KÜRESELLEŞME
NEDİR?
Küreselleşmenin ekonomik, siyasi, sosyal ve
kültürel kısacası çok boyutlu olarak tanımı yapılmakta ve her tanım farklı
bakış açılarını içermektedir. Küreselleşme kavramı farklı alanlarda bizzatihi
dünyanın bütünleşmesini anlatmak için kullanılmamalıdır. Bütünleşme,
küreselleşmenin berisinde yer alan bir kavramlardır. Bütünleşme
içeriktir(tözdür), küreselleşme ise biçimdir. Küreselleşme teorisi bu içeriğin
mutlaka bu biçimi alması gerektiğini savunan, içerik ile biçimi ayırmaz biçimde
birbirine bağlayan hatta özdeştiren bir teoridir.
KÜRESELLEŞMENİN
ALTINDA YATAN FAKTÖRLER NELERDİR?
Dünyada gerçekleşen bir çok olay, değişim ve
gelişmeler küreselleşmeyi tetiklemiş ve ortaya çıkmasına ve gelişmesine olanak
tanımıştır.
Parker, birçok araştırmaya dayanarak
küreselleşmenin altında yatan çeşitli unsular olduğunu belirtmiş ve bunları
incelemiştir. Bu birbirinden farklı faktörler ve bunlar arasındaki birbirine
bağlılık ve ilişkiler küreselleşmeyi tetikleyen unsurlar olarak karşımıza
çıkmaktadır. Bu unsurlar;
Teknoloji
Ekonomi
Kültür
Doğal
çevre
İşletme
faaliyetleri
KÜRESELLEŞMENİN
GETİRDİĞİ GENEL ANLAMDA AVANTAJLAR, DEZAVANTAJLAR VE ÇÖZÜM YOLLARI
KÜRESELLEŞMENİN GETİRDİĞİ AVANTAJLAR
Uluslararası
ticaret ve yatırımın artması
Yaşam
standartlarının yükselmesi
Küresel
rekabet
Dünya
çapında yüzbinlerce iş imkanlarını yaratması
Haberleşme
ve iletişim imkanları
Teknoloji
transferi sağlanmış ve enerji, haberleşme alt yapıları kurulmuştur
KÜRESELLEŞMENİN GETİRDİĞİ DEZAVANTAJLAR
Büyük
ve uluslararası çalışan şirketler ön plana çıkmıştır
Küresel
zenginleşmeye karşılık gelirler belli kesimlerde toplanmıştır
Adetler,
gelenekler, yerel ve ulusal algılamalar erezyona uğratılmıştır
Geleneksel
yapı aşınmaya uğramıştır
Geri
kalmış ya da gelişmekte olan ve özellikle kalifiye iş gücü için ücret
sırlamaları getirilmiştir
ÇÖZÜM YOLLARI
Dünya
ticaret örgütünün yeniden düzenlenerek fonksiyonel ve kendi misyonunu
gerçekleştirecek hale getirmek
Küreselleşmeden
negatif anlamda etkilenmekte olan kesimlere yardımda bulunmak
Yerel
yatırımlar harekete geçirilmeli
Uluslararası
finansal işlemlerden dolayı vergi alınmalı
Küreselleşmenin
getirdiği kötü sonuçlar konusunda her kesim bilgi ve sorumluluk sahibi olmalı
KÜRESELLEŞME
İLE İLGİLİ SÜREÇLER
Emperyalizm
Sömürgecilik
Kalkınma
Batılılaşma
Doğululaşma
Küreselleşmeyle
ilgili kıyaslamalar
Bir ülkenin başka bir ülke üzerinde denetim
sağlamak ve akabinde bu denetimi o ülke
üzerinde özellikle politik, ekonomik ve bölgesel olarak sürdürmek amacıyla
uyguladığı çeşitli yöntemleri tanımlayan kapsamlı bir kavramdır.
Küreselleşme
dünyanın büyük bir kısmını etkileyen
süreçleri ve yapıları tarif ederken ve bunlar üzerinde düşünürken öne çıkan bir
terim haline geldi. Bununla birlikte küreselleşme kapsamına giren şeylerin
tarihsel ya da çağdaş gerçekleri tasvir
eden pek çok kavram vardır. Bunlar; emperyalizm, sömürgecilik, kalkınma,
Batılılaşma ve Doğululaşma olarak sıralanabilir.
Emperyalizm terimi, bazı ülkelerin( Almanya,
İtalya İngiltere, Fransa , ABD) daha önce gelişmemiş coğrafi bölgeler,
özellikle Afrika üzerinde denetim sağlamak amacıyla rekabete giriştiği 19.
yüzyıl sonlarında yaygın şekilde kullanılmaya başlandı.
Batılı devletler kendi dışlarında var
olan az gelişmiş dünyayı üstün
kültürleri sayesinde uygarlaştırma
sürecinde sömürme hakkına da sahip
oldukları yönündeki Avrupalı inancı ve duygusudur. Avrupalı devletler bunu
kültürel ve medya emperyalizm sayesinde kolay bir şekilde yapabilmektedir.
KÜLTÜREL EMPERYALİZM
Kültür
emperyalizmi bir ülkenin kendi kültürel değerlerini ve ideolojisini başka bir
ülkenin halkına benimsetmesidir. Kitle haberleşme araçlarının gelişmesi ve
yaygınlaşması üzerine her devlet kendi kültürel değerlerini başka devletlerin
halklarına iletme olanağına kavuşmuştur. Bir ulusun değerlerini ele geçirmek
için etkin bir kontrol yöntemi olarak kabul edilebilir. Kültür emperyalizmi
diğer emperyalizm yöntemlerinin uygulanması için uygun zemini hazırlar, yani
tamamlayıcı bir rol oynar.
SÖMÜRGECİLİK
Sömürgecilik (Kolonyalizm ),
Sömürgeleştirilmiş bir bölgede
içişlerini yönetmek üzere sömürgeci idarenin yaratılmasıdır.
Bağımsızlaşma
hareketleri 20. yüzyıl ilerledikçe daha büyük çapta başarılar kazanmaya
başladı. Bu hareketleri sömürgelikten kurtulma ve politik bağımsızlık izledi.
Bağımsızlaşma hareketleri 2. Dünya savaşının sona ermesinden sonra özel bir
konum kazandı.
KALKINMA
Esas olarak, yeterince gelişmediği
düşünülen belirli ulus- devletlerin ekonomik gelişmesiyle ilgili projedir.
İthal
İkamecilik : Ülkelerin genellikle Güneydekilerin ihracata yönelik üretim yerine
ithalata dayanan endüstrilerini geliştirmek üzere teşvik edilmesi.
Bağımlılık
Teorisi: Güneydeki ulus devletlerin kalkınmasının, kendi bağımsızlıklarında
gerilemeye, Kuzey’ e olan bağımsızlıklarında ise artışa yol açmasıdır.
BATILILAŞMA
Batı’nın dünyanın geri kalan bölümleri
üzerindeki ekonomik, politik ve kültürel
etkisi. Devletlerin özellikle
doğudakilerinin ideal bir devlet görüntüsü vermek amacıyla, yani Avrupa’nın
ulaştığı seviyeye yükselmedir.
DOĞULULAŞMA
Doğu’nun Batı üzerindeki ekonomik ve
kültürel etkileri. Çoğu Batılı kendi hayatında doğululaşma sürecini kabul
etmeyecektir hatta inkar edecektir bunun nedeni
Campbell‘ a göre küresel olarak yaygınlaşan fast food restoranlarıdır.
Batı, gözle görülür şekilde dünyanın kendisine benzediğini düşünür ancak bir
noktayı atlar "Uzakdoğu mucizesi!" Günlük hayatlarında vejetaryenlik,
tarot, yoga vs. türü şeyleri kendi istekleriyle yaşamlarının bir parçası haline
getiren batılılar işin komik tarafı bunu sağlıklı olduğunu düşündüğü için kendi
isteğiyle yapar.
KÜRESELLEŞME
İLE KIYASLAMALAR
Küreselleşme
çok sayıda değişik yöne hareket halinde olan küresel akıntılar yüzünden yapısal
olarak çok yönlüdür.
Coğrafi
bakımdan tek ve tanımlanabilir bir başlangıç noktası yoktur.
Küreselleşme
bazı ülkelerin diğerleri üzerindeki
askeri ve doğrudan kontrolünü içermez.
KÜRESEL EKONOMİK AKINTILAR
Küresel
ticarete ve ayrıca bir ulus devlete giren ve çıkan ekonomik akıntılara hızla
göz atmak için en elverişli yer, bir ülkenin ticaretindeki fazlalıklar ve
açıklardır.
TİCARET
FAZLALIKLARI VE AÇIKLARI
Ticaret
fazlalıkları ve açıkları söz konusu olduğunda ABD ve Çin gibi iki küresel
ekonomik devin ticaret dengeleri bakımından durduğu yerdir.
KÜRESEL
TİCARET: ZİNCİRLER VE AĞLAR
Ticaret
Akıntısı: Malların uluslararası ticareti, küreselleşmenin ana yollarından
birisidir.
Tedarik
Zincirleri: Üretim sürecinde katma-değer sağlayan faaliyetlerin genel adıdır.
Uluslararası
Üretim Ağları: İşlenmiş bir ürünün üretimi süreciyle ilgili üreticiler ağını
içerir.
Küresel
Meta Zincirleri: Katma değer yaratan zincirleri ve endüstrilerin küresel
örgütlenmesini bir araya getirir
Küresel
Değer Zincirleri: Bir malı yada hizmeti, tasarlanma aşamasından başlayarak
üretimin farklı aşamalarından geçirmek suretiyle nihai tüketicilere ulaştırmak
ve kullanımdan sonrada nihai olarak elden çıkarmak için gerekli olan ekonomik
faaliyetlerin nispi değerine yapılan vurgudur.
Hurda
metal: Küresel değer zinciri bakımından hurda metal önemlidir. İlk bakışta
oldukça sıradan bir meta gibi görünse de pek çok kimsenin sandığından çok daha
önemlidir.
ARTAN
META REKABETİ
Çok
çeşitli metalar küresel değer zincirlerinin başlangıç noktasını oluşturur.
Ancak son yıllardaki en çarpıcı gelişmelerden birisi de çeşitli metaların küresel
rekabetinin artmasıdır. Bunun en aşikar örneği de petroldür.
PETROL
AKINTISININ EKONOMİK ETKİSİ
Daha
büyük talepler daha yüksek fiyatlara yol açmakla kalmıyor, ek kaynaklar bulma
imkanını da giderek daha fazla azaltıyor ve bunları temin etmek de zorlaşıyor.
Petrol
Zenginliği: 2002 yılından sonra ve özellikle 2007 ve 2008 ortalarında petrol
fiyatlarındaki büyük bir tırmanışın sonucu olarak petrol üreten ülkelere
muazzam petrol-dolar akışı oldu.
Petrol
Zengini Ülkelerin Petrol İthalatı: Petrole ilişkin küresel endişeler genellikle
bunun petrol ithal eden ülkelerce tüketimi konusuna odaklanır. Ekonomik
gelişmeye ve artan sayıda otomobilin, evin ve iş yerinin
ihtiyacına
bağlı olarak çoğalan talebi karşılamak üzere, petrol üreticisi olan ülkelerinde
petrol ithal etme ihtiyacı duyduğu bir değişimin kıyısındayız.
ŞİRKETLER
Değişen Şirket Yapısı: 20. yüzyıldaki iş
örgütlenmelerinin çoğunda fordist örgütlenme biçimleri hakimdi. Yerkürenin
kapitalizm tarafından fethedilmesini mümkün kılan şeyde işte bu tür bir örgütlenmenin
gücüydü. Fakat bu örgütlenmeler, küreselleşme hızlandıkça ve daha etkili hale
geldikçe günümüzde artık ikinci plana itiliyor.
TÜKETİM
Tüketim,
esas olarak tüketici nesnelerini, tüketim sürecini ve tüketim mekanlarını
içermesiyle son derece karmaşıktır.
Aşırı
Tüketim: Bir kimsenin kendi gücünün üstünde alışveriş yapmasıdır.
Aşırı
Borçlanma: Bir kimsenin ödeyebileceğinden fazla borçlanmasıdır.
KÜRESELLEŞME
VE KÜLTÜR
Kültürel farkçılık kavramı, küreselleşmeden ya
da ikili, çoklu kültürel süreçlerde kültürler arası süreçlerden ve akıntılardan
büyük ölçüde etkilenmemiş kültürler arasında süre gelen farklılıkları vurgular.
Yani öz itibariyle kültürlerin kendi özel ve
kendine özgü yapılarını koruması fakat küreselleşmeden etkilenmediği anlamına
gelmez.
Küreselleşme
esas olarak kültürlerin derin yapısının yüzeyinde ortaya çıkar ve bunları da
ancak kısmen etkileyebilir.
Kültürler
esas olarak sadece küresel süreçlerde değil başka kültürlerin etkilerine de
kapalı halde değerlendirilebilir.
Kültürel
Melezleşme
Küresel
ya da yerel olanın bütünleşmesi dışında, küreselleşmenin ve yerel ya da küresel
kültüre indirgenemeyen yeni ve benzersiz
melez kültürlerin üretiminin bir sonucu olarak kültürlerin karışmasını ifade
eder.
Kültürel
melezleşmenin en iyi örneğini ABD’de görebiliriz.
Amerika’daki
bir Çin lokantasında bir Arjantinlinin çalıştığını görebiliriz. Buna etki eden
neden ise küresel-yerleşme fonksiyonu ile açıklanabilir.
Yani
farklı ırk, renk, mezhep ve kültürlerin birbiri içerisinde entegre olmasıdır.
Buradaki görsel kültürel melezleşmeye en iyi
örneklerden bir tanesidir.
KÜLTÜREL ÇAKIŞMA
Küreselleşmenin
dünya çapında giderek artan bir –aynılığa- yol açmaya yatkın olduğuna ilişkin
bir anlayışa dayanır.
Bu
bakış açısında olanlar küreselleşmenin özellikle de küresel kültür
akıntılarının ve bu akıntıların karşısındaki engellerin göreceli zayıf
olmasından bir sonucu olarak kimi zaman
çarpıcı şekilde, kültürlerin de değiştiği değerlendirilmesi yapılır.
Buna
göre dünya kültürleri giderek ya da en azından belirli ölçülerde bazı
bakımlardan benzer hala gelmektedir.
Örnek
olarak neredeyse dünyanın tamamında modayla birlikte giysi kültürünün
aynılaşması verilebilir.
KÜLTÜREL EMPERYALİZM
Bir
ya da daha fazla kültürün kendisini başka kültürlere az çok bilinçli bir
şekilde kendini dayatmasıdır.
Böylece
yerel kültürler bir bütün olarak ya da çoğu kez kısmen tahrip olur.
Özellikle
de kuzeyden güneye doğru, gerçekleşen kültür akıntılarıyla tehdit edildiği
görülüyor.
Örnek olarak Hintli sarı dokumacılığı
küreselleşmenin bir sonucu olarak yok olma tehdidi altındaki geleneksel
zanaatlardan bir tanesidir. Bu ipek sariler elde dokunmaktadır ve her birinin
tamamlanması iki ay sürer.
Batı
kültür teknolojisi makine mamulü nedeni ile bu zanaatçılar tehlike altındalar.
KÜRESELLEŞMEDE SPOR KÜLTÜRÜ
Spor
küresel kültürü açıklayacak en önemli konulardan bir tanesidir.
spor,
20. yüzyıl boyunca ve 21. yy başlangıcında giderek küresel hale geldi; bunu
sağlayan da –uluslar arası spor kuruluşları, yarışmalar, turnuvalar,
rakiplerin gezici akıntıları ve
özellikle karasal televizyon yayınları ve internet sayesinde küresel bakımından
yaygınlaşması- olmuştur.
Aslında
giderek daha fazla küresel bir sportif sistem bağlamında düşünmek de mümkün
hale geldi.
Bu
bağlamda tenisin ilk küresel spor olduğu iddia edilir.
Burada
ABD, Kanada ve İngiltere’den oyuncular katılmıştır.
Küresel
sporların tarihinde ilk kez Atina’da 1896’da yapılmış olan ilk modern olimpiyatlar önemli yer tutar.
Bu
dönemden itibaren her 4 yılda bir defa olmak üzere yaz oyunları adıyla
tekrarlanmıştır.
Küresel
sporların tarihinde ilk kez Atina’da 1896’da yapılmış olan ilk modern olimpiyatlar önemli yer tutar.
Bu
dönemden itibaren her 4 yılda bir defa
olmak üzere yaz oyunları adıyla tekrarlanmıştır.
Günümüzde
yaz ve kış olimpiyatları iki yıllık aralarla tekrarlanır.
Dünya
kupası, dünyada milyarlarca insan tarafından izlenmektedir.
Bu
maçlarda yaşanan her şey küresel bakımından bir haber değeri taşır.
Özellikle
önemli futbol takımlarıyla ilgili öteden beri (örneğin takım formaları) muazzam
bir küresel pazar söz konusudur.
Her
iki olimpiyat da küresel kültür niteliği taşır. Sebebi dünyanın dört bir
yanından olimpiyatçıların katılmasıdır.
Elbette
en popüler küresel spor kültürü futboldur.
Futbol,
küresel düzlemde 1904’te kurulan FİFA tarafından 204 üyeyle organize
edilmektedir
Yine
bunun üzerine özel şirketler dünyanın her bir tarafına küresel pazarlar
kurmuşlardır.
Burada
küresel kültürde sporun birleştirici ve sosyo-kültürel diyalektiğini ortaya
çıkardığını görüyoruz.
Bununla
birlikte toplumda holiganlaşmayı küreselleşmenin doğurduğunu görüyoruz
Sonuç
Küreselleşmenin
kültür üzerindeki etkisini olumlu ve olumsuz şekilde incelemeye çalıştık.
Burada
küreselleşme kültürlerin birleşmesinde , etkileşmesinde önemli rol oynadığı
gibi (spor müsabakaları ) aynı zamanda kültürlerin aynılaşmasını tabiri caiz
ise tekleşmesine de neden olabilmektedir.
Şu
hususta genel anlamıyla var olan çağdaş medeniyetlerden yararlanıp kendi
kültürel özgünlüğümüzü korumamız gerekmektedir.
OLUMSUZ
KÜRESEL AKINTILAR VE SÜREÇLER
TEHLİKELİ
İTHAL MALLAR, HASTALIKLAR, SUÇ, TERÖRİZM, SAVAŞ
TEHLİKELİ
İTHAL MALLAR
TEHLİKELİ
İTHAL MALLAR
OYUNCAKLAR
2007 yılı ortalarında, Çin’de imal edilen
ve ABD’ye ihraç edilen çok sayıda oyuncak ile ilgili skandal patlak verdi.
Diğer oyuncaklarının yanın sıra, kurşunlu boya kullanılarak boyanmış oyuncak trenler, çocukların beyin
hücrelerinde zarar verebilirdi; parafinle doldurulmuş, oyuncak bebek göz
küreleri ve bebek çıngırakları ise çocukların yutabileceği şeylerdi.
KİMYASALLAR
Hiçbir belgesi olmayan ya da denetimden
geçmemiş çok büyük miktarda kimyasal, Çinli imalatçılar tarafından dolaşıma
çıkartılır. (bunların tahminden 80 bin kadar olduğu söyleniliyor), çok sayıda
Çinli şirket birçok ilaçta kullanıla hammaddenin kimyasalını üretiyor.
HEPARİN
Heparin çok önemli bir araçtır; kalp
ameliyatı ve diyaliz gibi tıbbı işlemlerde kullanılan kan sulandırıcıdır. Bu
ilacın ana maddesi pişmiş domuz bağırsak zarı mukozasından elde edilir.
SINIR
TANIMAYAN HASTALIKLAR
Hıv/aıds(kan nakli) çeşitli yollardan
bulaşır; ancak cinsel ilişki sonucu yayılması, ayrı bağlamda özel bir önem
taşır. Hastalığın küreselleşmesi, dünyanın pek çok yerinde insanların giderek
daha çok hareket etmesinin, dolaşımının ayrı bir sonucudur.
GRİP
On yıldan fazla bir süredir(1990’ların
sonunda başlayarak) ‘kuş gribi’ (H5N1) salgını söz konusu; dünyanın dört bir
yanına çok hızlı bir şekilde yayılmasından ve çok fazla insanı öldürmesinden
endişe ediliyor. Tuhaf bir şekilde, bu hatalığın başka bir türü olan ‘domuz
gribi’ (H1N1) 2009 yılının sonlarında Meksika’da ortaya çıktı ve kuş gribinden
daha bulaşıcı olduğu çok kısa sürede anlaşıldı.
SARS
SARS (akut solunum yetmezliği sendromu) 2003
yılında patlak verdi; o yıl, büyük ölçüde Çin’den Hong Kong’a giden ve buradan
da Singapur’a ve Kanada’ya geçen havayolu yolcuları tarafından yayılmıştı.
EBOLA VİRÜSÜ
Ebola Kanamalı hastalığı ilk kez 1976
yılında Sudan ve Zaire’de teşhis edilmişti. Ve şimdi Kongo’da da görülen bir
virüs hastalığıdır.
AVRUPADA’Kİ TROPİK HASTALIKLAR
Küresel ısınmayla bağlantılı küresel
ısınmanın sonuçlarından birisi (sivrisinekler gibi) hasta taşıyıcı unsurların
sıcak tropikal bölgelerden çıkıp küresel ısınmasının etkisiyle sıcaklığın
artmakta olduğu (Avrupa gibi), hayatta kalabilecek bölgelere göç etmesidir.
SUÇ
Küresel ya da sınırları aşan toplam suç
miktarı küreselleşmenin genişlemesiyle uyumlu olarak artmaktadır. Ulus
–devletlerin ortaya çıkmasından bu yana ve hatta önce dünyanın büyük bir
bölümünde sınırları aşan suç dolaşımı söz konusu olmuştur
YOLSUZLUK
Yolsuzluk, kamusal görevlerin özel çıkarlar
için kötüye kullanılması ya da daha
gelinde verilen yetkinin kişisel çıkar için istismar edilmesi olarak
tanımlanır.
TERÖRİZM
Terörizm, ölümlere ciddi yaralanmalara ve
kamu ya da özel mülkiyete, mekanlara,
tesislere, ya da başka sistemlere yönelik ciddi zararlara neden olan eylemler
olarak tanımlanabilir; ve bu eylemler yurttaşları, hükümetleri ya da uluslar
arası örgütleri korkutmayı amaçlar.
SAVAŞ
Küreselleşmeden etkilenmemiş savaş
örneklerine bulabilmek zorlaşıyor. En yerel savaşlar bile küresel süreçlerin
etkilerini ve sonuçlarını yansıtıyor. Bu durum küreselleşmeyle bağlantılı
olarak ele aldığımız süreçlerin hepsinde görülebilir. Dünyanın farklı bölgeleri
arasında bulunan sayısız ilişkiler, bunlardan birisinde meydana gelen savaşın
diğerlerini de ilgilendirdiği anlamına gelir.
KÜRESEL
ASKERİ YAPILAR
Yüzyıllar boyunca birçok uluslararası askeri
örgütleme ve ittifak kuruldu; ancak bu örgütlemelerden en önemlisi ve en
küresel olanı, en azından soğuk savaş sona erene dek Kuzey Atlantik Anlaşması
örgütüdür. (NATO)
TEKNOLOJİ
Günümüzde, savaşı giderek küresel bir olgu
haline getiren şeylerden birisi de bilgisayarlar ve uydular gibi gelişkin
bilişim ve iletişim teknolojilerinin mevcudiyetidir. Elbette bu teknolojileri
kullanma açısından en fazla imkan ve fırsata sahip ülkeler başta ABD olmak
üzere gelişmiş olan ülkelerdir.
BİLİM
SAVAŞI
Bilim
savaşı: Gelişmiş ülkelerin elinde bulunan bilişim ve bilişim teknolojisinin
savaşa nüfuz etmesi.
AÇLIK
İlk
çağlardan bu yana insanlığın en temel sorunu olan açlık, 21.yy’da dahi insanlığı
tehdit etmekte, hızla artan dünya nüfusun doğal kaynakların tükenmesine neden
olmakta ve bütün teknolojik gelişmelere rağmen açlık tehdidi hala sürmektedir.
Dünyanın
hiç de azımsanmayacak büyük bir kesimi açlık, yoksulluk, sağlıksız koşullar
gibi problemlerle karşı karşıyadır. 7.310 milyar nüfuslu küreselleşme çalışan
koca dünyanın tüyleri ürperten utanç tablosu; yeterli gıda tüketimi olanağı
bulamayan insan sayısı 200 milyonu beş yaşın altındaki çocuklar olmak üzere 868
milyon, yoksulluk sınırının altında yaşayan insan sayısı 2 milyar, güvenli su
tüketimi olanağı bulunmayan insan sayısı 1.2 milyar, sağlık hizmetinden
yararlanmayan insan sayısı ise 800 milyondur.
Dünyada
açlık sorunun giderek derinleşmesinin ve bu konudaki endişelerin artmasının en
önemli iki nedeni; küresel iklim değişikliğine bağlı olarak artan kuraklık ve
bölgesel anlaşmazlıklardan doğan çatışmalardır
BM
Gıda ve Tarım Örgütü(FAO), 2015 yılana kadar dünyada açlık çeken kişi sayısını
yarı yarıya azaltarak bugünkü 860 milyondan 400 milyona indirmek için, 24
milyar dolara ihtiyaç olduğunu bildirmiştir.
AŞIRI
BESLENME
Beslenme; sağlığın korunması,
geliştirilmesi ve yaşam kalitesinin artırılması için vücudun gereksinimi olan
besin öğelerinin yeterli ve uygun zamanda bilinçli olarak tüketilmesidir. Bilim
ve teknoloji alanındaki ilerlemeler ve
ekonomik gelişme, yetersiz beslenme ile ilgili sağlık sorunlarının azalmasına
neden olurken, aşırı beslenme ve fazla enerji alımına ilişkin sorunların da
ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Eğer
birey, çok enerji alıp az enerji harcıyorsa bu enerji vücutta yağ olarak
depolanmaya başlar. Bu duruma da
şişmanlık(obezite) denilir.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından
obezite, “yağ dokusunun, sağlıkla ilgili olumsuz sonuçlara yol açacak ölçüde artması” olarak
tanımlanmaktadır . Modern
toplumlarda en sık görülen sağlık sorunlarından biri olup, gelişmiş ve
gelişmekte olan ülkelerde ve ülkemizde, geniş boyutlara ulaşan ve sıklığı
giderek artan önlenebilir bir sorun olmakla kalmayıp, küresel ölçekte önemli
bir halk sağlığı sorunu olarak ortaya çıkmaktadır.
DSÖ’nün 2010 verilerine göre, dünyada 400 milyonun üzerinde obez ve 1.6
milyar civarında kilolu kişi bulunmakta
olup, bu sayının 2016 yılında 700 milyon
obez ve 2.5 milyar kilolu kişiye
çıkması beklenmektedir.
Aşırı beslenmeden kaynaklanan obezitenin oluşumunda yaş, cinsiyet,beslenme
alışkanlıkları, sosyokültürel etmenler, fiziksel aktivite ve genetik
faktörler
önemli rol oynamaktadır.
Aşırı beslenme ve obezite sıklığını
etkileyen faktörlerin belirlenmesi, olası sağlık sorunlarının çözümü ve gereken
önlemlerin alınması için önem taşımaktadır. Buna bağlı olarak yüksek risk
taşıyan bireylere öncelik verilerek değiştirilebilir faktörlere yönelik korunma
ve müdahale çalışmalarının düzenlenmesinin, obezitenin önlenmesi ve kontrolünde
etkili olacağı düşünülmektedir.
İŞSİZLİK
Günümüzde tüm toplumların en önemli
sorunu haline gelmiş olan işsizliği; iktisadi anlamda emek talebinin emek
arzını karşılamaması olarak açıklayabiliriz. Tek başına emek arzının emek
talebine eşit olması işsizlik olgusunu ortadan kaldırmaz, istihdamın
gerçekleşebilmesi için emek arzının talep edilen işçi niteliklerini de taşıması
gerekir, yoksa istihdam söz konusu olamaz.
İŞSİZLİK
TÜRLERİ
1.Gizli
İşsizlik: Herhangi bir üretim alanında
işgücünün bir kısmının üretimden çekilmesi durumunda üretimde önemli bir
azalma söz konusu olmuyorsa gizli işsizlik söz konusudur. Gizli işsizlikte açık
işsizlikten farklı olarak kişinin bir işi vardır ve kişi teknik olarak işsiz
değildir. Gizli işsizlik genellikle az gelişmiş ülkelerde tarımda ve kamu
sektöründe yaygın olarak görülmektedir.
2.
Açık İşsizlik: yukarıda yapılmış olan işsizlik tanımlarındaki; yani çalışma
isteğinde olunmasına rağmen iş bulamama anlamındaki işsizliktir.
Açık
İşsizlik 5’e ayrılır;
A)
Yapısal işsizlik: bir ülkenin ekonomik yapısında oluşan değişmelerden doğan
işsizlik türüdür.
B)
Teknolojik İşsizlik: bu işsizlik türü, üretimde insan gücü yerine makinenin,
teknolojinin kullanılması veya yeni üretim tekniklerinin kullanılması sonucu
ortaya çıkan işsizliktir
C)
Konjonktürel işsizlik: Ekonomik yapıda talep değişmelerinden doğan
dalgalanmalar nedeniyle ortaya çıkan işsizlik türüdür.
D)
Mevsimlik işsizlik: Mevsim değişiklikleri veya mevsimsel olarak mal ve hizmet
taleplerinde ortaya çıkan azalma sonucu oluşan işsizlik türüdür.
E)
Arızi işsizlik: Emek arz ve talebi arasında dengenin olduğu ekonomilerde de
görülen, çalışanların işyeri değiştirmelerinden kaynaklanan, gerekli fakat boş
geçen dönemlerde karşılaşılan işsizlik türüdür.
TÜRKİYE’DE
İŞSİZLİĞİN NEDENLERİ
Türkiye’de işsizlik, tüm gelişmekte olan
ülkelerde olduğu gibi büyük ölçüde tarımdan, sanayi ve hizmetler sektörü
ağırlıklı bir yapıya geçmekten kaynaklanmaktadır.
Türkiye’de işgücü piyasalarına bakıldığında;
tarımsal istihdamın orantısız büyüklüğü, emek arz fazlalığı, işgücünün
çoğunluğunun genç ve niteliksiz oluşu, emek piyasalarının kurumsallaşamaması,
toplam istihdam içinde ücretlilerin az oluşu gibi temel sorunlarla
karşılaşılmaktadır.
DÜNYA’DA
İŞSİZLİĞİN NEDENLERİ
İşsizlik,
sosyo-ekonomik gelişme seviyesi ne olursa olsun, hemen her ülkenin en önemli
problemini teşkil etmeye devam etmektedir. İşsizlik, gelişme halindeki
ülkelerde Önemini koruduğu gibi, gelişmiş sanayi ülkelerini de tehdit eder hale
gelerek sosyal politikanın birincil sorunu olmuştur. Özellikle 1970'lerin
ikinci yansından bu yana çeyrek yüz yıl geçmesine ve alınan bütün tedbirlere
rağmen, işsizlikte bir azalma görülmediği gibi, tam tersine artarak tüm dünyada
sosyal politikanın en önemli sorunu haline gelmiştir.
İşsizlik, sosyal politikanın önemli bir sorunu
olmanın ötesinde başka sorunların ortaya çıkmasına yol açabilmektedir. Ampirik
çalışmalar, işsizlik ile ölüm, intihar, suç, ailelerin parçalanması ve çocuk
istismarı oranları arasındaki ilişkiler üzerinde de durmuştur. Bu alanların her
birinde, yapılan araştırmalar, nedenselliğin yönünü tespit etmekte ciddi
zorluklarla karşılaşsalar da 1980'lerde, gelişmiş sanayileşmiş ülkelerin
çoğunda, işsizliğin bu olayların her birindeki artışa katkı yapan bir unsur olduğu
görüşü yaygın bir biçimde benimsenmişti.
İŞSİZLİĞİN
SONUÇLARI
İşsizlik,
sosyal problemlerin ilk sıralarında yer almaktadır ve işsiz insanların çok
olduğu ve arttığı toplumlar sağlıksızdır.
Herkese
iş temin edememek, sadece işsiz kişilerin maddi ve manevi sıkıntılarına neden
olmakla kalmamaktadır. Bu durum, aynı zamanda ekonomik düzenin mevcut
kaynaklarının tam olarak kullanılamamasına, dolayısıyla ülke refahının olması
gereken yüksek düzeylerde oluşmamasına da neden olmaktadır.
NÜFUS
NEDİR?
Nüfus, belirli bir alan ve zaman
süresi içinde yaşamlarını sürdüren bireylerin toplam sayısına nüfus
denmektedir.
TÜRKİYE’DE
NÜFUS
Türkiye’nin nüfusu az gelişmiş
memleketlerde görüldüğü gibi hızlı artmaktadır. Nüfus bakımından Türkiye,
Avrupa ve geri kalmış yoğun nüfuslu Asya memleketlerine göre seyrek bir nüfusa
sahiptir.
DÜNYA
NÜFUSU
Dünyada yaşayan insan sayısı doğru
olarak bilinmemekle beraber dünya nüfus miktarı giderek artmakta ve nüfus artış
hızının yükseldiği görülmektedir.
Dünya
nüfusunun atış hızında tarihsel gelişim içinde bazı duraklamalar ve gerilemeler
olmuşsa da daha ziyade doğal afetler bulaşıcı hastalıklar ve harplerin meydana
getirdiği bu duraklama ve gerileme sebeplerinin ortadan kalkmasından sonra nüfus
atış hızının süratlenmesiyle dünya nüfusu eski değerine ulaşmış hatta
geçmiştir.
HIZLI
NÜFUS ARTIŞININ SOSYO-EKONIMİK VE ÇEVRESEL SORUNLARI
Hızlı
nüfus artışı nedeniyle birçok ülke yeterli gıda maddesi temini sağlık ve eğitim
gibi hizmetlere ilişkin talebi karşılamakta zorluk çekmektedir.
Hızlı
nüfus artışı nüfusun düzensiz dağılımı ülkede kalkınma üzerinde dengeyi bozan
bir etki yaratmakta ve yaygın yoksulluğu getirmektedir.
Hızlı
nüfus artışıyla birlikte aile planlanması talebinin artması ve bu taleplere
ilişkin ihtiyaçların karşılanmasını güçleştirmiştir
Hızlı
nüfus artışı milli geliri etkilemiş ve kişi başına düşen milli gelirin
azalmasına sebep olmuş.
YOKSULLUK
Ekonomik
Krizler
Siyasal Krizler
Toplumsal
Krizler
Sonucu
-
Dünyanın her ülkesinde görülmektedir.
YOKSULLUK
Yoksullukla
Mücadele için
BİRLEŞMİŞ
MİLLETLER
DÜNYA
BANKASI
DÜNYA
SAĞLIK ÖRGÜTÜ
Gibi
uluslar arası kuruluşlar çalışmaktadır.
YOKSULLUK
Yoksulluk
temel olarak :
Normal
uzunlukta sağlıklı bir yaşam için
gereken
Temel Gıda,Su,Barınma,Giyim Sağlık Hizmetlerinden yararlanma gibi ihtiyaçların
yoksunluğu olarak tanımlanabilir.
YOKSULLUK
ÖLÇÜMLERİ
Yoksulluk Ölçümü
Ekonomik
Sosyal
Kültürel
Siyasal
ölçütlere
dayanır.
Yoksulluğun
Nedenleri
Ekonomik
Nedenler:
Gelir
dağılımındaki eşitsizlik
İstihdam
olanaklarının yetersizliği
Yoksulluğun
Nedenleri
Siyasal
Nedenler
Yanlış
politikalar
Sanayinin
çarpıklaşması
Ülke
yönetimindeki yozlaşmalar
Yolsuzluklar
ve belirsiz politikalar
Yoksulluğun
Nedenleri
Toplumsal
Nedenler
Hızlı
Nüfus artışı
Göçler
Eğitim
Yoksulluğun
Nedenleri
Küresel
ve Çevresel Etkenler
-İleri
sanayi ülkelerinin uyguladığı neoliberal politikalar
-Doğal
Afetler
-Çölleşme
Coğrafi
Özellikler
Dünyada Yoksulluk
2.8
milyar insan günlük 2 Doların altında bir gelirle yaşamaktadır.
Zengin
ve fakir ülkeler arasındaki uçurum git gide artmaktadır.
Yoksulların
%51’ i (844 milyon insan) Güney Asya’da %28 ‘i (458 milyon insan) de Afrika’da
yaşamaktadır.
Türkiye’de
Yoksulluk
Türkiye
İstatistik Kurumu (TUİK) verilerine göre türkiyede nüfusun %20’si yoksulluk
içindedir.
Türkiye’de
en yüksek gelire sahip %20’nin toplam gelirden aldığı pay %46,4 iken en düşük
gelire sahip %20’nin toplam gelirden aldığı pay
%5,8’dir.
Yoksullukla
Mücadele
Ekonomik
Mücadele
Nakit
desteği
İşsizliğin
azaltılması
Tarımın
desteklenmesi
Uygun
asgari ücretin desteklenmesi
Küçük
esnafa kredi desteği
Yoksullukla
Mücadele
Yoksullukla
mücadele için Sosyal Politikalar
Barınma
(sosyal konut, ucuz kredi)
Çocuk
işçiliğinin denetlenmesi
Kimsesiz
düşkünlere ücretsiz bakım
Engelli
birey ve ailelerinin sosyal hayata katılımı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder