sıklığı giderek artan önlenebilir bir sorun olmakla kalmayıp, küresel ölçekte önemli bir halk sağlığı sorunu olarak ortaya çıkmaktadır.

        DSÖ’nün 2010 verilerine göre, dünyada 400 milyonun üzerinde obez ve 1.6 milyar  civarında kilolu kişi bulunmakta olup, bu sayının 2016  yılında  700 milyon  obez ve 2.5 milyar  kilolu kişiye çıkması beklenmektedir.
         Aşırı beslenmeden kaynaklanan  obezitenin oluşumunda yaş, cinsiyet,beslenme alışkanlıkları, sosyokültürel etmenler, fiziksel aktivite ve genetik
   faktörler  önemli rol oynamaktadır.


           Aşırı beslenme ve obezite sıklığını etkileyen faktörlerin belirlenmesi, olası sağlık sorunlarının çözümü ve gereken önlemlerin alınması için önem taşımaktadır. Buna bağlı olarak yüksek risk taşıyan bireylere öncelik verilerek değiştirilebilir faktörlere yönelik korunma ve müdahale çalışmalarının düzenlenmesinin, obezitenin önlenmesi ve kontrolünde etkili olacağı düşünülmektedir.



İŞSİZLİK
          Günümüzde tüm toplumların en önemli sorunu haline gelmiş olan işsizliği; iktisadi anlamda emek talebinin emek arzını karşılamaması olarak açıklayabiliriz. Tek başına emek arzının emek talebine eşit olması işsizlik olgusunu ortadan kaldırmaz, istihdamın gerçekleşebilmesi için emek arzının talep edilen işçi niteliklerini de taşıması gerekir, yoksa istihdam söz konusu olamaz.
İŞSİZLİK TÜRLERİ
1.Gizli İşsizlik: Herhangi bir üretim alanında     işgücünün bir kısmının üretimden çekilmesi durumunda üretimde önemli bir azalma söz konusu olmuyorsa gizli işsizlik söz konusudur. Gizli işsizlikte açık işsizlikten farklı olarak kişinin bir işi vardır ve kişi teknik olarak işsiz değildir. Gizli işsizlik genellikle az gelişmiş ülkelerde tarımda ve kamu sektöründe yaygın olarak görülmektedir.
2. Açık İşsizlik: yukarıda yapılmış olan işsizlik tanımlarındaki; yani çalışma isteğinde olunmasına rağmen iş bulamama anlamındaki işsizliktir.
Açık İşsizlik 5’e ayrılır;
A) Yapısal işsizlik: bir ülkenin ekonomik yapısında oluşan değişmelerden doğan işsizlik türüdür.
B) Teknolojik İşsizlik: bu işsizlik türü, üretimde insan gücü yerine makinenin, teknolojinin kullanılması veya yeni üretim tekniklerinin kullanılması sonucu ortaya çıkan işsizliktir
C) Konjonktürel işsizlik: Ekonomik yapıda talep değişmelerinden doğan dalgalanmalar nedeniyle ortaya çıkan işsizlik türüdür.
D) Mevsimlik işsizlik: Mevsim değişiklikleri veya mevsimsel olarak mal ve hizmet taleplerinde ortaya çıkan azalma sonucu oluşan işsizlik türüdür.
E) Arızi işsizlik: Emek arz ve talebi arasında dengenin olduğu ekonomilerde de görülen, çalışanların işyeri değiştirmelerinden kaynaklanan, gerekli fakat boş geçen dönemlerde karşılaşılan işsizlik türüdür.
TÜRKİYE’DE İŞSİZLİĞİN NEDENLERİ

 Türkiye’de işsizlik, tüm gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi büyük ölçüde tarımdan, sanayi ve hizmetler sektörü ağırlıklı bir yapıya geçmekten kaynaklanmaktadır.
 Türkiye’de işgücü piyasalarına bakıldığında; tarımsal istihdamın orantısız büyüklüğü, emek arz fazlalığı, işgücünün çoğunluğunun genç ve niteliksiz oluşu, emek piyasalarının kurumsallaşamaması, toplam istihdam içinde ücretlilerin az oluşu gibi temel sorunlarla karşılaşılmaktadır.
DÜNYA’DA İŞSİZLİĞİN NEDENLERİ
İşsizlik, sosyo-ekonomik gelişme seviyesi ne olursa olsun, hemen her ülkenin en önemli problemini teşkil etmeye devam etmektedir. İşsizlik, gelişme halindeki ülkelerde Önemini koruduğu gibi, gelişmiş sanayi ülkelerini de tehdit eder hale gelerek sosyal politikanın birincil sorunu olmuştur. Özellikle 1970'lerin ikinci yansından bu yana çeyrek yüz yıl geçmesine ve alınan bütün tedbirlere rağmen, işsizlikte bir azalma görülmediği gibi, tam tersine artarak tüm dünyada sosyal politikanın en önemli sorunu haline gelmiştir.
 İşsizlik, sosyal politikanın önemli bir sorunu olmanın ötesinde başka sorunların ortaya çıkmasına yol açabilmektedir. Ampirik çalışmalar, işsizlik ile ölüm, intihar, suç, ailelerin parçalanması ve çocuk istismarı oranları arasındaki ilişkiler üzerinde de durmuştur. Bu alanların her birinde, yapılan araştırmalar, nedenselliğin yönünü tespit etmekte ciddi zorluklarla karşılaşsalar da 1980'lerde, gelişmiş sanayileşmiş ülkelerin çoğunda, işsizliğin bu olayların her birindeki artışa katkı yapan bir unsur olduğu görüşü yaygın bir biçimde benimsenmişti.
İŞSİZLİĞİN SONUÇLARI
İşsizlik, sosyal problemlerin ilk sıralarında yer almaktadır ve işsiz insanların çok olduğu ve arttığı toplumlar sağlıksızdır.
Herkese iş temin edememek, sadece işsiz kişilerin maddi ve manevi sıkıntılarına neden olmakla kalmamaktadır. Bu durum, aynı zamanda ekonomik düzenin mevcut kaynaklarının tam olarak kullanılamamasına, dolayısıyla ülke refahının olması gereken yüksek düzeylerde oluşmamasına da neden olmaktadır.
                  
NÜFUS NEDİR?
         Nüfus, belirli bir alan ve zaman süresi içinde yaşamlarını sürdüren bireylerin toplam sayısına nüfus denmektedir.

TÜRKİYE’DE NÜFUS
         Türkiye’nin nüfusu az gelişmiş memleketlerde görüldüğü gibi hızlı artmaktadır. Nüfus bakımından Türkiye, Avrupa ve geri kalmış yoğun nüfuslu Asya memleketlerine göre seyrek bir nüfusa sahiptir.
DÜNYA NÜFUSU
         Dünyada yaşayan insan sayısı doğru olarak bilinmemekle beraber dünya nüfus miktarı giderek artmakta ve nüfus artış hızının yükseldiği görülmektedir.
Dünya nüfusunun atış hızında tarihsel gelişim içinde bazı duraklamalar ve gerilemeler olmuşsa da daha ziyade doğal afetler bulaşıcı hastalıklar ve harplerin meydana getirdiği bu duraklama ve gerileme sebeplerinin ortadan kalkmasından sonra nüfus atış hızının süratlenmesiyle dünya nüfusu eski değerine ulaşmış hatta geçmiştir.


HIZLI NÜFUS ARTIŞININ SOSYO-EKONIMİK VE ÇEVRESEL SORUNLARI
Hızlı nüfus artışı nedeniyle birçok ülke yeterli gıda maddesi temini sağlık ve eğitim gibi hizmetlere ilişkin talebi karşılamakta zorluk çekmektedir.
Hızlı nüfus artışı nüfusun düzensiz dağılımı ülkede kalkınma üzerinde dengeyi bozan bir etki yaratmakta ve yaygın yoksulluğu getirmektedir.
Hızlı nüfus artışıyla birlikte aile planlanması talebinin artması ve bu taleplere ilişkin ihtiyaçların karşılanmasını güçleştirmiştir
Hızlı nüfus artışı milli geliri etkilemiş ve kişi başına düşen milli gelirin azalmasına sebep olmuş.



YOKSULLUK
Ekonomik Krizler
Siyasal  Krizler
Toplumsal Krizler
Sonucu
- Dünyanın her ülkesinde görülmektedir.
YOKSULLUK
Yoksullukla Mücadele için
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER
DÜNYA BANKASI
DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ
Gibi uluslar arası kuruluşlar çalışmaktadır.
YOKSULLUK
Yoksulluk temel olarak :
Normal uzunlukta sağlıklı bir yaşam için
gereken Temel Gıda,Su,Barınma,Giyim Sağlık Hizmetlerinden yararlanma gibi ihtiyaçların yoksunluğu olarak tanımlanabilir.
YOKSULLUK ÖLÇÜMLERİ
  Yoksulluk Ölçümü
Ekonomik
 Sosyal
Kültürel
Siyasal
ölçütlere dayanır.

Yoksulluğun Nedenleri
Ekonomik Nedenler:
Gelir dağılımındaki eşitsizlik
İstihdam olanaklarının yetersizliği

Yoksulluğun Nedenleri
Siyasal Nedenler
Yanlış politikalar
Sanayinin çarpıklaşması
Ülke yönetimindeki yozlaşmalar
Yolsuzluklar ve belirsiz politikalar
Yoksulluğun Nedenleri
Toplumsal Nedenler
Hızlı Nüfus artışı
Göçler
Eğitim
Yoksulluğun Nedenleri
Küresel ve Çevresel Etkenler
-İleri sanayi ülkelerinin uyguladığı neoliberal politikalar
-Doğal Afetler
-Çölleşme
Coğrafi Özellikler

Dünyada  Yoksulluk
2.8 milyar insan günlük 2 Doların altında bir gelirle yaşamaktadır.
Zengin ve fakir ülkeler arasındaki uçurum git gide artmaktadır.
Yoksulların %51’ i (844 milyon insan) Güney Asya’da %28 ‘i (458 milyon insan) de Afrika’da yaşamaktadır.
Türkiye’de Yoksulluk
Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) verilerine göre türkiyede nüfusun %20’si yoksulluk içindedir.
Türkiye’de en yüksek gelire sahip %20’nin toplam gelirden aldığı pay %46,4 iken en düşük gelire sahip %20’nin toplam gelirden aldığı pay  %5,8’dir.
Yoksullukla Mücadele
Ekonomik Mücadele
Nakit desteği
İşsizliğin azaltılması
Tarımın desteklenmesi
Uygun asgari ücretin desteklenmesi
Küçük esnafa kredi desteği
Yoksullukla Mücadele
Yoksullukla mücadele için Sosyal Politikalar
Barınma (sosyal konut, ucuz kredi)
Çocuk işçiliğinin denetlenmesi
Kimsesiz düşkünlere ücretsiz bakım

Engelli birey ve ailelerinin sosyal hayata katılımı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder