2 Şubat 2016 Salı

MAHATMA GANDHİ

PRENSİP VE KARARLILIK ABİDESİ; MAHATMA GANDHİ

 Hint halkı tarafından “Mahatma” ( Büyük Ruh) olarak anılan Mohandas Karamşand Gandhi (1869-1948) tüccar bir babanın oğluydu. 12 yaşındayken evlendirildi. İçinde olduğu sosyal yapının yasaklamasına karşın, İngiltere’de hukuk öğrenimi yaptı. Afrika’da yüz elli bin Hintli hemşehrisinin esir hayatı yaşadıklarını gördü.

Güney Afrika’da avukatlık yapmaya başlayarak, oradaki Hint topluluğunun daha iyi, temiz ve dürüst bir hayat yaşaması için çaba sarfetti.Onları biraraya getirerek kansız bir zafere ulaştı.

Şiddet, yalan ve haksızlığı aynı şey olarak gördüğünü açıklayarak, gerçek konuma ulaşmanın tek yolunun şiddete başvurmamak olduğunu savundu. Onun mücadele prensibi düşmanı mahvetmek değil, ama zaferi kazanmaktı. Zalimlere karşı üç silah kullanmaktaydı.

Bunlardan biri, onlarla işbirliği yapmamak ve beraber olmamak, onlarla çalışmamaktı. İkincisi hasımlarına eziyet etmemek ve onlara fiziksel olarak zarar vermemekti. Eğer zalimlere karşı, zalimlerin usulleri kullanılırsa, onlardan farkları kalmazdı ve O her türlü vahşete karşı idi.

Mücadele ilkelerinden sonuncusu ise, rakiplerine gerektiği zamanda insani yardımı esirgememekti. Afrika’da Hintli halkın mücadelesini verirken, çıkan veba salgınında mücadeleye ara verdi ve karşısındakilere yardım etmek için çevresine toplananları seferber etti.

Gandi ve arkadaşları silaha silahla karşılık vermediler, düşmanlığı sevgi ile, saldırıyı merhamet ile karşıladılar. Düşmanları bu durum karşısında ne yapacaklarını şaşırdılar, çünkü yepyeni ve garip bir mücadeleydi karşılaştıkları.

Karşılarındaki General Smuts “Hintlileri sevmiyorum fakat size karşı güçsüzüm. İhtiyacımız olduğunda bize yardım ediyorsunuz, size nasıl el kaldırabiliriz. Bize karşı silahlı güç kullansanız, hakkınızdan nasıl gelebileceğimizi görürdünüz, ancak siz düşmanınıza el bile kaldırmıyorsunuz. Kendi kendinize acı çekerek, zafere ulaşmak istiyorsunuz, bu nedenle karşınızda güçsüz kalıyoruz.”demiştir.

Pasif direniş başarıya kavuşmuştur. Şimdi sıra aynı işi kendi ülkesinde yapmaya gelmiştir. Gandhi 1915 yılında Hindistan’a gelir. O yıllarda Hindistan İngiltere tarafından idare edilmektedir.

Hindistan İngiltere’den özgürlüğünü kazanabilme vaadi karşılığında,1.Dünya Savaşı’nda İngiltere’ye 985.000 asker vermiştir. Buna rağmen savaşın bitişi ile, verilen sözler unutulmuş, özgürlükler daha da kısıtlanmıştır. İşte tam bu sırada 1919 yılında Gandhi bağımsızlık hareketinin başına geçti. Artık kan dökülmeyecek ama ülke bağımsızlığa ulaşacaktı. Her türlü iş ve faaliyet durduruldu. El sanatlarına dayanan ürünlerin üretilip, satılmasına çalıştı.

Gandhi’nin de aralarında olduğu birçok kişi hapse atıldı. 1924’de ağır bir şekilde hastalandı ve hapisten çıkarıldı. İngiliz vali, onun öleceğini düşünmüştü. Ancak O ölmedi tekrar direnişi örgütledi. Aralarında geleceğin devlet başkanı olacak Nehru’nun da bulunduğu gençleri destekledi, genel boykotu tekrar başlattı. İşgalciler tarafından yeniden tutuklandı. Bir süre sonra hapisten çıkarıldı, tekrar hürriyet mücadelesine devam etti. Bundan sonra 30’lu ve 40’lı yıllarda tekrar tutuklanarak hapse atıldı ama prensipleri ve hedefinden yılmadı. İngiltere Hindistan’a özerklik verdi, ancak 1947’de Gandhi halkına gerçek durumu yani bağımsızlığı kazandırdı.


            Hiç bir başarı kolay kazanılmaz. Başarıya ulaşmak için onu haketmek gerekir. Başarının yolu önce hayal etmek, hedef belirlemek, hedef için ümitli olup çalışmak, zorluklardan yılmamak, faullü değil, sportmence mücadele etmek şeklindedir. İstenildiği kadar uğraşılsın, bunların eksik olduğu bir çalışma ne yazık ki başarısızlığa mahkumdur. Hepinize dersleriniz, sınavlarınız, işiniz, evliliğiniz ve sizden sonrakileri yetiştirmenizde başarılı olmanız dileklerimle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder