NÜFUS
Nüfus, belirli bir yerde yaşayan insan sayısını ifade eder.
NÜFUS ARTIŞI
Doğum oranı ile ölüm oranı arasındaki fark nüfus artışını
gösterir. Bir ülkede doğum oranı fazla, ölüm oranı az ise nüfus artışı meydana
gelir. Ölüm oranı doğum oranından fazla olursa, nüfusta azalma meydana gelir.
Genellikle az gelişmiş ülkelerde nüfus artış hızı fazla, gelişmiş ülkelerde ise
nüfus artış hızı azdır.
Nüfus artış hızı ile kalkınma hızı arasında bir ilişki
bulunmaktadır.
Buna göre;
• Nüfus
artış hızı kalkınma hızından yüksek ise, ülkenin gelişimi yavaşlar veya
geriler.
• Nüfus
artış hızı kalkınma hızından düşük ise, ülkenin gelişimi artar.
Nüfus artışının olumlu sonuçları olduğu gibi, olumsuz
sonuçları da olabilmektedir.
a. Nüfus artışının olumlu sonuçları
• Üretim
artar.
• Vergi
gelirleri artar.
• Mal ve
hizmetlere talep artar.
• Yeni
endüstri dalları doğar.
• İşçi
ücretleri ucuzlar.
• İhracatta
rekabet kolaylaşır.
b. Nüfus artışının olumsuz sonuçları
• İşsizlik
artar.
• Kalkınma
hızı düşer.
• Kişi
başına düşen milli gelir azalır.
• Tasarruflar
azalır.
• Tüketim
artar.
• İç ve dış
göçler artar.
• İnsanların
temel ihtiyaçlarının karşılanması zorlaşır.
• İhracat
azalır.
• Demoğrafik
(nüfusa bağlı) yatırımlar artar.
• Çevre
kirlenmesi artar.
• Belediye
hizmetleri zorlaşır.
TÜRKİYE’DE NÜFUS SAYIMLARI VE SONUÇLARI
Nüfusla ilgili bilgiler, genellikle nüfus sayımı
sonuçlarından elde edilir. Bu sayımlarla nüfusun sayısı, meslek grupları, yaş
durumu, eğitim, ailedeki nüfus sayısı, kadın - erkek nüfusu, nüfus artış hızı
gibi bilgiler elde edilebilir. Türkiye’de ilk nüfus sayımı 1927 yılında, en son
nüfus sayımı ise, 22 Ekim 2000 tarihinde yapılmıştır.
• 1927 -
2000 yılları arasında nüfus yoğunluğu ve miktarı sürekli artmıştır.
• 1927
yılında 13,6 milyon olan nüfus, 1997 yılında 62,8 milyona yükselmiş, 2000
yılındaki son sayımda 70 milyon civarında olmuştur.
• Nüfus
artış hızı en az 1940 - 1945 yılları arasında, en fazla 1955 - 1960 yılları
arasında gerçekleşmiştir.
TÜRKİYE’DE NÜFUSUN DAĞILIŞI
Türkiye’deki coğrafi bölgeler, bölümler ve yöreler arasında
nüfus miktarı ve yoğunluğu yönünden önemli farklar bulunmaktadır. Türkiye’de
nüfusun farklı dağılışında etkili olan faktörler şunlardır:
1. Fiziki Faktörler
a. İklim özellikleri: Ülkemizde nüfusun yoğun olduğu
yerlerin, genelde kıyı bölgeler olmasında ılıman iklimin büyük etkisi vardır.
Kurak ve kışları aşırı soğuk geçen yerlerde nüfus fazla yoğun değildir.
b. Yerşekilleri: Ülkemizde yüksek ve engebeli yerlerde nüfus
azdır. Doğu Anadolu Bölgesi, Taşeli plâ-tosu, Menteşe yöresi gibi yerler
bunlara örnek verilebilir.
c. Toprak özellikleri: Verimli toprakların bulunduğu alanlar
(Çukurova, Gediz, B. Menderes) nüfusça kalabalık iken, Tuz Gölü çevresi gibi
yerlerde verimsiz topraklar bulunduğundan nüfus çok azdır.
2. Beşeri Faktörler
a. Sanayileşme: Bütün Dünya’da olduğu gibi Türkiye’de de,
sanayileşmenin arttığı yerlerde nüfus yoğunluğu artmıştır. İstanbul, İzmit,
Adapazarı, Bursa, Adana ve İzmir buna örnektir.
b. Tarım: Tarımın geliştiği yerler yoğun nüfusludur.
Çukurova, Gediz, Bafra ve Çarşamba ovaları çevresi gibi.
c. Yeraltı kaynakları: Madenlerin veya enerji kaynaklarının
işletilmesinde yoğun nüfusa ihtiyaç olduğundan, bu alanlarda da nüfus fazladır.
Zonguldak, Soma, Elbistan buna örnektir.
d. Turizm: Ülkemizde, Ege ve Akdeniz kıyılarındaki
merkezlerde turizmden dolayı nüfus yoğunlaşmıştır.
e. Ulaşım: Ulaşım yolları kavşağında bulunan illerimizin
nüfusu artmıştır. Eskişehir, Ankara, Kayseri, İstanbul gibi illerin
gelişmesinde, ulaşım yolları üzerinde bulunmaları da etkili olmuştur.
NÜFUS YOĞUNLUĞU
1. Aritmetik Nüfus Yoğunluğu
Bir ülke veya bölgedeki toplam nüfusun, o ülke veya bölgenin
yüzölçümüne bölünmesiyle elde edilen sayıya, aritmetik nüfus yoğunluğu denir.
Türkiye’nin yüzölçümü (izdüşüm alanı olarak) 779.452 km2,
toplam nüfusu da 62.865.574 (1997) dir. Buna göre, Türkiye’nin aritmetik nüfus
yoğunluğu, 1997 yılına göre yaklaşık olarak 81'dir. Ancak, bu yoğunluk çok kaba
olarak nüfusun dağılışını gösterir ve sadece ülkelerin nüfus yoğunluklarını
kıyaslamak için kullanılır. Oysa il ve ilçelerin nüfusları ve yüzölçümleri
dikkate alınarak yapılan aritmetik yoğunluk, gerçeğe daha yakın rakamlar
vermektedir.
2. Tarımsal Nüfus Yoğunluğu
Bir ülkede veya herhangi bir sahada, tarım ve hayvancılıkla
geçinen nüfusun, tarımsal alana bölünmesiyle elde edilen nüfus yoğunluğuna
tarımsal nüfus yoğunluğu denir. Bu yöntem, aritmetik nüfus yoğunluğuna göre,
daha gerçekçidir.
Türkiye’de tarımsal nüfus yoğunluğu bölge ve iller arasında
farklılık gösterir. Bunda yerşekillerinin dağlık ve ovalık olmasıyla, tarımda
çalışan nüfusun miktarı etkili olmaktadır.
Genel olarak, tarımsal nüfus yoğunluğu, dağlık alanlarımızda
fazla, geniş tarımsal ovalarımızda ise düşüktür.
3. Fizyolojik Nüfus Yoğunluğu
Toplam nüfusun, ekili - dikili alanlara bölünmesiyle ortaya
çıkan yoğunluğa fizyolojik nüfus yoğunluğu denilmektedir.
TÜRKİYE NÜFUSUNUN ÖZELLİKLERİ (NÜFUS YAPISI)
Bir ülke nüfusunun cinsiyet, yaş, eğitim, ekonomik durumu
gibi özellikleri o ülkenin nüfus yapısını gösterir.
1. Nüfusun yaş grupları ve cinsiyetlere göre dağılımı
• Nüfusun yaş durumu
Nüfus, yaş gruplarına göre, genç, olgun ve yaşlı olmak üzere
3 kısma ayrılır.
0 - 14 Genç nüfus
15 - 64 Olgun nüfus
65 + … Yaşlı nüfus
Bu sınıflamaya göre, Türkiye nüfusunun 1990 yılında yaş
gruplarına göre dağılımı şu şekildedir:
Yaş Grubu Toplam
Nüfus içinde oran%
0-14 32,2
15-64 59,7
65ve üzeri 4,1
Buna göre, ülkemizde genç nüfus fazla, yaşlı nüfus azdır.
Bunun en önemli nedeni olarak doğum oranının fazlalığı söylenebilir.
Türkiye’de, 0 - 14 yaş grubundakilerin fazla olması
beslenme, giyinme ve eğitim ihtiyaçlarının gözönüne alınması gerektirmektedir.
Bu alanda yapılan yatırımlara demoğrafik yatırımlar denir. Gelişmiş ülkelerde
genç nüfusun azlığı nedeni ile bu yatırımlar toplam yatırımların % 12,5'ini
oluştururken, bu oran az gelişmiş ülkelerde % 42'ye kadar çıkmakta, bu da
gelişme hızlarını azaltmaktadır.
Çalışan nüfusun, bakımına muhtaç olduğu için, 0 - 14 ile 65
ve üzeri yaş grubuna aynı zamanda bağımlı nüfus denilmektedir.
Bağımlı nüfus oranı, gelişmiş ülkelerde az iken, az gelişmiş
ülkelerde fazladır.
Türkiye’de 1935 ve 1990 yılları nüfus grafikleri
1935 yılı Türkiye nüfus grafiği: Bu grafik, Türkiye’nin
gelişmekte olduğunu gösterir. 0 - 4 yaş grubunun oluşturduğu tabanın çok geniş
olması, doğum oranının çok yüksek olduğunu göstermektedir.
1990 yılı Türkiye nüfus grafiği: Bu grafikten de,
Türkiye’nin gelişmekte olduğu anlaşılmaktadır. Ancak, 0 - 4 yaş grubu, 1935
yılına göre daha dardır. Bu da ülkemizde doğum oranının azaldığını
göstermektedir.
• Nüfusun cinsiyet durumu
1945 yılındaki sayıma kadar, ülkemizde kadın nüfusunun erkek
nüfustan daha fazla olduğunu görüyoruz. Bu durumda, Kurtuluş Savaşı ve Birinci
Dünya Savaşı tehlikesi etkili olmuştur. Fakat, 1945'ten sonra erkek nüfusu
kadın nüfusunu geçmiştir. Şu anda erkek nüfus % 1,2 oranında fazlalık gösterir.
Türkiye’de dışarıdan göç alan İstanbul, Ankara, İzmir gibi
merkezlerde erkek nüfus fazla iken, dışarıya göç veren Trabzon, Tokat, Yozgat
gibi merkezlerde kadın nüfusu daha fazladır.
2. Aktif Nüfus
Aktif nüfus, çalışan nüfus veya faal nüfus olarak da
adlandırılır.
15 - 64 yaş arasındaki nüfusa çalışma çağındaki nüfus
denilmektedir. Bu nüfusun hepsi bir işte çalışmaktadır. Çalışabilecek yaştaki
nüfus içinde, çalışan nüfus oranı ne kadar çoksa, işsizlik oranı o kadar azdır.
Genellikle, sanayileşmiş ve buna bağlı olarak gelişmiş ülkelerde işsizlik az
iken, az gelişmiş ülkelerde işsizlik fazladır.
3. Çalışan nüfusun ekonomik faaliyet kollarına göre dağılımı
Ekonomik faaliyetler üç büyük gruba ayrılır. Bunlar
• Tarım
(Tarım, hayvancılık, ormancılık, vs.)
• Sanayi
(Endüstri, madencilik, vs.)
• Hizmet
(İnşaat, ticaret, turizm, vs.) sektörleridir.
Az gelişmiş ülkelerde, toplam çalışan nüfusun % 90'a yakını
tarımsal nüfus özelliği taşır. Gelişmiş ülkelerde ise tarımsal nüfus % 10
civarındadır. Diğer nüfus, hizmet ve sanayi sektöründe çalışmaktadır.
Gelişmekte olan ülkelerde, sanayi ve hizmet sektöründe
çalışan nüfus, gelişmiş ülkelere göre daha azdır.
Aşağıdaki tabloya baktığımızda, Türkiye’de 1927 yılında
nüfusun %90'ı tarım, %10'u sanayi ve hizmet sektöründe çalışmıştır.
1950 - 1960 lı yıllarda tarım sektöründeki nüfus azalmaya
başlamıştır. Özellikle 1980 li yıllardan sonra, sanayileşme hızının artmasıyla
tarım sektöründeki nüfus % 50'nin altına düşmüştür.
Türkiye’de nüfusun 1927 - 1990 yılları arasındaki sektörel
dağılımı
Türkiye’de çalışan nüfusun yaş ortalaması düşüktür. Çalışan
nüfusun bölgelere göre dağılımı incelendiğinde dengesizlik görülür.
Sanayi ve hizmet sektöründeki nüfusun büyük bölümü, Marmara
Bölgesi’ndeki Çatalca - Kocaeli ve Güney Marmara bölümlerinde yoğunlaşmıştır.
İzmir, Ankara, Eskişehir, Adana, Mersin, Zonguldak, Ereğli, Karabük, Gazi
Antep, Kayseri, Denizli, Konya gibi illerde sanayi nüfusu yoğundur.
4. Nüfusun Eğitim Durumu
6 yaşını bitiren nüfusa, tüm Dünya’da eğitim verilmeye
çalışılır. Eğitim okur - yazarlık, ilköğretim, lise ve üniversite olmak üzere
sınıflandırılabilir.
1990 yılına göre, Türkiye’deki faal nüfusun % 55'e yakınını
ilkokul mezunları, % 7,4'e yakınını okur - yazar, % 5'e yakınını ortaokul ve
lise mezunları, % 4'ünü de üniversite mezunları oluşturmaktadır.
5. Nüfusun Kırsal - Kentsel Durumu
Türkiye’de nüfusu 10.000'den az olan yerleşmelere kır
nüfusu, fazla olan yerleşmelere de kent nüfusu denilmektedir.
Türkiye’de 1927 - 1950 yılları arasında, kırsal ve kentsel
nüfus oranlarında fazla değişiklik olmamıştır. Fakat, 1950'li yıllardan sonra,
ülkemizde ulaşım yollarının ve sanayi faaliyetlerinin gelişmeye başlaması bunun
yanında kırsal nüfusun artmasıyla birlikte kente doğru bir göç olayı
başlamıştır.
Kırsal kesimden kente göç olayı, en fazla, 1980 - 1985
yılları arasında meydana gelmiş ve 1985 li yıllarda kır ve kent nüfusu az çok
dengelenmiştir. En son yapılan 1997 yılındaki sayımda kent nüfusu % 65'e
ulaşmıştır. Bu sonuç, ülkemizde sanayi ve hizmet sektöründe çalışan nüfusun
arttığını göstermektedir. Aşağıdaki grafikler, Türkiye’nin kentsel ve kırsal
nüfus değişimlerini daha iyi ifade etmektedir. Dikkatle inceleyiniz.
NÜFUS HAREKETLERİ (GÖÇLER)
İnsanların, doğdukları yerden başka yerlere geçici ya da
sürekli olmak üzere taşınmasına göç denir.
A. İÇ GÖÇLER
Ülke içerisinde, nüfusun yer değiştirmesine iç göç denir. İç
göçlerle bir ülkenin toplam nüfusunda değişme olmaz. Sadece, bölgelerin ve
illerin nüfusunda artma ya da azalma meydana gelir.
İç göçler, sürekli ve mevsimlik göçler olmak üzere ikiye
ayrılır.
1. Sürekli İç Göçler
Ülke içerisinde yer değiştiren insanların, göç ettikleri
yerlere yerleşmesiyle gerçekleşir. Türkiye’de, Cumhuriyetin başlangıcından
günümüze kadar, özellikle kırsal alanlardan kentlere doğru hızlı bir göç olayı
görülmektedir.
İç göçün nedenleri
• Kırsal
alanlardaki hızlı nüfus artışı
• Miras
yoluyla tarım alanlarının daralması ve ailelerin geçimini karşılamaması
• Tarım
alanlarının yetersiz gelmesi ve erozyonun artmasıyla toprağın verimsiz hale
gelmesi
• Tarımda
makineleşmenin artması ve buna bağlı olarak tarımsal işgücünün azalması
• Kırsal
kesimde iş imkanlarının sınırlı olması
• Ekonomik
istikrarsızlık ve sosyal problemler
• Eğitim ve
sağlık hizmetlerinin yetersizliği
• İklim ve
yerşekillerinin olumsuz etkileri
• Kentlerde
sanayinin gelişmiş olmasından dolayı iş olanaklarının fazlalığı
• Kentlerde
eğitim ve sağlık hizmetlerinin yaygınlığı
İç göç, özellikle Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgelerindeki
illerde daha fazla olmaktadır.
Yüksek oranda göç alan şehirlerin başlıcaları şunlardır:
İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Bursa, Şanlı Urfa, Antalya,
Mersin, Konya, Samsun, Gazi Antep, Diyarbakır gibi illerdir. İç göç, ülkemizde
özellikle sanayileşmiş merkezlere daha fazla olmaktadır
İç göçlerin sonuçları
• Ülke
genelinde nüfusun dağılışında dengesizlik görülür.
• Yatırımlar
dengesiz dağılır.
• Kırsal
kesim yatırımlarında verimsizlik meydana gelir.
• Düzensiz
kentleşme görülür.
• Sanayi
tesisleri kent içinde kalır.
• Kentlerde
konut sıkıntısı çekilir.
• Kent
nüfusunda aşırı artış meydana gelir.
• Alt yapı
hizmetlerinde (yol, su, elektrik) yetersizlik görülür.
• Kentlerde
işsiz insanların oranı artar.
İç göçü önlemek için,
• Tarımda
sulama olanaklarını artırmak
• İntansif
tarım metodunu geliştirmek,
• Besi ve
ahır hayvancılığını geliştirmek ve yaygınlaştırmak,
• Kırsal
kesimde eğitim ve sağlık hizmetlerini yaygınlaştırmak,
• Tarım ve
hayvancılığa bağlı sanayi kollarını kırsal alanlara yönlendirmek,
• Kırsal
kesimde küçük sanayi kollarını geliştirmek, vb. gereklidir.
2. Mevsimlik İç Göçler
Kırsal kesimdeki bazı ailelerin büyük şehirlere, tarımın
yoğun olarak yapıldığı yerlere, yaz turizminin geliştiği yerlere bir müddet
çalışmak üzere göç etmeleri ile gerçekleşir.
Yaylaya çıkma olayı da mevsimlik göçler içerisinde yer alır.
Mevsimlik göçlerle Adana, Mersin, Hatay, Aydın, Muğla, Antalya gibi
merkezlerde, yaz ile kış mevsimleri arasındaki nüfus miktarlarında önemli
değişmeler olmaktadır.
B. DIŞ GÖÇLER
Bir ülkeden diğer bir ülkeye yapılan göçlere dış göç denir.
Dış göçlerin başlıca nedenleri
• Ekonomik
nedenlerle çalışmaya gidilmesi
• Tabii
afetler
• Savaşlar
• Etnik
nedenler
• Sınırların
değişmesi
• Uluslararası
anlaşmalarla sağlanan nüfus değişimi
Dış göçlerin sonuçları
• Göç eden
ülkede nüfus artar, göç veren ülkede ise azalır.
• Ülkeler
arasında ekonomik ilişkiler gelişir.
• Ülkeler
arası kültürel ilişkiler gelişir.
Dış göçler ve Türkiye
Ülkemize 1923 - 1989 yılları arasında çoğu Balkan
ülkelerinden olmak üzere 2,2 milyon göç olmuştur. Bu sayı nüfusumuzun % 5'ini
oluşturur.
1950'den sonra, başta Almanya olmak üzere yurt dışına işçi
gitmeye başlamıştır. Bugün Fransa, Belçika, Hollanda, İngiltere, İsveç, ABD,
Avustralya, Libya, S. Arabistan, Kuveyt ve Orta Asya ülkelerinde işçilerimiz
bulunmaktadır.
Türkiye’den yurt dışına göç sonucunda;
• Ülkemize
giren işçi dövizi artmıştır.
• Ülke
turizminin gelişmesi sağlanmıştır.
• Türk
ticaretinin yaklaşık % 20 sine kaynak sağlanmıştır.
• Artan
nüfusun işsizlik sorununa kısmen çözüm bulunmuştur.
YERLEŞME
İnsanların, çok farklı türdeki konutlarda, yaşamlarını toplu
ya da dağınık şekilde sürdürmelerine yerleşme denir.
Yerleşmeyi etkileyen faktörler
1. İklim
Yerleşmeyi etkileyen en önemli faktördür. Dünya’da Orta
kuşak karalarında iklim koşulları uygun olduğundan, nüfus fazla iken çöllerde,
kutup bölgelerindede bataklıklarda ve yüksek dağlık alanlarda, iklim şartları
uygun olmadığından, nüfus çok azdır. Yine, Ekvatoral bölgede 0 - 1000 m
yükseltiler arasında, aşırı nemli ve bunaltıcı bir iklim etkili olduğundan,
Amazon ile Kongo havzalarında da nüfus azdır.
2. Yeryüzü şekilleri
Dağlık, çok engebeli ve yüksek sahalar, yerleşmelerin
kurulmasını ve gelişmesini önemli ölçüde engellemektedir. Buna karşılık düz
ovalık alanlarda tarım, ulaşım, sanayi faaliyetleri daha çok geliştiğinden
nüfus fazladır. Doğu Anadolu ve Karadeniz bölgelerinde nüfus yoğunluğunun az,
Marmara ve Ege bölgelerinde fazla olması buna örnektir.
3. Toprak
Verimsiz toprakların bulunduğu yerler, nüfusça tenha iken
(Tuz Gölü çevresi), verimli toprakların bulunduğu yerler nüfusça zengindir.
(Çukurova ve Ege ovaları gibi)
4. Ekonomik Kaynaklar
Ekonomik kaynakların fazla olduğu, sanayi, ticaret
faaliyetlerinin yoğun olduğu, maden ve enerji kaynaklarının çok bulunduğu
yerlerde nüfus yoğunluğu artmaktadır. Ülkemizde Marmara Bölgesi ile Zonguldak,
Karabük, Ereğli, Batman gibi merkezlerin nüfusça yoğun olmaları ekonomik
kaynakların çok olmasındandır. Ekonomik kaynakların yetersiz olduğu bölgelerde,
halk geçimini temin etmek için göç etmekte ve nüfusları azalmaktadır.
YERLEŞME ÇEŞİTLERİ
A. KIRSAL YERLEŞME
Türkiye’de, nüfusu 10.000'in altında olan yerleşmelere
denmektedir. Kır yerleşmeleri, tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin birlikte
yapıldığı ya da ön plana çıktığı yerleşmelerdir. Kırsal yerleşmelerin
bazılarında yerleşik hayat tarzı (köy gibi), bazılarında konar - göçerlik veya
yaylacılık gibi yarı yerleşik tarz görülür.
Kırsal kesimde yerleşmeler toplu ve dağınık olmak üzere
ikiye ayrılır.
Toplu Yerleşme: Evlerin birbirine yakın olduğu yerleşme
biçimidir. Suyun az olduğu yerlerde ve arazinin düz olduğu ovalık alanlarda
insanlar toplu olarak yerleşmişlerdir. Türkiye’de İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu bölgelerinde su kaynakları az olduğu için toplu yerleşmeler fazladır.
Dağınık Yerleşme: Suyun (yağışların) bol olduğu yerlerde,
arızalı ve eğimli bölgelerde, evlerin birbirinden uzak olduğu bahçeler
içerisinde insanlar dağınık olarak yerleşmişlerdir. Türkiye’de Karadeniz
Bölgesi, dağınık yerleşmenin en yaygın olarak görüldüğü yerdir. Dağınık
yerleşmede su fazlalığı ve yerşekillerinin engebeliliği etkilidir.
Kırsal yerleşme çeşitleri
a. Köy altı yerleşmeleri: Çiftlik, mezra, kom, divan, oba,
yayla gibi yerleşmelere denir. Bunlar köylerden küçüktür. Daha çok, hayvancılık
amaçlı veya yazları serinlemek amacıyla kurulmuştur. Doğu Anadolu, G. Doğu
Anadolu, Karadeniz ve Akdeniz bölgelerinde yaygındır.
b. Köyler
c. Bucak ve nahiyeler
Kırsal meskenlerin yapımında kullanılan malzemeler doğal
çevre ile yakından ilişkilidir.
Çevrede taş malzemeler yaygınsa konutlarda taş kullanılır.
Ormanlık yörelerde meskenlerde daha çok ahşap kullanılır. Taş ve ahşap
malzemenin bulunmadığı yarı kurak bölgelerde, meskenlerde kerpiç malzeme
kullanılır.
• Taş meskenler: Köylerimizde çok rastlanan mesken
tiplerinden biri olup, daha çok Akdeniz, Ege ve Doğu Anadolu bölgelerinde
rastlanır.
• Ahşap meskenler: Ahşap köy meskenlerinin en yoğun olduğu
yerler ormanlık yörelerimizdir. Daha çok, Karadeniz, Akdeniz, Ege ve Güney
Marmara’da yaygındır.
• Kerpiç meskenler: Ülkemizde İç Anadolu, Doğu Anadolu ve
Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaygın olarak görülür.
B. KENTSEL YERLEŞME (ŞEHİRLER)
Türkiye’de, nüfusu 10.000 den fazla olan yerleşmelere
kentsel yerleşme denmektedir. 1935'e kadar nüfusun % 80'i köylerde otururken,
kent nüfusu % 20'sini oluşturuyordu. 1997 yılında yapılan sayım sonuçlarına
göre, ise nüfusun % 65'i kentlerde % 35'i kırsal kesimde toplanmıştır.
Türkiye’de özellikle sanayinin gelişmesine paralel olarak
göç olayı artmış ve yeni kentler ortaya çıkmış ya da kentlerde aşırı büyümeler
meydana gelmiştir.
Türkiye’de kentleşme hızı sanayileşme hızından daha yüksektir.
Bu durum gecekondulaşma gibi bir çok problemi beraberinde getirmiştir. 1997
yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre, kentleşme oranının en yüksek olduğu bölge
Marmara’dır. Bu durum, bölgenin çok göç aldığını ve sanayileşmede ileri
gittiğini gösterir. Marmara’yı, Ege, İç Anadolu, Akdeniz, Güneydoğu ve Doğu
Anadolu bölgeleri takip eder. Kentleşme oranı en az Karadeniz Bölgesi’nde
görülür.
TÜRKİYENİN BEŞERİ COĞRAFYASI
İnsanlar, hayatlarını devam ettirebilmek için çeşitli
faaliyetlerde bulunurlar. Bu faaliyetlerin başında tarım, sanayi ve maden
ürünleri üretimi gelir. Bu işlerin tamamına ekonomik faaliyetler denir.
TARIM
İnsanların toprağı işleyerek, çeşitli kültür bitkileri
yetiştirmesi ve onlardan ürün elde etmesine tarım denir.
TARIMDA VERİMİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
1. Toprak ve Bakımı
Tarım topraklarında devamlı üretim yapılabilmesi, toprağın
mineralce zengin olmasına bağlıdır. Sürekli olarak üzerinde tarım faaliyeti
yapılan toprağın, çeşitli şekillerde bakımının yapılması gereklidir.
2. Sulama
Türkiye’de tarımsal verimi etkileyen en önemli faktör
sulamadır. Ülkemizin büyük bir bölümü kurak ve yarı kurak iklimin etkisindedir.
Çoğu yerde tarımsal faaliyetin yoğunlaştığı yaz döneminde, kuraklık hüküm
sürmektedir. Bu da tarımdaki su ihtiyacını artırmaktadır. Ayrıca, yağışların
düzensiz düşmesi, özellikle tahıl tarımının yaygın olduğu sahalarda, her yıl
üretimde dalgalanmalara neden olmaktadır.
Türkiye’de sulama yaygınlaştırılırsa;
• Kuru
tarım (nadas) metodu uygulaması sona erer.
• Bir
yılda, birden fazla ürün alınan sahalar genişler.
• Tarım
iklime bağımlılıktan kurtulur ve bilhassa tahılların üretiminde yıllara göre
dalgalanmalar azalır.
• Üretimde
süreklilik sağlanır.
• Ürün
artışı sağlanır.
• Tahıl
tarımı yerine, sebze ve meyve tarımı ile endüstri bitkileri ekimi yaygınlaşır.
• Çiftçilerin
tarım ürünlerindeki verimi ve geliri artar. Buna bağlı olarak, göç olayında
azalma görülür.
• Tarımın
milli gelir içindeki ve ihracatındaki payı artar.
3. Gübreleme
Sulamadan sonra, verimi artıran en önemli faktör
gübrelemedir. Toprağın devamlı kullanılması minerallerin azalmasına neden
olmakta ve verimi azaltmaktadır. Gübreleme ile mineral takviyesi yapılarak
toprağın verimi artırılmaya çalışılır.
4. Tohum Islahı
Tarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve
gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.
5. Zirai Mücadele
Hastalık ve haşerelerin üretimde zaman zaman % 20 - 30
civarında verim düşüklüğüne neden olduğu görülmüştür. Türkiye’de zirai mücadele
ile tarlalardaki yabancı otların gelişmesi önlenmekte ve haşerelerin
çoğalmasına imkân verilmemektedir. Böylece verim düşüklüğünün önüne
geçilmektedir.
6. Toprak Analizi
Toprak analizi ile topraktaki mineral maddeler belirlenir.
Böylece toprağın hangi tür bitkilere elverişli, hangi tür gübreye ihtiyacı
olduğu saptanarak daha bilinçli tarım yapılır.
7. Makineleşme
Toprakların kısa sürede ve zamanında sürülmesi, hasadın
zamanında yapılabilmesi günümüzde makineleşme ile mümkündür. Türkiye’de bazı
alanlarda makineli tarıma tam geçilememiştir. Bu durumun sebepleri şunlardır:
• Makine
kullanımına elverişli olmayan engebeli arazilerin varlığı (Doğu Karadeniz kıyı
şeridi gibi)
• Makine
fiyatlarının çiftçinin alım gücünün üstünde olması
• Bazı
bölgelerde işgücünün daha ucuz olması
• Makine
kullanımının ekonomik olmayacağı küçük işletmelerin bulunması
8. Çiftçinin Eğitimi
Günümüzde tarım, modern aletler, kaliteli tohum ve hassas
ilaçlar kullanımıyla yapılmaktadır. Bütün bunlar çiftçinin eğitimini
gerektirmektedir. Ülkemiz genelinde çiftçilerin eğitim düzeyi düşüktür.
9. Tarımı Destekleyen Kuruluşlar
Tarım ürünlerinin toplanması, pazarlanması ve işlenmesi
yönüyle çiftçilerin desteklenmesi gerekmektedir. Türkiye’de tarıma destek
sağlayan çeşitli kuruluşlar bulunmaktadır.
TARIM İŞLETME METODLARI
a. İntansif (Yoğun) Tarım: Modern tarım metodu olarak da
bilinir. Nüfus yoğunluğunun fazla, tarım alanlarının sınırlı olduğu ülkelerde
ve bölgelerde gelişmişlik derecelerine göre uygulanır. (Hollanda, Belçika,
Almanya, İsrail, Japonya, vb.)
Bu metodla, birim alandan en yüksek verim elde etme
amaçlanır. Bunun için sulama, gübreleme, tohum ıslahı ve makine kullanımı gibi
verimi artıran tüm yöntemler uygulanır. Üretimde yıllar arasında çok
farklılıklar olmaz. Elde edilen verim ve gelir fazla olur.
b. Ekstansif (Yaygın) Tarım: Tarım alanlarının geniş, nüfus
yoğunluğunun fazla olmadığı ülkelerde ve bölgelerde yaygın olarak kullanılan
metoddur. (Arjantin, Kanada, Brezilya, Hindistan vb.)
Bu metod uygulanırken toprak yoğun bir şekilde işlenmez.
İklim şartlarına göre, verimde değişiklik olabilir. Daha çok tahıl ürünleri
yetiştirilir.
c. Nadaslı (Kuru) tarım: Buna ilkel tarım metodu da denir.
Yağışların yetersiz olduğu ve sulama yapılamayan sahalarda uygulanır.
Topraklardan iki yılda bir ürün alınır. Ürün ekilemeyen yıllarda toprak
sürülür, havalandırılır. Böylece su depolaması ve mineral zenginleşmesi
sağlanır. Türkiye’de en fazla, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde
uygulanır. Karadeniz kıyılarında ise, yağışlı iklimden dolayı nadas tarımına
ihtiyaç yoktur.
TARIM ÜRÜNLERİ ve YETİŞME KOŞULLARI
A. TAHILLAR
Buğday: Orta kuşakta yarı kurak iklim bölgelerinde yetişen
ve ülkemizde en yaygın üretilen tarım ürünüdür.
• İlkbahar döneminde filizlenmek ve büyümek için yağış, yaz
döneminde ise olgunlaşmak için kurak ve sıcak bir ortam ister.
• Kışların aşırı soğuk geçmediği yerlerde sonbaharda, Doğu
Anadolu’nun soğuk yerlerinde ilkbaharda ekilir.
• Akdeniz ve Ege kıyılarında Haziran ayında, İç Anadolu’da
Temmuz’da, Doğu Anadolu’da Ağustos’ta hasat edilir.
• Türkiye’de en fazla üretim İç Anadolu Bölgesi’nde yapılır.
Konya, Ankara ve Adana ise il olarak ilk üç sırayı paylaşır.
• Karadeniz kıyılarında yazların yağışlı geçmesinden, Doğu
Anadolu’nun yüksek yerlerinde ise yazların serin geçmesinden dolayı üretilemez.
Arpa: Türkiye’de buğdaydan sonra en çok üretilen tahıl
ürünüdür. Buğdaya göre, biraz daha soğuk ve kurak şartlarda ve nispeten mineral
oranı az olan topraklarda yetişir. Buğdaya göre, daha kısa sürede olgunlaşır
(80 - 90 gün) Bu nedenle buğdayın yetişmediği Erzurum - Kars plâtolarında 2000
- 2200 m ye kadar yetişebilir. Üretim alanları genelde buğday ile paralellik
gösterir. Türkiye üretiminin yarıya yakın kısmını İç Anadolu karşılar.
Çavdar: Tahıllar içerisinde soğuğa en dayanıklı olanıdır. Bu
nedenle, buğday ve arpanın yetiştirilemediği serin ve yüksek yerlerde
yetiştirilebilir. Ülkemizde en çok, İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde
üretilir.
Yulaf: Yulaf, sıcak ve kurak şartlarda üretildiği gibi,
serin bölgelerde de yetişebilir. Daha çok bisküvi ve yem sanayiinde kullanılır.
Ülkemizde daha çok İç Anadolu, Marmara ve Çukurova’da yetiştirilmektedir.
Mısır: Yaz döneminde yağış alan veya sulama yapılan
sahalarda yetiştirilir. En uygun iklim, yaz yağışlarının olduğu Karadeniz
iklimidir. Bu özelliğinden dolayı arpa ve buğday tarımından farklılık arzeder.
Mısır, ülkemizde Karadeniz kıyı şeridinde, Marmara’nın kuzey
kesimlerinde tabii olarak yaz yağışlarıyla yetişebilirken, bunun dışındaki
Akdeniz, Ege ve diğer iç bölgelerde yazın sulamayla yetiştirilir.
Son yıllarda, mısırın yem ve yağ sanayiinde kullanımının
artmasıyla, özellikle Çukurova’da üretimi yaygınlaşmıştır. Bunun sonucunda da
Akdeniz Bölgesi mısır üretiminde, Karadeniz Bölgesi’ni geçmiştir.
Pirinç (Çeltik): Yetişme süresi boyunca yüksek nem ve
sıcaklık isteği vardır. Türkiye’de üretim, genelde akarsu boylarında ve alüvyal
ovalarda yaygındır. Yetişme döneminde çoğu zaman suyun içinde kalması
gerektiğinden üretim zordur.
En fazla, Edirne’de Meriç ve Ergene nehirlerinin
kenarlarında, daha sonra Samsun, Çorum, Kastamonu, Adana, Diyarbakır gibi
illerimizden geçen akarsu kenarlarında yetiştirilir.
B. BAKLAGİLLER
Mercimek: Yetişme döneminde yağış, olgunlaşma döneminde
sıcak ve kurak iklim ister. Her türlü toprak koşullarına dayanıklıdır.
Ülkemizde kırmızı mercimek en fazla Güneydoğu Anadolu’da (%95), yeşil mercimek
ise İç Anadolu Bölgesi’nde (%75) üretilir.
Nohut: Yarı kurak iklim şartlarında yetişebilen nohut, en
fazla İç Anadolu, Akdeniz, İç Ege ve Güneydoğu Anadolu’da üretilir. Baklagiller
içerisinde en fazla üretim miktarına sahiptir.
Fasulye: Yüksekliği 2000 m yi aşmayan ve yaz döneminde
sulanabilen tüm sahalarda yetiştirilir. En önemli yetişme alanları, kıyı
bölgelerimizdeki ovalardır. Özellikle Çukurova ve Antalya ovaları ile Güney
Marmara Bölümü’ndeki ovalarda fasulye tarımı yaygın olarak yapılır. İç
bölgelerimizde ise, akarsu boylarındaki bahçelerde yetiştirilir. Yıllık fasulye
üretimimiz 200 bin ton civarındadır.
C. SANAYİ BİTKİLERİ
Tütün: Kıraç toprakları seven, yetişme döneminde nem ve
yüksek sıcaklığa ihtiyacı olan bir bitkidir. Türkiye’nin genelinde iklim ve
toprak yapısı tütün üretimine elverişlidir. Fakat, kalitesinin azalmaması için
devlet ekim alanlarını belirlemekte ve kaliteye göre fiyatlandırma yapmaktadır.
Bu yüzden üretimde yıllara göre dalgalanmalar azalmaktadır.
Tütün üretiminin % 50'den fazlası Ege Bölgesi’ndeki Manisa,
İzmir, Denizli, Muğla ve Uşak gibi illerde yapılır. Karadeniz Bölgesi’nde
Samsun, Amasya, Tokat ve Sinop çevresinde, Güneydoğu Anadolu’da Diyarbakır,
Siirt, Batman çevresinde, Marmara’da Balıkesir, Bursa çevresinde, Doğu
Anadolu’da Malatya, Muş, Bitlis çevresinde de tütün üretimi yapılmaktadır.
Pamuk: Yetişme döneminde yağış, olgunlaşma döneminde sıcak
ve kurak iklim ister. Ürün verdiği dönemlerde tabandan sulanması gerekir. Bu
dönemdeki yaz yağışları ürünün kalitesini düşürdüğü için Karadeniz kıyılarında
yetiştirilemez.
Ayrıca yüksek yaz sıcaklığı istediği için, iç
bölgelerimizdeki üretimi Akdeniz ve Ege bölgeleri kadar gelişmemiştir.
Pamuk, ülkemizde en fazla Kıyı Ege ovalarında, Çukurova,
Hatay, K.Maraş ovalarında üretilir. Bir kısmı da Güneydoğu Anadolu
Bölgesi’ndeki ovalarda üretilmektedir.
Şekerpancarı: Ülkemizde şekerpancarı üretimi, 1926 yılında
Uşak ve Alpullu şeker fabrikalarının yapılmasıyla başlamıştır. Şekerpancarının
fazla sıcaklık isteği yoktur. Ancak, yetişme ve ürün verme döneminde tabandan
sulanması gerekir. Bu sebeple, üretim alanlarında mutlaka sulama imkânı
gelişmiştir. Üretimi en fazla, İç Anadolu Bölgesi’nde yapılır. Daha sonra Orta
Karadeniz, Marmara, Doğu Anadolu ve İç Ege çevresinde üretilir. Fazla yağıştan
hoşlanmadığı için Karadeniz kıyılarında, aşırı sıcak ve kurak olan G. Doğu Anadolu’da
ve yüksek gelir getiren ürünler bulunduğundan Ege ve Akdeniz kıyı ovalarında
yetiştirilmemektedir.
Çay: Tropikal iklim bölgelerinin tarım ürünüdür. Nemli sıcak
veya nemli ılıman iklim koşullarında tarımı yapılabilir.
Türkiye’deki çay üretiminin tamamını Karadeniz Bölgesi
karşılar. Doğu Karadeniz’de Rize çevresi en önemli çay üretim merkezidir.
Artvin, Trabzon, Giresun ve Ordu illerinin yer yer 10 - 20 km içerilerekadar
kışı şeridinde, 300 - 400m. yüksekliklere kadar çay tarım alanları
oluşturulmuştur. Böylece çay tarım alanları genişlemiştir.
Haşhaş: Uyuşturucu yapımında kullanılmasından dolayı,
devletin denetimi altında, sınırlı alanlarda ve az miktarda yetiştirilen bir
bitkidir. Ekim döneminde 7 - 8°C, olgunlaşma döneminde 12 - 13°C sıcaklık
isteği vardır. Kapsüllerinin toplandığı dönemler olan yaz mevsiminde yağış
istemez. Ülkemizde üretim, İç Ege’deki Afyon, Kütahya, Uşak, Denizli illerinden
elde edilir.
Keten - Kenevir: Tropikal bölgelerin bitkisi olan keten -
kenevirin liflerinden keten kumaşı ve kot bezi yapılır. Ayrıca kenevir
tohumundan, yağ çıkarımında faydalanılır. Keten - kenevirden uyuşturucu da
yapıldığından devletin kontrolü vardır. Keten - kenevir üretimi daha çok, Batı
Karadaniz’deki Kastamonu, Sinop ve Zonguldak çevresinde ve Marmara’da Kocaeli
çevresinde yapılır.
D. YAĞ BİTKİLERİ
Zeytin: Akdeniz ikliminin tabii bitkilerindendir. Yabani
zeytinin (Delice) aşılanmasıyla kültür zeytini elde edilir. Soğuğa karşı
duyarlı olduğundan, kışların ılık geçtiği ve don olaylarının görülmediği Akdeniz,
Ege, Güney Marmara ile Karadeniz’in bazı kıyı kesimlerinde yetiştirilir.
Ülkemizde zeytin en fazla Ege Bölgesi’nde (% 60)
üretilmektedir. Güney Marmara kıyıları (Gemlik- Mudanya) ile Akdeniz kıyıları
ve Kilis çevresinde de yoğun olarak yetiştirilir.
Ayçiçeği: Yetişme döneminde yağış, olgunlaşma döneminde
güneşli bir iklim ister. Olgunlaşma döneminde yağış istememesinden dolayı,
Karadeniz Bölgesi’nin kıyı kesimlerinde yetiştirilemez. Diğer bütün
bölgelerimizde tarımı yapılabilir.
Ayçiçeği üretiminin % 70'e yakın kısmını Marmara Bölgesi’nde
başta Tekirdağ ve Edirne olmak üzere Kırklareli, Balıkesir, Bursa illeri
karşılar. Daha sonra, İç Anadolu Bölgesi ve Orta Karadeniz Bölümü gelir.
Soya Fasulyesi: Yağı insan beslenmesinde, unu ise yem olarak
kullanılan soya, en çok Akdeniz Bölgesi’nde (%90) üretilir. Yetişme devresi
kısa olduğundan ikinci ürün olarak ekilir.
Susam: Ilıman iklim bölgelerinde tarımı yapılmaktadır.
Türkiye’de Marmara, Ege, Akdeniz, Güneydoğu Anadolu gibi sıcak bölgelerde
üretilir.
Yerfıstığı: Meyveleri toprak içinde olgunlaşır. Sıcak ve
nemli iklim şartlarında ve gevşek topraklarda tarımı yapılır. Türkiye’de
yerfıstığı üretiminin % 90'ını Akdeniz Bölgesi’ndeki Adana, Hatay, ve Mersin
illeri karşılar. Ege ve Marmara ovalarında da üretilir.
E. YEM BİTKİLERİ
Yonca, yulaf, fiğ, burçak ve korunga gibi bitkilere yem
bitkileri adı verilmektedir. Türkiye’de ahır hayvancılığının gelişmesi ve et
üretiminin artmasında yem bitkilerinin ayrı bir önemi vardır. Çünkü ülkemizdeki
çayır ve meralar yetersizdir. Yem bitkilerinden kuru ve yaş olarak istifade
edilir. Daha çok Ege, Akdeniz ve Marmara bölgelerinde üretilen yem bitkileri,
fabrikalarda işlenerek kullanıma hazır hale getirilir. Besi hayvancılığında
kullanılır.
F. SEBZECİLİK
Türkiye’de hemen her tür sebze yetiştirilmektedir. Sebze
tarımı, tahıllardan farklı olarak sulama isteyen ve yoğun emek harcanarak
üretilen ürünlerdir. Ayrıca kışın seracılık sayesinde üretimi devam ettirilerek
kesintiye uğramaz.
Sebze üretiminde ilk sırayı Akdeniz Bölgesi alır. Bu
bölgemizde kışlar ılık geçtiğinden seralarda kışın bile sebze üretilebilir.
Ayrıca tarla sebzeleri de ilk önce bu bölgemizde üretilir.
Turfanda sebzecilik ise, bir mevsim başı üretim
faaliyetidir. Bazı sebze ve meyvelerin, açık hava koşullarında erkenden yetiştirilip
pazarlanması esasına dayanır. İlkbaharın erken başladığı yörelerimizde, sebze
ve meyveler erken olgunlaşırlar ve 30 - 40 gün önceden pazarlara sunulurlar. Bu
üretim faaliyetine turfanda sebzecilik, bu sebzelere de turfanda sebze denir.
G. MEYVELER
Fındık: Ilıman iklim bölgelerinin bitkisidir. Kış
sıcaklığının 5 - 6°C, yaz sıcaklığının da 20 - 25°C olduğu ve yıllık 1000 -
1500 mm yağış alan, ılıman ve serin iklim bölgelerinde yetişir. Don olayı ve
yaz kuraklığı verimi düşürür.
Ülkemizde fındık tarımı, Karadeniz kıyılarında yaygındır.
Özellikle Ordu, Giresun ve Trabzon illeri üretimin yarısından çoğunu
sağlamaktadır. Daha sonra, Bolu ve Zonguldak illeri gelir. Karadeniz Bölgesi
toplam üretimin % 80 den fazlasını karşılar. Marmara Bölgesi’nde de Sakarya ve
İzmit çevresinde fındık üretimi yapılır.
Turunçgiller: Narenciye adı da verilen bu ürünler portakal,
mandalina, limon, greyfurt ve turunçtan oluşur. Anavatanı Güneydoğu Asya’dır.
Soğuğa karşı çok hassastırlar. Kışın sıcaklığın 0°C nin altına düşmediği
bölgelerde yetişebilir. Ayrıca, yüksek sıcaklık ve bol su isteyen bir bitkidir.
Bu özelliğinden dolayı turunçgil tarımı deniz kenarlarında
yaygınlaşmıştır. Akdeniz Bölgesi’nin kıyı kesimi üretimin % 85'ini verir.
Geri kalanı ise Ege kıyılarındaki Muğla, İzmir, Aydın illeri
sağlar. Kışları ılık geçtiğinden bir miktar da Rize kıyılarında yetiştirilir.
İncir: Anavatanı Doğu Akdeniz kıyılarıdır. Kışların ılık,
yazların sıcak geçtiği, yıllık yağışın 600 - 700 mm olduğu denizel iklimlerde
rahatça yetişebilir. Soğuğa karşı hassas olduğundan iç bölgelerimizde fazla
yetiştirilemez.
İncir, en fazla Ege Bölgesi’ndeki Aydın ve İzmir çevresinde
üretilir. (%90) Bundan başka, az miktarda Akdeniz ve Karadeniz kıyıları ile,
Güney Marmara ve G. Doğu Anadolu’da üretilir.
Üzüm: Kışın -40°C sıcaklığa kadar dayanır. Yazın sıcaklığa
ve kuraklığa dayanıklı bir bitki olduğundan ülkemizde hemen her bölgede
yetiştirilir. Yazların yağışlı geçmesinden dolayı Karadeniz kıyılarında ve Doğu
Anadolu’nun sıcaklığı yetersiz yüksek yerlerinde yetiştirilemez.
Üretim en fazla Ege Bölgesi’nde yapılmaktadır. G. Doğu
Anadolu, İç Anadolu, Marmara ve Akdeniz bölgelerinde de üretilir. Özellikle Ege
Bölgesi’nde Manisa, İzmir, Denizli yörelerinde üretilen çekirdeksiz üzüm
kurutularak önemli bir kısmı ihraç edilir. Üzüm, soğuğa ve kuraklığa dayanıklı
olduğundan, ülkemizde elma ile birlikte en yaygın olan meyvedir.
Elma: Türkiye’de üzümle birlikte en çok yetiştirilen bir
meyvedir. Çiçek açma döneminde düşük sıcaklıklardan etkilenir. Diğer dönemlerde
-35°C ye kadar dayanabilir. Az kireçli ve derin topraklarda yüksek verim
sağlar.
Elma üretimi, İç Anadolu’daki Niğde, Nevşehir, Konya
çevresinde, Orta Karadeniz’de Amasya çevresinde, Akdeniz’de Isparta, Antalya ve
Burdur çevresinde yaygındır.
Muz: Tropikal bölge bitkisidir. Yetişmesi için yüksek
sıcaklık ve bol nem gereklidir. Düşük sıcaklıklarda yetişemez ve don olayına
karşı en hassas bitkidir. Türkiye’de, sadece Akdeniz Bölgesi’nde Antalya -
Mersin arasındaki çok dar bir kıyı şeridinde tarımı yapılabilir.
Antep fıstığı: Dünya’nın oldukça sınırlı bölgelerinde
yetişen ve meyvesi kuru yemiş olarak kullanılan bir bitkidir. Yaz kuraklığına
ve sıcaklığına dayanıklı bir bitkidir. Ülkemizde en fazla Gazi Antep, Şanlı
Urfa ve Siirt çevresinde üretilmektedir.
Kayısı: Ülkemizde karasal iklim bölgelerinin alçak
yörelerinde yetiştirilmektedir. Kayısı üretimi en fazla Malatya, Elazığ, Konya,
Ankara ve İzmir illerinde yapılır.
HAYVANCILIK
Ekonomik değer taşıyan hayvanların üretilmesi, beslenmesi ve
pazarlanması gibi işlere hayvancılık denir.
Hayvancılığın gelişmesi için;
• Hayvan
soyları iyileştirilmelidir.
• Mera
hayvancılığı yerine, besi ve ahır hayvancılığı yaygınlaştırılmalıdır.
• Suni ve
tabii yem üretimi arttırılmalıdır.
• Modern
usullerle hayvancılık yapılmalı ve hayvancılıkla ilgili eğitime önem
verilmelidir.
• Otlaklar
ıslah edilmelidir.
• Hayvancılık
yapanlara gerekli krediler verilmelidir.
• Süt kuzu
ve dana kesimi önlenmelidir.
Mera Hayvancılığı
Doğal otlaklarda yapılan hayvancılıktır. Et ve süt verimi
ahır hayvancılğına göre düşüktür. Yağışın fazla olduğu yıllarda otlakların
gürleşmesine bağlı olarak et ve süt üretimi artar. Ülkemizde Doğu Anadolu, İç
Anadolu, Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaygındır.
Besi ve Ahır Hayvancılığı
Islah edilmiş veya iyi cins ithal hayvanlarla ahırlarda
yapılan hayvancılıktır. Modern usullerle yapıldığı için et ve süt verimi daha
fazladır.
Otlakların azalmasından sonra ahır hayvancılığının
gerekliliği artmıştır. Ülkemizde besi ve ahır hayvancılığı büyükbaş hayvanlarla
yapılır. Ege, Marmara, İç Anadolu bölgelerinde yaygındır. Ayrıca şeker
fabrikalarının etrafında da ahır hayvancılığı gelişmiştir.
TÜRKİYE’DE HAYVAN VARLIĞI VE COĞRAFİ DAĞILIŞI
1. Küçükbaş Hayvancılık
Koyun: Kısa boylu otların yaygın olduğu bozkırlara uyum
sağlamış bir hayyandır. Ülkemizde en çok beslenen küçükbaş hayvandır. İç
Anadolu ile Doğu Anadolu bölgelerindeki koyun sayısı ülke genelinin yarısına
yakındır.
Güneydoğu Anadolu, İç Ege ve Güney Marmara çevresinde de
beslenmektedir. Karadeniz ve Akdeniz kıyılarında çok azdır. Türkiye’de,
kıvırcık, dağlıç, karaman, merinos ve sakız gibi çeşitli ırklara ait koyunlar
bulunur.
Keçi: Koyuna göre daha dayanıklı olan, engebeli arazilerde
yayılabilen ve süt üretimi iyi olan küçükbaş hayvan türüdür. Kıl keçisi ve
tiftik keçisi gibi türleri vardır.
2. Büyükbaş Hayvancılık
Sığır: Ülkemizin genelinde doğal şartlar büyükbaş
hayvancılığa çok elverişli değildir. Bu yüzden, büyükbaş hayvancılık, küçükbaş
hayvancılık kadar yaygın değildir. Fakat, et ve süt veriminin daha fazla
olmasından dolayı, son yıllarda daha çok tercih edilmeye başlamıştır. Özellikle
Marmara, Ege ve İç Anadolu gibi bölgelerimizde modern ahır hayvancılığı giderek
artmaktadır.
Türkiye’de sığır yetiştiriciliği en fazla, Erzurum - Kars
Bölümü ile Doğu Karadeniz Bölümü’nde yaygındır. Buralarda yazlar serin ve
yağışlı geçtiğinden gür otlaklar gelişir. Bunun sonucunda da sığır
yetiştiriciliği kolaylaşır.
Manda: Akarsu ya da bataklık kenarlarında beslenir. Suyu çok
seven bir hayvandır. Sütü yağlı olduğundan kaymak yapımında kullanılır.
Türkiye’de daha çok Karadeniz Bölgesi’nde beslenir. Sayıları
gittikçe azalmaktadır. 1994 de 305 bine düşmüştür.
3. Kümes Hayvancılığı
Küçükbaş ve büyükbaş hayvancılıktan sonra, hayvancılığımızın
en önemli uğraş alanlarındandır. Özellikle son yıllarda, kent nüfusunun artması
ve sağlığa daha yararlı olmasından dolayı beyaz et tüketimi artmış ve kümes
hayvancılığında çok büyük gelişmeler olmuştur. Kümes hayvancılığı en çok
Marmara Bölgesi’nde yapılır. Ege ve İç Anadolu bölgelerinde de oldukça
yaygındır.
4. Arıcılık
Ülkemiz, iklim ve bitki çeşitliliğinin fazla olmasından
dolayı arıcılığa son derece elverişlidir. Ege Bölgesi’ndeki Muğla, İzmir,
Manisa ve Aydın illeri, Akdeniz Bölgesi’ndeki Antalya ve Mersin illeri ile
Erzurum, Kars, Hakkâri, Ordu, Rize ve Elazığ çevresinde arıcılık gelişmiştir.
5. İpek Böcekçiliği
Dut yaprakları ile beslenir. Salgıladığı sıvının katılaşması
ile ipek telleri oluşur. İpekböcekçiliği en çok Güney Marmara’da Bursa, Gemlik,
Balıkesir, Bilecik çevresinde yapılır.
6. Balıkçılık
Balıkçılığın Türkiye’de gelişebilmesi için;
• Açık
deniz balıkçılığı yapılmalıdır.
• Tatlı su
balıkçılığı teşvik edilmelidir.
• Zararlı
balık avlama yöntemleri önlenmelidir.
• Kıyı
kirlenmesi önlenmelidir.
• Modern
balıkçılık yöntemleri uygulanmalıdır.
• Depolama
ve soğutuculu araçlarla taşıma olanakları artırılmalıdır.
• Kültür
balıkçılığı geliştirilmelidir.
Deniz balıkçılığı: Ülkemizdeki su ürünlerinin büyük bir
kısmı (% 90) denizlerden elde edilmektedir. Denizlerden sağlanan balık
üretiminin % 81 ini Karadeniz, % 11'ini Marmara, % 5 ini Ege, % 3 ünü Akdeniz karşılar.
Tatlı su balıkçılığı: Bu balıkçılık akarsularda tatlı su
göllerinde ve barajlarda yapılır. Eğirdir, Beyşehir, Ulubat, İznik, Sapanca,
Çıldır göllerinde tatlı su balıkçılığı yapılırken, Tuz Gölü, Burdur, Acıgöl ve
Van Gölü’nün akarsu ağızları dışında balık üretimi yapılamaz. Son yıllarda
Keban, Karakaya, Seyhan, Hirfanlı, Atatürk gibi baraj göllerinde balık üretim
çalışmaları başlamıştır.
Kültür Balıkçılığı: Son yıllarda ülkemizde temiz akarsu
boylarında, özel yapılmış havuzlarda kültür balıkçılığı yapılmakta ve
çoğunlukla alabalık yetiştirilmektedir.
ORMANCILIK
Türkiye, sıcaklık ve yağış koşulları bakımından ormanın
yetişmesine genel olarak elverişlidir. İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu
bölgelerindeki bazı alanlar hariç, ülkemizin % 70'lik kısmının orman olması
gerekir. Fakat, bugün bu oran % 26 civarındadır. Bu durum ormanlarımızın büyük
bir kısmının yok edildiğini göstermektedir.
Ülkemizde, şu anda orman dağılışındaki en önemli faktör
yağış ve nemdir. Yağış miktarı ile orman dağılımı arasında çok sıkı bir ilişki
vardır. Örneğin, Doğu Karadeniz kıyılarında yağış fazlalığından ormanlar çok
iken, Güneydoğu Anadolu’da aşırı kuraklıktan dolayı ormanlar azdır.
Türkiye’de ormanların coğrafi dağılışı (%)
Karadeniz Bölgesi ..........................................25
Akdeniz Bölgesi ..........................................
..24
Ege Bölgesi
..................................................17
Marmara Bölgesi
...........................................13
Doğu Anadolu Bölgesi
....................................11
İç Anadolu Bölgesi
.........................................7
G. Doğu Anadolu Bölgesi
..................................3
Ülkemizdeki ormanların % 79'u kıyı bölgelerimizde
toplanırken, %21'i iç bölgelerimizde toplanmıştır. İç bölgelerdeki orman azlığının
nedeni, sıcaklıkların ve yağışların yetersiz olmasıdır.
MADENCİLİK ve ENERJİ KAYNAKLARI
A. MADENCİLİK
Yerkabuğunun farklı derinliklerinden çıkarılan, ekonomik
değer taşıyan mineral ve elementlere maden denir. Türkiye’de madencilik
faaliyetleri 1935 yılında kurulan M.T.A. ile özel sektör tarafından
yürütülmektedir.
Türkiye’de çıkarılan önemli madenler
En zengin demir yataklarımız, Divriği (Sivas), Hekimhan ve
Hasançelebi (Malatya), Edremit (Balıkesir), Dikili ve Torbalı (İzmir) ve Simav
(Kütahya) çevresinde bulunmaktadır.
Ereğli, Karabük ve İskenderun’da demir - çelik fabrikaları
bulunmaktadır.
Bakır: Ülkemizin en zengin madenlerinden biri olan bakır
yatakları, çoğu kez kurşun ve çinko ile birlikte bulunur. En önemli bakır
yataklarımız Karadeniz Bölgesi’nde bulunur. Murgul (Artvin), Küre (Kastamonu),
Çayeli (Rize) ve Köprübaşı (Giresun) bu bölgedeki başlıca yataklardandır.
Ayrıca Maden (Elazığ) ve Ergani (Diyarbakır)'de de bakır yatakları mevcuttur.
Krom: Paslanmayan ve çok sert bir maden olduğundan, madeni
eşya yapımında ve kaplamasında kullanılır.
Krom yatakları altı ana bölgede toplanmıştır.
• Fethiye,
Köyceğiz, Denizli
• Alacakaya
(Guleman) (Elazığ)
• Bursa,
Eskişehir
• Adana,
Kayseri, Mersin
• İskenderun,
Kahraman Maraş, İslahiye
• Kopdağı
(Doğu Anadolu)
Krom madeni Antalya ve Guleman’daki ferro-krom tesislerinde
işlenmektedir.
Boksit: Alüminyumun hammaddesi olan boksit çok hafif
olduğundan uçak sanayiinde, otomobil, ev, elektrik malzemesi yapımında
kullanılır.
Boksit yatakları Seydişehir (Konya), Akseki (Antalya)
İslahiye (Gazi Antep) ve Milas (Muğla) civarında bulunur. Buralarda çıkarılan
boksit, Seydişehir alüminyum tesislerinde işlenmektedir.
Bor Mineralleri: Ülkemiz bor rezervi bakımından Dünya’nın en
zengin yataklarına sahiptir. Bu nedenle, bor madeninin çoğu ihraç edilmektedir.
Bor madeninden elde edilen boraks ve asit borik nükleer alanda, jet ve roket
yakıtında katkı maddesi olarak, ayrıca sabun, tekstil, cam, kâğıt sanayii, vb
alanlarda kullanılır.
Bor mineralleri Balıkesir, Susurluk, Bigadiç çevresi ile
Kütahya, Emet ve Eskişehir çevresinde çıkarılır. Çıkarılan mineraller
Bandırma’daki tesislerde işlenir.
Kükürt: Kükürt gübre, kimya ve boya sanayiinde kullanılır.
Ayrıca kauçuğun işlenmesinde ve sülfirik asit üretiminde de kullanılır.
Ülkemizde kükürt yatakları Keçiborlu (Isparta) ve Milas
(Muğla) çevresinde bulunmaktadır.
Zımpara Taşı: Çeşitli kesici, torpüleyici ve silici
aletlerin yapımında kullanılan zımpara taşı yönünden ülkemiz çok zengindir.
Tire (İzmir), Manisa, Söke (Aydın), Milas (Muğla) ve Tavas (Denizli) da
çıkarılır.
Barit: Suda erimeyen bir maden olduğundan boya, deri, kimya,
cam ve kauçuk sanayiinde kullanılır. Ülkemiz barit yatakları bakımından zengin
sayılır. Antalya, Muş, Gazi Antep ve Eskişehir çevresinde barit yatakları
bulunmaktadır.
Tuz: Türkiye tuz yatakları bakımından son derece zengindir.
Kaya tuzu yatakları üçüncü jeolojik zamanda, kapalı göl havzalarında suların
buharlaşması ile oluşmuştur. Son yıllarda tuz üretimimiz üç kat artmıştır.
Türkiye’deki tuz üretiminin çoğu, Tuz Gölü ile İzmir Çamaltı
tuzlasından sağlanır. Kaya tuzu yatakları, Çankırı, Kars, Iğdır ve Nevşehir
çevresinde bulunmaktadır.
Cıva: Tek sıvı madendir. Zirai ilaç yapımında, kâğıt
sanayiinde, suni gübre üretiminde ve boya sanayiinde kullanılır. Türkiye’de
Sarayönü (Konya), Ödemiş (İzmir), Manisa ve Uşak çevresinde çıkarılmaktadır.
Kurşun - Çinko: Genelde kurşun ve çinko bir arada bulunur.
Ülkemizde Keban (Elazığ) ve Kayseri çevresinde kurşun-çinko yatakları vardır.
Lületaşı: Eskişehir çevresinde çıkarılır ve işlenir. Süs
eşyası yapımında kullanılır.
Oltutaşı: Erzurumun Oltu ilçesinde çıkarılır ve işlenir. Süs
eşyası yapımında kullanılır.
Fosfat: Gübre hammaddesi olarak kullanılan fosfat
ihtiyacımızı karşılamaz. Fas, Tunus ve Cezayir’de yaygın olarak görülür ve daha
çok bu ülkelerden ithal edilir. Türkiye’deki en zengin fosfat yatakları
Mazıdağı (Mardin), Adıyaman, Bingöl ve Bitlis’te bulunmaktadır.
Manganez: Çeliğe sertlik kazandırmak ve direncini artırmak
için kullanılır. Uşak, Afyon, Muğla, Adana, Erzincan, Artvin ve Trabzon
çevresinde manganez yatakları bulunur. İhtiyacı karşılamaz. Bu nedenle ithal
edilir.
Mermer: Ülkemiz mermer bakımından zengindir. Afyon, Kütahya,
Marmara Adası, Kırşehir, Tokat ve İzmir çevresinde çıkarılır. Yurt dışına
ihracatı yapılır.
Volfram (Tungsten): Çok sert olması nedeniyle özel sanayi
çeliği olarak kullanılır. Demiryolu, iş makineleri, uçak ve gemi yapımı
yanında, ampüllerde enerjiyi ışığa çevirmede kullanılır. Bursa Uludağ’da
çıkarılıp işletilmektedir. Fakat son yıllarda üretimi durmuştur.
Asbest (Amyant): 14 bin °C sıcaklığa dayanır. Isıya
dayanıklı araç ve gereç yapımında kullanılır. Konserojen madde bulundurması
nedeniyle, kullanımı sınırlandırılmıştır. Eskişehir, Bursa, Erzincan, Hatay,
Kars, Ağrı, Malatya, Sivas, İskenderun, Uşak ve Konya’da çıkarılır.
B. ENERJİ KAYNAKLARI
Taşkömürü: Birinci jeolojik zamanda oluşmuş organik tortul
kayaçlardandır. Ülkemiz ise, genelde üçüncü zamanda karalaştığından dolayı,
taşkömürü yatakları bakımından fazla zengin sayılmaz. Türkiye’de Zonguldak,
Amasra, Ereğli arasındaki sahada çıkarılır.
Demir - çelik sanayiinde enerji kaynağı olarak
tüketildiğinden, Karabük ve Ereğli demir - çelik fabrikaları buraya
kurulmuştur.
Linyit: Türkiye genelde üçüncü jeolojik devirde oluştuğundan
linyit en zengin enerji kaynaklarımızdan biridir. Bütün bölgelerde linyit
rezervi bulunmaktadır. Taşkömürüne göre kalorisi daha azdır. Ancak yaygın
olduğundan enerji ihtiyacımızın en önemli kısmını karşılamaktadır.
Linyit yatakları Afşin, Elbistan (K. Maraş), Tavşanlı, Seyitömer
(Kütahya), Soma (Manisa), Yatağan (Muğla), Saray (Tekirdağ), Aşkale (Erzurum),
Aydın, Amasya ve Yozgat çevresinde bulunmaktadır.
Linyitten elektrik enerjisi elde eden termik santrallerimiz,
Soma, Tunçbilek, Seyitömer, Afşin - Elbistan, Yatağan ve Orhaneli termik
santralleridir.
Petrol: Günümüzün en önemli enerji kaynaklarından biri
petroldür. Petrol ulaşım araçlarında yakıt olarak ve plastik, gübre, boya gibi
çok değişik sanayilerde kullanılır. Türkiye’deki petrol yatakları fazla zengin
sayılmaz. İhtiyacımızın % 90'nına yakınını ithal etmekteyiz.
Petrol yataklarımızın % 98'i G. Doğu Anadolu Bölgesi’nde
bulunur. Petrol, Raman, Garzan, Kurtalan, Adıyaman ve Mardin çevresinde
çıkarılmaktadır.
Ülkemizde çıkarılan ve ithal edilen petrol, Orta Anadolu
(Kırıkkale), Aliağa (İzmir), Ataş (Mersin), İpraş (İzmit) ve Batman
rafinerilerinde işlenmektedir.
Doğal gaz: Ülkemiz, doğal gaz yatakları bakımından zengin
değildir. Şu anda sadece Trakya’da Hamitabat ve Güneydoğu Anadolu’da Mardin -
Çamurlu sahasında üretim yapılmaktadır. Hamitabat’tan çıkarılan doğal gazdan
aynı yerde elektrik enerjisi üretilir. Doğalgaz ihtiyacımızın önemli bir kısmı,
Rusya Federasyonu ve Cezayir’den ithal edilmektedir.
Su Gücü (Hidroelektrik enerjisi): Barajlardaki suyun,
elektrik üreten santralleri çalıştırması ile oluşan enerjiye hidroelektrik
enerjisi denir.
Türkiye’de elektrik ihtiyacının % 40 lık kısmı hidroelektrik
santrallerden elde edilmektedir. Keban, Karakaya, Atatürk, Hirfanlı, Seyhan,
Kemer ve Demirköprü gibi birçok baraj elektrik ihtiyacımızı karşılamaktadır.
Dışarıya akıntısı olan bazı göllerimiz, tabii baraj
özelliğindedir. Bunlardan elektrik üretilir. Başlıcaları, Hazar, Çıldır, Tortum
ve Kovada gölleridir.
Rüzgâr Gücü: Ülkemizde eskiden yel değirmenlerinde ve
yelkenli gemilerde kullanılmıştır. Fakat elektrik ve petrol enerjisinin devreye
girmesiyle kullanım alanı çok azalmıştır.
Jeotermal Enerji: Jeotermal enerji, yer altındaki sıcak
sulardan ya da su buharından elde edilir. Türkiye yakın bir jeolojik devirde
oluştuğundan ve genç kıvrım dağları kuşağında bulunduğundan dolayı, fay hatları
ve fay kaynakları oldukça yaygındır. Özellikle Ege Bölgesi’ndeki Germencik
(Aydın), Balçova (İzmir), Sandıklı (Afyon) ve Sarayköy (Denizli) civarında
sıcak su kaynakları bulunmaktadır. Şu anda sadece Sarayköy (Denizli) de
elektrik enerjisi üreten jeotermal santral bulunmaktadır.
Radyoaktif Mineraller: Radyoaktif mineraller, nükleer enerji
üretiminde kullanılır. Uranyum ve toryum gibi radyoaktif maddelerin
parçalanmasıyla enerji elde edilir. Ülkemizde Aydın, Uşak, Manisa, Çanakkale ve
Yozgat yörelerinde uranyum, Eskişehir çevresinde toryum yatakları tespit
edilmiştir. Fakat, şu anda, ülkemizde radyoaktif maddelerden nükleer enerji
üretimi yapılmamaktadır.
Güneş Enerjisi: Türkiye ve özellikle güney bölgelerimiz,
Güneş enerjisinden iyi yararlanabilecek bir konuma sahiptir. Bu enerjiden, en
çok su ısıtmada faydalanılır. Ayrıca, sera ısıtmasında, su pompası
çalıştırılmasında, bazı elektronik aletlerin çalıştırılmasında, vs. Güneş
enerjisi kullanılmaktadır.
SANAYİ
Hammaddenin mamül ve yarı mamül duruma getirilmesi
faaliyetlerine üretim, üretim tekniğine de sanayi ya da endüstri denir.
SANAYİNİN KURULMASI İÇİN
GEREKLİ KOŞULLAR
1. Hammadde
Sanayide üretim yapılabilmesi için hammaddenin olması
gerekmektedir. Ülkemizde hammadde kaynakları ile sanayi kuruluşları arasında
son derece sıkı bir ilişki mevcuttur.
Örneğin, unlu gıda sanayii İç Anadolu’da, dokuma sanayii
Adana, İzmir, Denizli çevresinde, zeytin yağı sanayii Ege kıyılarında, boya,
plastik ve lastik fabrikaları rafineri kenarlarında yaygınlık göstermektedir.
2. Sermaye
Sanayi tesisleri büyük sermayelerle kurulmaktadır. Bu
nedenle, sermayenin, yani paranın biriktiği veya fazla olduğu bölgelerde
sanayinin kuruluşu daha kolay olmaktadır.
Sermaye birikimi fazla olduğundan Marmara, Ege ve Akdeniz
bölgelerinde sanayi yatırımları daha fazladır. Türkiye’de sanayinin
gelişmesinde en büyük etken sermayedir. Sermayemiz yeterli olmadığından,
ülkemizde yabancı sermayenin girmesi için kolaylıklar sağlanmaktadır.
3. Enerji
Fabrikaların çalışması için enerji gerekmektedir. Bunun
için, taşkömürü, petrol, linyit gibi kaynaklardan yararlanılır. Ülkemizde
petrol, taşkömürü, doğal gaz gibi enerji kaynaklarının çoğu dışarıdan temin
edildiğinden önemli bir döviz çıktısına neden olmakta, bu durum sanayileşme
hızını azaltmaktadır.
4. İş Gücü ve Teknik Eleman
Sanayi tesislerinin çalışması ve üretimin artması yönünden
iç gücüne ihtiyaç vardır.
Ülkemizde iş gücü ihtiyacı rahatlıkla karşılanabilmekte,
hatta dış ülkelere bile gönderilmektedir. Fakat, ülkemizde bazı sanayi
kollarında teknik eleman henüz tam olarak yeterli değildir.
5. Ulaşım
Sanayinin ihtiyacı olan hammadde ve mamül maddenin taşınması
faaliyetlerine ulaşım denir. Hammaddenin fabrikalara taşınması ve üretildikten
sonra pazarlara taşınması yaygın ulaşım ağıyla mümkündür. Ülkemizde, sanayi
tesisleri, genelde önemli ulaşım yolları kenarlarında ve limanlara yakın
yerlere kurulmuştur. İstanbul, İzmir, Mersin, Adana gibi merkezlerin çok
gelişmesi ulaşımla çok yakından ilişkilidir.
6. Pazar
Üretilen her türlü sanayi ürününün satılması gereklidir. Bu
bakımdan sanayi tesislerinin kurulmasında diğer etkenlerin yanında nüfusun
kalabalık olduğu, tüketimin fazla olduğu sahalar tercih edilmektedir. Örneğin,
batı bölgelerinde nüfus fazla olduğundan ürünlerin pazarlanması kolay olurken
doğu bölgelerinde nüfus az olduğundan ürünlerin pazarlanması zor olur. Bu durum
sanayi tesislerinin buralarda kurulmasını zorlaştırmaktadır.
7. Yüzey Şekilleri
Sanayi tesisleri, genelde düz sahalarda daha kolay
kurulabilmektedir. Dağlık ve engebeli yerlerde sanayinin kurulması zordur.
TÜRKİYE’DEKİ SANAYİ KOLLARI
1. Besin Sanayii
Hammaddesi tarımsal ve hayvansal ürünlerden oluşan sanayi
dalıdır.
Ülkemizde tarım ve hayvancılık geliştiğinden ve nüfus fazla
olduğundan besin sanayii oldukça gelişmiştir. Kuruluş yerleri genelde
hammaddenin fazla olduğu yerlerde veya büyük şehirlerin kenarlarında
toplanmıştır.
Şeker fabrikaları: İlk defa 1926 yılında kurulmuştur.
Şekerpancarı kıyı kesimler hariç her yerde yetişir. Hemen işlenmesi
gerektiğinden fabrikaları üretim alanları yakınında kurulmuştur. Şu anda
ülkemizde 30'a yakın şeker fabrikası bulunmaktadır.
Çay fabrikaları: Trabzon - Rize arasındaki bölgede
bulunmaktadır.
Un fabrikaları: Buğday, Doğu Karadeniz ve Batı Karadeniz
kıyıları dışında her yerde yetiştirilir. Aynı zamanda halkın temel besin
maddesidir. Bu nedenle un fabrikaları her bölgeye dağılmıştır.
Makarna ve bisküvi fabrikaları daha çok İç Anadolu’da
yoğunlaşmıştır.
Zeytin yağı fabrikaları: Ege ve Güney Marmara’da yoğun
olarak görülür. Özellikle Edremit, Ayvalık, Burhaniye, Aydın, İzmir çevresinde
yoğunlaşmıştır.Ayçiçek yağı fabrikaları: Trakya’da yoğun olmakla birlikte, İç
Anadolu, Ege ve Güneydoğu Anadolu’da da görülür. Soya ve mısırdan ise Akdeniz
Bölgesi’nde yağ elde edilir.
Tütün fabrikaları: İstanbul, İzmir, Samsun, Tokat, Malatya,
Adana ve Bitlis’de bulunmaktadır.
İspirtolu içki ve şarap fabrikaları: İstanbul, Yozgat,
Diyarbakır, Tekirdağ, İzmir, Ankara, Kırşehir, Gazi Antep, Elazığ gibi
merkezlerde rakı, bira ve şarap fabrikaları bulunmaktadır.
Konserve ve salça fabrikaları: Marmara, Ege ve Akdeniz
bölgelerinin kıyı kesimlerinde yaygındır.
Süt ürünleri fabrikaları: İzmir, Balıkesir, Edirne, Erzurum,
Elazığ, Kars, İstanbul, Trabzon ve Bursa çevresinde yer alırlar.
2. Dokuma, Tekstil ve Deri Sanayii
Dokuma ve giyim, Türkiye’de en gelişmiş ve üretimin önemli
bir kısmının ihraç edildiği bir sanayi koludur. Gelişmiş ülkelerle rekabet
edilebilmekte ve onların pazarlarına dahi girebilmektedir. Böylece ülkemize çok
fazla döviz girdisi sağlanmaktadır.
Pamuk ipliği ve pamuklu dokuma: Adana, Antalya, K. Maraş,
Tarsus, Nazilli, Denizli, Manisa ve İzmir
Yün ipliği ve yünlü kumaş: Hereke
Suni ipek ve kumaş: İstanbul ve Bursa
Tabii ipek ve kumaş: Gemlik ve Bursa
Hazır giyim sanayii: İstanbul, Bursa ve İzmir
Halıcılık: Isparta, Uşak, Gördes ve Kayseri
Deri ve kösele işleme: İstanbul, İzmir, Bolu, Gerede ve Uşak
3. Maden Sanayii (Metalurji Sanayii)
Demir - çelik fabrikaları: Karabük, Ereğli, İskenderun,
Kırıkkale, Sivas ve İzmir’de bulunmaktadır.
Alüminyum fabrikaları: Seydişehir’de bulunmaktadır.
Bakır işleme fabrikaları: Samsun ve Artvin (Murgul) de
bulunmaktadır.
Kurşun ve çinko fabrikaları: Elazığ ve Kayseri’de
bulunmaktadır.
Krom işleme fabrikaları: Menteşe Yöresi’ndeki krom madeni
Antalya’da, Elazığ ve çevresindeki kromlar da Guleman’daki fabrikalarda
işlenmektedir.
4. Makine Sanayii
Türkiye otomotiv sanayiinde son yıllarda yabancı marka
otomobillerin de fabrikalarının kurulmasıyla üretimde artış meydana getirmiştir.
Bursa, İstanbul, İzmir, İzmit, Adapazarı, Konya, Adana gibi merkezlerde
otomobil, kamyon ve otobüs fabrikaları bulunmaktadır.
Eskişehir ve Adapazarı’nda lokomotif ve vagon fabrikaları,
Ankara - Mürted’de uçak fabrikası, İstanbul, Tuzla, Pendik, Gölcük ve İzmir’de
gemi tersaneleri bulunmaktadır.
5. Kimya Sanayii
Petrokimya: Batman, İzmit, Mersin, İzmir ve Kırıkkale’de
petrol rafinerileri bulunmaktadır.
İlaç fabrikaları: İstanbul, İzmir, Ankara, Adapazarı
çevresinde yoğunlaşmıştır. 130 civarında ilaç fabrikamız bulunmaktadır.
Lâstik fabrikaları: İzmit, Adapazarı ve Kırşehir’de
bulunmaktadır.
Gübre fabrikaları: Mersin, Bandırma, Elazığ, Kütahya,
Tekirdağ ve İskenderun’da bulunmaktadır. Ülkemizdeki gübre üretimi yeterli
değildir.
6. Orman Ürünleri Sanayii
Ağaç malzemeden üretilen tüm malzemeler orman ürünleri
endüstrisine girer. Karadeniz Bölgesi’nde hammadde fazla bulunduğundan burada
gelişmiştir.
Başlıca kereste fabrikaları Düzce, Bartın, Ayancık, Rize,
Ordu, Ardeşen, Burdur, Antalya ve Isparta’da bulunur.
Mobilya Sanayii: Adapazarı, Ankara, İnegöl, İstanbul, İzmir
ve Kayseri’de gelişmiştir. Türkiye mobilya ürünlerini ihraç edebilmektedir.
Kâğıt fabrikaları: İzmit, Balıkesir, Giresun, Zonguldak,
Taşucu, Dalaman, Bolvadin, Bartın ve Denizli çevresinde bulunur.
7. Çimento, Cam, Seramik Sanayii
Bu sanayi koluna taşa, toprağa bağlı sanayi kolu da
denilmektedir.
Çimento fabrikaları: Hammaddesi kolay temin edilir. Her
bölgede inşaat sanayiinde kullanılır. Ayrıca ulaşım masrafları maliyeti
artırır. Bu nedenle çimento fabrikaları Türkiye’nin her bölgesine dağılmıştır.
İstanbul, İzmit, Adana, İzmir, Elazığ, Mersin, Yozgat, Denizli, Adıyaman, Ordu
gibi merkezler bunlardan bazılarıdır.
Cam fabrikaları: İstanbul, Denizli, Mersin, Kırklareli ve
Sinop’ta cam fabrikaları bulunmaktadır. Ülkemiz cam ürünleri üretiminde ve
ihracatında Dünya’da sayılı ülkeler arasındadır.
Seramik fabrikaları: Çanakkale, Bilecik, Kütahya, İstanbul
ve İzmir’de bulunmaktadır. Üretimin bir kısmı yurt dışına ihraç edilir.
ULAŞIM
İnsanların ürettikleri çeşitli ham ve işlenmiş maddelerin,
haberlerin bir yerden başka bir yere nakledilmesine ulaşım veya ulaştırma
denilmektedir.
BAŞLICA ULAŞIM YOLLARI
1. Kara Yolları
Ülkemizde en yaygın olan ulaşım türüdür. Yük taşımacılığının
% 70'i, yolcu taşımacılığının da %90'ı karayolu ile yapılmaktadır. Özellikle
1950'li yıllardan sonra, karayolu yapımı artmış ve ulaşım araçları çoğalmıştır.
Ülkemizdeki en işlek karayolları, Edirne, İstanbul, Ankara, Adana arası ile
İstanbul, Bursa, İzmir arası ve İzmir, Aydın, Denizli arasıdır. Modern karayolu
olan otoyollar ülkemizde sadece Edirne, İstanbul, Bolu ve Ankara
arasında,Adana, Hatay çevresinde ve İzmir çevresinde bulunur.
2. Demir Yolları
Türkiye’de İlk demiryolu hattı 1866 yılında İzmir - Aydın
arasında kurulmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarında demiryoluna önem verilmiştir.
Ancak, 1950'li yıllardan sonra, karayollarına daha çok önem
verildiğinden demiryolu yapımı azalmıştır. Şu anda, ülkemizde 8200 km
uzunluğunda demiryolu ağı vardır.
Bu uzunluk yeterli değildir. Sözgelimi, Almanya’da 43 bin,
Fransa’da 34 bin, İtalya’da 29 bin km lik demiryolu ağı bulunmaktadır.
3. Deniz Yolları
Türkiye’nin üç tarafının denizlerle çevrili olması ve iki
önemli boğaza sahip olması, denizcilik alanında gelişmesi bakımından çok
önemlidir. Dünya ticaretinde en fazla kullanılan yol deniz yoludur. Bu nedenle,
ülkemizde deniz yolunun ve limanların geliştirilmesi gerekmektedir. 8333 km
kıyı şeridine sahip olan ülkemizde, bölgeler arasında düzenli ve tarifeli yolcu
ve yük taşımacılığı henüz gerçekleşmemiştir.
Dünya deniz ticaret filosundaki payımız %1'e dahi
ulaşmamıştır. Fakat, son yıllarda sanayi ve ticaretin gelişmesiyle,
limanlarımızdaki indirilen - bindirilen yükte 8 - 10 katlık artışlar olmuştur.
Türkiye'de Başlıca Limanlar
4. Hava Yolları
Ülkemiz ulaşımında en az payı olan ulaşım sektörüdür. Çünkü,
hava yolu ile ulaşım yüksek sermaye ve teknoloji gerektirmektedir.
Son yıllarda, Türk hava yollarının yanında, özel hava yolu
şirketlerinin kurulması hava yolu taşımacılığında önemli artışlar meydana
getirmiştir.
Ülkemizde en işlek olan hava limanlarımız İstanbul
(Atatürk), Ankara (Esenboğa), İzmir (A. Menderes) dedir. Bunun yanında daha çok
iç hat seferleri yapılan Adana, Antalya, Dalaman, Bodrum, Diyarbakır, Erzurum,
Malatya, Elazığ, Van, Samsun, Trabzon gibi, 25 ayrı il merkezinde hava alanı
bulunmaktadır.
TİCARET
Üretilen mal ve hizmetlerin alınıp satılmasına ticaret
denir. İç ve dış ticaret olmak üzere ikiye ayrılır.
1. İç Ticaret
Ülke sınırları içinde, bölge ve bölümler arasında yapılan
ticarete iç ticaret denir.
Türkiye’de çok canlı bir ticaret vardır. Bunda etkili olan
faktörler şunlardır:
• Sanayi
kuruluşlarının dengesiz dağılımı
• Bölgeler
arasında yetişen tarım ürünlerinin farklı olması
• Nüfusun
dengesiz dağılımı
• Hayvansal
maddelerin her yerde üretilememesi
Ülkemizde bazı il merkezleri ticaret şehirleri özelliği
kazanmışlardır. Bunlar, İstanbul, Bursa, İzmit, İzmir, Denizli, Adana,
GaziAntep, Diyarbakır, Ankara, Konya, Kayseri, Samsun, Trabzon, Erzurum ve
Malatya gibi illerdir. Bu merkezlerde ticaretin gelişmesinde, ulaşım yolları
üzerinde bulunmalarının büyük etkisi olmuştur.
İhracat (Dış satım): Bir ülkenin başka ülkelere yaptığı
satışlardır.
İthalat (Dış alım): Bir ülkenin başka ülkelerden aldığı
mallara denir.
2. Dış Ticaret
Bir ülkenin başka ülkelerle yaptığı alışverişe dış ticaret
denir. Dış ticaretin para karşılığına dış ticaret hacmi denir. Gelişmiş
ülkelerde dış ticaret hacmi fazla, gelişmemiş ülkelerde düşüktür. Yine,
gelişmiş ülkelerde ihracat, genelde ithalattan daha fazladır. Bu ülkeler
dışarıdan daha çok hammadde alıp dışarıya işlenmiş sanayi ürünleri satarlar. Az
gelişmiş ülkeler ise dışardan daha çok işlenmiş sanayi ürünleri alıp, dışarıya
tarım ürünleri veya ham maddeler satarlar.
TÜRKİYE’DE DIŞ TİCARET
Türkiye’de, Cumhuriyetin ilk yıllarında çok az olan dış
ticaret hacmi, artan nüfus ve canlanan ekonomiye bağlı olarak artış
göstermiştir.
1980'li yıllara kadar Türkiye’de,
• Dış
ticaret hacmi düşük, ihracatta tarım ve maden ürünleri, ithalatta ise daha çok
işlenmiş sanayi ürünleri önemliydi.
• 1980'li
yıllardan sonra, dış ticaret hacmi arttı. İhracatta sanayi ürünlerinin payı %
90 lara çıktı. İthalatta ise fabrika kuracak aletlerin, yatırım mallarının ve
hammaddelerin oranı artmıştır.
Başlıca İhraç Ürünlerimiz
• Tarım
ürünleri (Pamuk, fındık, tütün, baklagiller, kuru ve yaş meyveler)
• Dokuma ve
tekstil ürünleri
• Hayvan ve
hayvansal ürünler (Deri, yumurta, yün, tiftik)
• Bitkisel
yağlar
• Bazı
dayanıklı tüketim malları (Televizyon, buzdolabı, vs.)
• İpekli
dokuma ve giyim eşyaları
• Mobilya,
çimento, cam ve seramik ürünleri
• Madenler
(krom, bakır, cıva, demir, bor, tuz)
Başlıca İthal Ürünlerimiz
Fabrika kurmaya yarayan aletler, ham petrol, ilaç ve
kimyasal maddeler, elektronik araçlar, motorlu araçlar, silah, optik araçlar,
tropikal ürünler (muz, kahve, hurma, pirinç)
Dış ticaretimizde önemli ülkeler
Almanya, İtalya, ABD, İngiltere, Fransa, Hollanda, Belçika,
Japonya, İran, Suudi Arabistan ve son yıllarda Rusya Federasyonu, Gürcistan ve
Orta Asya ülkeleri (Kazakistan, Azerbaycan, Kırgızistan, Tacikistan,
Türkmenistan)
Ülkemizde son yıllarda uygulanmak istenen diğer bir ticaret
şekli de serbest ticarettir. Serbest ticarette ülkeler ürettikleri çeşitli
malları, belli yerlerde kurulacak pazarlarda gümrük vergisi ödemeden
pazarlamaktadır. Ülkemizde serbest ticaret bölgesi olarak şu anda İstanbul,
Mersin, İzmir, İskenderun, Antalya ve Trabzon illeri belirlenmiştir.
TURİZM
İnsanların gezmek, görmek, eğlenmek ve dinlenmek amacıyla
yaptığı gezilere turizm denir. Bu geziyi yapan kişilere de turist adı
verilmektedir.
İç turizm: Vatandaşların kendi ülkeleri içinde yaptıkları
gezilere denir.
Dış turizm: Bir ülkeden başka ülkelere yapılan gezilere
denir.
Dünya’nın çeşitli ülkelerindeki doğal güzellikler ve tarihi
değerler insanlara çekici gelmektedir.
Turizme konu olan çekicilikler şunlardır:
• Bazı
hastalıkları tedavi edici kaplıca ve içmecelerin bulunması
• Tabii
manzaranın güzel olması
• Spor
sahalarının ve denize girmeye uygun plajların bulunması
• Tarihi
kalıntıların bulunması
• Kaliteli
malların pazarlandığı merkezler olması
• Kutsal
ibadet yerlerinin varlığı
Türkiye’de turizmi etkileyen faktörler
• Deniz
turizmine ve kış turizmine elverişli iklim koşulları
• Doğal ve
tarihi zenginlikler
• Turizm
alt yapısının (ulaşım, tanıtım, konaklama) yetersizliği
• Folklor
zenginliği
Türkiye’nin turistik değerleri
• Yazların
sıcak ve uzun geçmesi
• Deniz
suyu sıcaklığının yeterli olması (Karadeniz kıyıları hariç)
• Zengin
bitki toplulukları
• Yeryüzü
şekillerinin çeşitliliği (mağara, peribacası, traverten)
• Tarihi
değerlerin zenginliği (İlkçağ, Bizans, Selçuklu, Osmanlı dönemi eserleri)
Türkiye'nin Coğrafi Bölgeleri
KARADENİZ BÖLGESİ
1. Konumu ve Sınırları
Bölge, Türkiye’nin kuzeyindedir. İsmini kuzeyindeki
Karadeniz’den alır. Bölge, doğuda Gürcistan sınırından başlayarak, batıda
Sakarya Ovası ile Bilecik’in doğusunda kadar uzanır.
Türkiye yüzölçümünün % 18'ine sahip olan bölge, bu oranla
yüzölçüm bakımından üçüncüdür. Doğu - batı istikametinde en uzun olan
bölgemizdir. Bölge, batıdan doğuya doğru yaklaşık 1400 km lik uzunluğa, kuzey -
güney istikametinde ise 100 - 200 km arasında değişen genişliğe sahiptir.
Bölge, Doğu Karadeniz, Orta Karadeniz ve Batı Karadeniz
olmak üzere üç coğrafi bölümden meydana gelir.
2. Yeryüzü Şekilleri
Bölgede, çeşitli jeolojik zamanlara ait araziler bulunmakla
birlikte, daha çok III. jeolojik zamanda oluşmuş araziler yer alır. Dağlar
kıyıya paralel uzanır. Bu dağlara Karadeniz Dağları ya da Kuzey Anadolu Dağları
adı verilir. Kuzey Anadolu Dağları kıyı ve iç sıra dağları olarak ikiye
ayrılır. Bu iki sıradağ kuşağını Kuzey Anadolu Fay Hattı birbirinden ayırır.
Dağlar, Batı Karadeniz Bölümü’nde yaklaşık 2000 m.
yükseltiye sahiptir. Orta Karadeniz Bölümü’nde yükselti azalarak 1000 m.ye
iner. Doğu Karadeniz Bölümü’nde ise yükselti artarak yaklaşık 4000 m.ye çıkar.
Bölgede, ovalar çok az yer kaplar ve genellikle Orta
Karadeniz Bölümü’nde toplanmıştır. Çarşamba ve Bafra ovaları bölgenin en büyük
ovalarıdır.
Bölgenin en önemli akarsuları Kızılırmak, Yeşilırmak,
Sakarya, Çoruh, Bartın ve Yenice (Filyos) dir. Yerşekillerinin özelliği nedeni
ile, göllerin yüzölçümü küçüktür. Sera, Tortum, Uzungöl, Yedigöller ve Abant
bölgenin başlıca gölleridir. Doğu Karadeniz Bölümü’nün yüksek dağ zirvelerinde
ise buzul (sirk) gölleri bulunur.
Yerşekillerinin özelliği nedeni ile ulaşım kıyı şeridinde
yoğunlaşır. İç kesimlerle olan bağlantı Kalkanlı (Zigana) ve Kop gibi önemli
geçitlerle sağlanır. Ayrıca, bölgedeki dağlar denize paralel uzandığı için, kıyılarda
boyuna kıyı tipi görülür.
3. İklim
Bölgenin kıyı şeridinde Karadeniz iklimi etkilidir. Her
mevsim yağış almasından dolayı, bulutlu gün sayısı ile yıllık yağış miktarı
fazladır.
Doğu Karadeniz kıyı şeridinde yıllık yağış miktarı oldukça
fazladır. (Giresun 1268 mm, Rize 2400 mm.)
Bunun yanında, Doğu Karadeniz kıyılarında yer almasına
rağmen Trabzon’da yağış miktarı daha azdır. (833 mm)
Orta Karadeniz kıyı şeridinde yıllık yağış miktarı 600 -
1200 mm. arasındadır. (Samsun 650 mm, Ordu 1146 mm) Batı Karadeniz kıyı
şeridinde ise, yağış 1000 mm. nin üzerindedir. (Zonguldak 1220 mm, Bartın 1196
mm)
Kıyıdan itibaren duvar gibi yükselen dağlar, Karadeniz
üzerinden gelen nemli hava kütlelerinin dağların denize bakan yamaçlarında
yağış bırakmalarına, iç kısımlara da kuru olarak geçmelerine neden olur. Buna
bağlı olarak, yağış miktarı güneye gidildikçe azalır ve Karadeniz iklimi yerini
karasal iklime bırakır. Bölgelerin iç kesimlerinde günlük ve yıllık sıcaklık
farkları kıyıya nazaran daha fazladır.
Bölgede her mevsim etkili, soğuk karakterli poyraz
kuzeydoğudan, karayel ise kuzeybatıdan yer yer şiddetli olarak eser. Şiddetli
estikleri dönemlerde deniz ulaşımını ve balıkçılığı olumsuz yönde etkilerler.
4. Bitki Örtüsü
Bitki örtüsü, iklim tiplerinin özelliklerini en iyi şekilde
yansıtır. Bundan dolayı, iki iklim tipinin etkili olduğu bölgede, iki
karakteristik bitki örtüsü vardır. Karadeniz iklim özelliklerinin etkili olduğu
kıyı şeridinde ormanlar yaygınken, karasal iklim özelliklerinin etkili olduğu
iç kesimlerde seyrek ağaçlı ot toplulukları görülür.
Türkiye’de % 25 ile orman oranının en fazla olduğu bölge
Karadeniz’dir. Bölgede nemliliğin fazla olması, ormanların yetişmesini
kolaylaştırdığı gibi, orman yangınlarının da çok az olmasını sağlar.
5. Toprak
Bölgede, iklime bağlı olarak asit tepkime (reaksiyon)
gösteren, koyu renkli, humus bakımından zengin yıkanmış çeşitli topraklar
bulunur. Kuzey Anadolu Dağları’nın fazla yağış alan kuzey yamaçlarında boz ve
esmer renkte kireçsiz orman toprakları yaygındır. Toprak yüzeyinde kimyasal
reaksiyonun fazla olması, toprak katmanlarının kalınlaşmasını kolaylaştırır.
Aynı dağların güneye bakan yamaçlarında yağışın azalması ve güneş radyasyonunun
artmasıyla kireçli kahverengi orman toprakları bulunur. Batı Karadeniz
Bölümü’nde de podzol topraklarına rastlanır.
6. Nüfus ve Yerleşme
Karadeniz Bölgesi, 1997 nüfus sayımına göre, 8,2 milyon
nüfusa sahiptir. Bu miktar, bölge yüzölçümü ile oranlandığında km2 ye 58 kişi
düşer. Bölgenin nüfus yoğunluğu Türkiye ortalamasının altındadır.
1975 nüfus sayımına göre, Karadeniz Bölgesi’nin nüfus
yoğunluğu Türkiye ortalamasının üzerindeydi. Şimdi ise Türkiye ortalamasının
altına düşmesinin nedeni, son yirmi yıldır, bölgeden diğer bölgelere özellikle
Marmara Bölgesi’ne olan göçlerdir. Göçün en önemli nedeni, bölgedeki ekonomik
faaliyetlerin sınırlı oluşudur.
Bölgede nüfus dağılışı da düzenli değildir. Bölüm ve yöreler
arasında önemli farklar vardır.
Bunun en önemli nedeni, bölgedeki yeryüzü şekillerinin
engebeli ve yüksek olmasıdır. Nüfus daha çok, Karadeniz kıyı şeridinde ve iç
kesimlerdeki ovalarda toplanmıştır.
7. Ekonomik Özellikler
Tarım, kıyı kesimindeki sınırlı alanlar ile iç kesimlerdeki
ovalarda yapılır. Bölgede dağların geniş yer kaplaması ve arazinin engebeli
olması makineli tarımı güçleştirir. Daha çok insan ve hayvan gücüne dayalı emek
yoğun tarım yaygındır. Bölgenin kıyı şeridinde çay, fındık, sebze, meyve ve
mısır tarımı yapılırken, iç kesimlerde şekerpancarı, tütün ve tahıl tarımı
yaygındır. Akarsu boylarının bazı kesimlerinde ise çeltik tarımı yapılır.
Türkiye çay üretiminin tamamı, fındık üretiminin de % 80'den
fazlası Karadeniz Bölgesi’ne aittir. Karadeniz Bölgesi, nadasa ayrılan toprak
oranının en az olduğu bölgedir. Bölgede, tarım alanlarının sınırlı oluşu ve
sanayinin az gelişmesi gibi nedenlerle kıyı şeridindeki bölge halkı balıkçılığa
yönelmiştir. Bölgenin iç kesimlerinde ise, balıkçılığın yerini küçük ve
büyükbaş hayvancılık alır. Arıcılık ve kümes hayvancılığı da gelişmiştir.
Maden kaynakları açısından fazla zengin değildir. En önemli
yeraltı zenginliği taşkömürü ve bakırdır. Türkiye’deki taşkömürü üretiminin
tamamı, bakırın ise % 50 den fazlası bu bölgeye aittir. Endüstri istenilen
düzeyde gelişmemiştir.
Zonguldak, Karabük ve Samsun bölgede en çok sanayileşmiş
illerdir. Demir - çelik, bakır, çimento, tuğla, kiremit, kereste, konserve,
kâğıt, sigara, tütün, şekerpancarı, çay ve fındık işleyen fabrikalar bölgedeki
sanayi kuruluşlarıdır. Sarp sınır kapısı bölge ticaretini canlandırmıştır.
Bölge, birçok doğal güzelliklere ve tarihi eserlere sahip olmasına rağmen
turizm gelişmemiştir.
MARMARA BÖLGESi
1. Konumu ve Sınırları
Türkiye’nin kuzeybatısını oluşturur. ismini Marmara
Denizi’nden almıştır. Avrupa kıtasındaki topraklarımızın tamamı bölge sınırları
içindedir. Bölge doğuda Adapazarı ovası ile Bilecik’in doğusuna kadar uzanır.
Bölgenin güney sınırı Kazdağı’ndan başlayarak Balıkesir ovasını içine alır ve
Uludağ’ın güneyinden geçer. Çanakkale açıklarındaki Gökçeada ve Bozcaada
bölgede bulunur. Bölge ülkemiz yüzölçümünün %8,5'ine sahiptir. Yüzölçümün
büyüklüğü bakımından bölgeler arasında altıncı sıradadır.
Bölgenin bölümleri Çatalca - Kocaeli, Ergene, Yıldız Dağları
ve Güney Marmara’dır.
2. Yeryüzü şekilleri
Türkiye’nin ortalama yükseltisi en az olan bölgesidir. En
önemli yükseltilerini kuzeyde Yıldız Dağları, güneyde Samanlı Dağları ile
Uludağ oluşturur. Uludağ 2543 m. ile bölgenin en yüksek yeridir.
Bölgede alçak, tepelik alanlar ile dalgalı düzlükler geniş yer
kaplar. En önemli ovaları, Ergene, Adapazarı, Bursa, Karacabey, inegöl,
Pamukova, Gönen ve Balıkesir ovalarıdır.
Meriç, Ergene, Sakarya ve Susurluk bölgenin en büyük
akarsularıdır. Bölgenin ortalama yükseltisi az olduğu için akarsuların enerji
potansiyelleri düşüktür.
Manyas, Ulubat, iznik, Sapanca, Büyük ve Küçük Çekmece ile
Durusu (Terkos) bölgede yer alan göllerdir. Kuzey Anadolu fay hattının bir
kısmı bu bölgeden geçer.
3. iklim
Marmara Bölgesi’nde Akdeniz, Karadeniz ve karasal iklim
özelliklerinin hepsi görülür. Bölge yılda ortalama 500 - 700 mm. arasında yağış
alır. Örneğin, istanbul 677 mm, Bursa 696 mm, Edirne 586 mm. yağış almaktadır.
Bölgedeki yıllık ortalama sıcaklık 13 - 15 °C’dir.
istanbul’da, en sıcak ay ortalaması 23,2 °C iken, en soğuk ay ortalaması 5,6 °C
dir. Güney Marmara Bölümü’nün dağlık iç kısımlarında ve Ergene Havzası’nda
karasal iklim koşulları etkili iken, Karadeniz kıyı şeridinde Karadeniz iklimi
görülür. Marmara ve Ege Denizi çevresindeki 300 - 400 m. yüksekliğe kadar olan
alanlarda ise Akdeniz geçiş iklimi etkilidir.
4. Bitki Örtüsü
Bölge, bitki örtüsü çeşitliliği açısından zengindir. Bu
durum, bölgedeki iklim çeşitliliğinin fazla olmasından kaynaklanır. Ergene
Havzası’nın karakteristik bitki örtüsü, ormanların tahrip edilmesi ile oluşmuş
antropojen bozkırdır. Yıldız Dağları’nın Karadeniz’e bakan yamaçları ile Koru
ve Işık dağlarında ormanlar yer alır. Marmara ve Ege Denizi çevresinde, Akdeniz
ikliminin etkisi ile 300 - 400 m. yüksekliğe kadar maki toplulukları bulunur.
Güney Marmara’nın yüksek kesimlerinde ise, iğne yapraklı ormanlar yer alır.
Bölge, Türkiye ormanlarının % 13'ünü kaplayarak bölgeler arasında dördüncü
sırada bulunur.
5. Toprak
Trakya’nın kuzeyinde, Kocaeli Yarımadası’nda, Güney
Marmara’nın doğusu ve güneyinde, asitli, koyu renkli ve organik madde
bakımından zengin topraklar bulunur. Ergene çayı havzası ile Güney Marmara
Bölümü’ndeki ovalarda vertisol topraklar, Trakya’nın batısı Gelibolu ve Biga
Yarımadası çevresinde ise rendzina adı verilen kireçli topraklar yer alır.
6. Nüfus ve Yerleşme
Nüfus ve nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu bölgedir.
Türkiye’nin toplam nüfusununun yaklaşık % 20 sinden fazlası bu bölgede yaşar.
1997 nüfus sayımına göre bölge nüfusu 15,9 milyon, nüfus yoğunluğu km2 ye 236
kişidir.
Bölgede şehir nüfusu fazla iken, kır nüfusu oldukça azdır.
Diğer bölgelerden göç aldığından nüfusu sürekli olarak artmaktadır.
7. Ekonomik Özellikler
Marmara Bölgesi, bölge yüzölçümüne göre tarım alanları
oranının en fazla olduğu bölgemizdir. Bölge, Türkiye ayçiçeği ve pirinç
üretiminde birincidir. Zeytin, tütün, şekerpancarı, üzüm, mısır ve buğday
tarımı yapılan diğer ürünlerdir.
Marmara, ahır ve kümes hayvancılığının en fazla geliştiği
bölgemizdir. Bu durum, bölgede başta tüketici nüfusun fazlalığı ve pazarlama
sorununun çözülmüş olması ile ilgilidir. Yine Marmara, Türkiye’de
ipekböcekçiliğinin en fazla yapıldığı bölgedir.
Bölge, bor mineralleri çıkarımında Türkiye’de birincidir.
Mermer, linyit, barit, volfram ve doğal gaz bölgede çıkarılan diğer yeraltı
zenginlikleridir. Endüstrinin en çok geliştiği bölgedir. Türkiye’deki endüstri
kuruluşlarının % 75'i bu bölgededir. Makine, kimya, ilaç, dokuma, tekstil ve
gıda gibi hemen her tür endüstri kuruluşunu Marmara Bölgesi’nde görmek
mümkündür.
Marmara, Türkiye’de iç ve dış ticaretin en fazla geliştiği
bölgedir. Bölge ticaretinin gelişmesinde, tarım ve endüstrinin çok gelişmiş
olması ile ulaşım ağının çok sık ve kolay olmasının da rolü vardır. Marmara Bölgesi,
turizm potansiyellerinin hemen hepsine sahiptir. Dolayısı ile turizm
gelirlerinin en çok olduğu bölgemizdir.
EGE BÖLGESi
1. Konumu ve Sınırları
Türkiye’nin batısını oluşturan bölge, ismini Ege Denizi’nden
almıştır. Bölgenin şekli, batıdan doğuya doğru daralan bir üçgeni andırır.
Güneyde Köyceğiz Gölü’nün batısı ile Sultan Dağları arasından geçen sınır,
bölgeyi Akdeniz Bölgesi’nden ayırır. Kuzeyde Kazdağı’nın kuzeyi ile Uludağ’a,
doğuda ise Emirdağ’a kadar uzanır. Türkiye yüzölçümünün % 10'una sahiptir.
Yüzölçüm bakımından bölgeler arasında beşinci sırada bulunur.
Ege Bölgesi, Kıyı Ege ve içbatı Anadolu adı verilen iki
coğrafi bölüme ayrılır.
2. Yeryüzü şekilleri
Bölgenin kıyı şeridinde doğu - batı istikametinde denize dik
uzanan orta yükseklikteki dağlar yer alır. Dağlar arasına sokulan Ege Denizi,
kıyılarda birçok koy ve körfezin oluşumuna neden olmuştur.
Ege Denizi’ne dik uzanan dağlar arasındaki grabenler
üzerinde bulunan akarsular batıya doğru akar. Akarsuların taşıdığı alüvyonlarla
üzerleri kapanan grabenlerde Bakırçay, Gediz, Küçük ve Büyük Menderes ovaları
oluşmuştur.
Bölgenin en önemli akarsuları Bakırçay, Gediz, Küçük ve
Büyük Menderes’tir. Bu akarsuların yatak eğimleri az olduğundan kıvrımlar
yaparak akarlar. Bölgede Marmara ve Çamiçi (Bafa) gölleri bulunmaktadır.
3. iklim
Ege Bölgesi’nde Akdeniz iklim özellikleri etkilidir. Ancak,
iç kesimlere gidildikçe karasal iklim özellikleri etkisini gösterir. Akdeniz
iklim koşulları dağlar arasındaki ovaları takip ederek, 100 - 150 km içerilere
kadar etkili olur.
Yükseltinin artmasından dolayı kıyıdan iç kesimlere doğru
gidildikçe sıcaklık düşer. Kış mevsimi, kıyılarda ılık geçerken, iç kesimlerde
karasallığın etkisi ile daha sert ve kar yağışlı geçer. Yaz mevsimi bölgenin
tamamında sıcak ve kuraktır. Yıllık yağışın en fazlası, kıyı şeridinde ve iç
kesimlerin önemli bir bölümünde kışın düşer.
4. Bitki Örtüsü
Kıyı şeridinin hakim bitki örtüsü makidir. Yüksek kesimlerde
ise, maki yerini geniş ve iğne yapraklı ormanlara bırakır. Bölgenin iç
kesimlerinin karakteristik bitki örtüsü bozkırdır. Bölge, Türkiye ormanlarının
% 17'sini kaplayarak bölgeler arasında 3. sırada yer alır.
5. Toprak
Ege Bölgesi’nin kıyı şeridindeki ovalarda alüvyal topraklar,
kireçtaşlarının bulunduğu yerlerde ise kırmızı topraklar yaygındır.
Çevrelerindeki dağ sıralarında kireçli kahverengi rendzina toprakları bulunur.
iç kısımlarda kireçli kahverengi orman toprakları yer alır.
Plâtolar üzerinde ise, kestane renkli topraklar görülürken,
çevresine göre alçakta kalan yerlerde killi - kireçli topraklar bulunmaktadır.
6. Nüfus ve Yerleşme
Bölge, 1997 nüfus sayımına göre, 8,3 milyon nüfusa sahiptir.
Nüfus yoğunluğu km2 ye 89 kişidir. Bölgenin nüfus yoğunluğu sürekli
artmaktadır. Bu artmada, bölgenin sürekli göç alması etkili olur. şehirlerde
yaşayan nüfus miktarı kırsal kesimde yaşayan nüfustan fazladır. içbatı Anadolu
Eşiği ile Menteşe Yöresi bölgede nüfus yoğunluğunun en az olduğu yerlerdir.
Ancak yaz mevsiminde turizme bağlı olarak kıyı kesiminde nüfus yoğunluğu artar.
7. Ekonomik Özellikler
Bölgede tarım oldukça gelişmiştir. Bölgedeki tarım
alanlarında teknik imkânların kullanımı yaygındır. Kıyı şeridinde zeytin,
pamuk, turunçgiller, incir, tütün gibi ürünler ile çeşitli sebzeler
yetiştirilir. iç kesimlerde ise şekerpancarı ve tahıl tarımı yaygındır. Menteşe
Yöresi’nde arıcılık yoğunlaşmıştır.
Bölge yeraltı kaynakları yönünden zengindir. Türkiye linyit
çıkarımında ilk sıradadır. Demir, krom, altın, civa, tuz, zımpara taşı ve
jeotermal enerji bölgenin diğer önemli yeraltı zenginlikleridir.
Marmara’dan sonra, sanayinin en çok geliştiği bölgedir.
Bunun sebebi, bölgede ulaşım, sermaye, hammadde ve işgücü gibi imkanların fazla
olmasıdır. Dokuma, tekstil, petro-kimya, makine ve gıda endüstrisi bölgede
gelişen en önemli sanayi kollarıdır.
Ege, iç ve dış ticaretin en fazla geliştiği bölgelerimizden
birisidir. Her yıl düzenlenen Uluslararası izmir Fuarı ülkemiz dış ticareti
açısından önemli bir yere sahiptir.
Yerli ve yabancı turistlerin en fazla tercih ettiği
bölgelerimizin başında Ege Bölgesi gelir. Bunun nedeni turizm kaynaklarının
hemen hepsinin bölgede mevcut olmasıdır.
KARADENİZ BÖLGESİ
1. Konumu ve Sınırları
Bölge, Türkiye’nin kuzeyindedir. İsmini kuzeyindeki
Karadeniz’den alır. Bölge, doğuda Gürcistan sınırından başlayarak, batıda
Sakarya Ovası ile Bilecik’in doğusunda kadar uzanır.
Türkiye yüzölçümünün % 18'ine sahip olan bölge, bu oranla
yüzölçüm bakımından üçüncüdür. Doğu - batı istikametinde en uzun olan
bölgemizdir. Bölge, batıdan doğuya doğru yaklaşık 1400 km lik uzunluğa, kuzey -
güney istikametinde ise 100 - 200 km arasında değişen genişliğe sahiptir.
Bölge, Doğu Karadeniz, Orta Karadeniz ve Batı Karadeniz
olmak üzere üç coğrafi bölümden meydana gelir.
2. Yeryüzü Şekilleri
Bölgede, çeşitli jeolojik zamanlara ait araziler bulunmakla
birlikte, daha çok III. jeolojik zamanda oluşmuş araziler yer alır. Dağlar
kıyıya paralel uzanır. Bu dağlara Karadeniz Dağları ya da Kuzey Anadolu Dağları
adı verilir. Kuzey Anadolu Dağları kıyı ve iç sıra dağları olarak ikiye
ayrılır. Bu iki sıradağ kuşağını Kuzey Anadolu Fay Hattı birbirinden ayırır.
Dağlar, Batı Karadeniz Bölümü’nde yaklaşık 2000 m.
yükseltiye sahiptir. Orta Karadeniz Bölümü’nde yükselti azalarak 1000 m.ye
iner. Doğu Karadeniz Bölümü’nde ise yükselti artarak yaklaşık 4000 m.ye çıkar.
Bölgede, ovalar çok az yer kaplar ve genellikle Orta
Karadeniz Bölümü’nde toplanmıştır. Çarşamba ve Bafra ovaları bölgenin en büyük
ovalarıdır.
Bölgenin en önemli akarsuları Kızılırmak, Yeşilırmak,
Sakarya, Çoruh, Bartın ve Yenice (Filyos) dir. Yerşekillerinin özelliği nedeni
ile, göllerin yüzölçümü küçüktür. Sera, Tortum, Uzungöl, Yedigöller ve Abant
bölgenin başlıca gölleridir. Doğu Karadeniz Bölümü’nün yüksek dağ zirvelerinde
ise buzul (sirk) gölleri bulunur.
Yerşekillerinin özelliği nedeni ile ulaşım kıyı şeridinde
yoğunlaşır. İç kesimlerle olan bağlantı Kalkanlı (Zigana) ve Kop gibi önemli
geçitlerle sağlanır. Ayrıca, bölgedeki dağlar denize paralel uzandığı için,
kıyılarda boyuna kıyı tipi görülür.
3. İklim
Bölgenin kıyı şeridinde Karadeniz iklimi etkilidir. Her
mevsim yağış almasından dolayı, bulutlu gün sayısı ile yıllık yağış miktarı
fazladır.
Doğu Karadeniz kıyı şeridinde yıllık yağış miktarı oldukça
fazladır. (Giresun 1268 mm, Rize 2400 mm.)
Bunun yanında, Doğu Karadeniz kıyılarında yer almasına
rağmen Trabzon’da yağış miktarı daha azdır. (833 mm)
Orta Karadeniz kıyı şeridinde yıllık yağış miktarı 600 -
1200 mm. arasındadır. (Samsun 650 mm, Ordu 1146 mm) Batı Karadeniz kıyı
şeridinde ise, yağış 1000 mm. nin üzerindedir. (Zonguldak 1220 mm, Bartın 1196
mm)
Kıyıdan itibaren duvar gibi yükselen dağlar, Karadeniz
üzerinden gelen nemli hava kütlelerinin dağların denize bakan yamaçlarında
yağış bırakmalarına, iç kısımlara da kuru olarak geçmelerine neden olur. Buna
bağlı olarak, yağış miktarı güneye gidildikçe azalır ve Karadeniz iklimi yerini
karasal iklime bırakır. Bölgelerin iç kesimlerinde günlük ve yıllık sıcaklık
farkları kıyıya nazaran daha fazladır.
Bölgede her mevsim etkili, soğuk karakterli poyraz
kuzeydoğudan, karayel ise kuzeybatıdan yer yer şiddetli olarak eser. Şiddetli
estikleri dönemlerde deniz ulaşımını ve balıkçılığı olumsuz yönde etkilerler.
4. Bitki Örtüsü
Bitki örtüsü, iklim tiplerinin özelliklerini en iyi şekilde
yansıtır. Bundan dolayı, iki iklim tipinin etkili olduğu bölgede, iki
karakteristik bitki örtüsü vardır. Karadeniz iklim özelliklerinin etkili olduğu
kıyı şeridinde ormanlar yaygınken, karasal iklim özelliklerinin etkili olduğu
iç kesimlerde seyrek ağaçlı ot toplulukları görülür.
Türkiye’de % 25 ile orman oranının en fazla olduğu bölge
Karadeniz’dir. Bölgede nemliliğin fazla olması, ormanların yetişmesini
kolaylaştırdığı gibi, orman yangınlarının da çok az olmasını sağlar.
5. Toprak
Bölgede, iklime bağlı olarak asit tepkime (reaksiyon)
gösteren, koyu renkli, humus bakımından zengin yıkanmış çeşitli topraklar
bulunur. Kuzey Anadolu Dağları’nın fazla yağış alan kuzey yamaçlarında boz ve
esmer renkte kireçsiz orman toprakları yaygındır. Toprak yüzeyinde kimyasal
reaksiyonun fazla olması, toprak katmanlarının kalınlaşmasını kolaylaştırır.
Aynı dağların güneye bakan yamaçlarında yağışın azalması ve güneş radyasyonunun
artmasıyla kireçli kahverengi orman toprakları bulunur. Batı Karadeniz
Bölümü’nde de podzol topraklarına rastlanır.
6. Nüfus ve Yerleşme
Karadeniz Bölgesi, 1997 nüfus sayımına göre, 8,2 milyon
nüfusa sahiptir. Bu miktar, bölge yüzölçümü ile oranlandığında km2 ye 58 kişi
düşer. Bölgenin nüfus yoğunluğu Türkiye ortalamasının altındadır.
1975 nüfus sayımına göre, Karadeniz Bölgesi’nin nüfus
yoğunluğu Türkiye ortalamasının üzerindeydi. Şimdi ise Türkiye ortalamasının
altına düşmesinin nedeni, son yirmi yıldır, bölgeden diğer bölgelere özellikle Marmara
Bölgesi’ne olan göçlerdir. Göçün en önemli nedeni, bölgedeki ekonomik
faaliyetlerin sınırlı oluşudur.
Bölgede nüfus dağılışı da düzenli değildir. Bölüm ve yöreler
arasında önemli farklar vardır.
Bunun en önemli nedeni, bölgedeki yeryüzü şekillerinin
engebeli ve yüksek olmasıdır. Nüfus daha çok, Karadeniz kıyı şeridinde ve iç
kesimlerdeki ovalarda toplanmıştır.
7. Ekonomik Özellikler
Tarım, kıyı kesimindeki sınırlı alanlar ile iç kesimlerdeki
ovalarda yapılır. Bölgede dağların geniş yer kaplaması ve arazinin engebeli
olması makineli tarımı güçleştirir. Daha çok insan ve hayvan gücüne dayalı emek
yoğun tarım yaygındır. Bölgenin kıyı şeridinde çay, fındık, sebze, meyve ve
mısır tarımı yapılırken, iç kesimlerde şekerpancarı, tütün ve tahıl tarımı yaygındır.
Akarsu boylarının bazı kesimlerinde ise çeltik tarımı yapılır.
Türkiye çay üretiminin tamamı, fındık üretiminin de % 80'den
fazlası Karadeniz Bölgesi’ne aittir. Karadeniz Bölgesi, nadasa ayrılan toprak
oranının en az olduğu bölgedir. Bölgede, tarım alanlarının sınırlı oluşu ve
sanayinin az gelişmesi gibi nedenlerle kıyı şeridindeki bölge halkı balıkçılığa
yönelmiştir. Bölgenin iç kesimlerinde ise, balıkçılığın yerini küçük ve
büyükbaş hayvancılık alır. Arıcılık ve kümes hayvancılığı da gelişmiştir.
Maden kaynakları açısından fazla zengin değildir. En önemli
yeraltı zenginliği taşkömürü ve bakırdır. Türkiye’deki taşkömürü üretiminin
tamamı, bakırın ise % 50 den fazlası bu bölgeye aittir. Endüstri istenilen
düzeyde gelişmemiştir.
Zonguldak, Karabük ve Samsun bölgede en çok sanayileşmiş
illerdir. Demir - çelik, bakır, çimento, tuğla, kiremit, kereste, konserve,
kâğıt, sigara, tütün, şekerpancarı, çay ve fındık işleyen fabrikalar bölgedeki
sanayi kuruluşlarıdır. Sarp sınır kapısı bölge ticaretini canlandırmıştır.
Bölge, birçok doğal güzelliklere ve tarihi eserlere sahip olmasına rağmen
turizm gelişmemiştir.
MARMARA BÖLGESi
1. Konumu ve Sınırları
Türkiye’nin kuzeybatısını oluşturur. ismini Marmara
Denizi’nden almıştır. Avrupa kıtasındaki topraklarımızın tamamı bölge sınırları
içindedir. Bölge doğuda Adapazarı ovası ile Bilecik’in doğusuna kadar uzanır.
Bölgenin güney sınırı Kazdağı’ndan başlayarak Balıkesir ovasını içine alır ve
Uludağ’ın güneyinden geçer. Çanakkale açıklarındaki Gökçeada ve Bozcaada bölgede
bulunur. Bölge ülkemiz yüzölçümünün %8,5'ine sahiptir. Yüzölçümün büyüklüğü
bakımından bölgeler arasında altıncı sıradadır.
Bölgenin bölümleri Çatalca - Kocaeli, Ergene, Yıldız Dağları
ve Güney Marmara’dır.
2. Yeryüzü şekilleri
Türkiye’nin ortalama yükseltisi en az olan bölgesidir. En
önemli yükseltilerini kuzeyde Yıldız Dağları, güneyde Samanlı Dağları ile
Uludağ oluşturur. Uludağ 2543 m. ile bölgenin en yüksek yeridir.
Bölgede alçak, tepelik alanlar ile dalgalı düzlükler geniş
yer kaplar. En önemli ovaları, Ergene, Adapazarı, Bursa, Karacabey, inegöl,
Pamukova, Gönen ve Balıkesir ovalarıdır.
Meriç, Ergene, Sakarya ve Susurluk bölgenin en büyük
akarsularıdır. Bölgenin ortalama yükseltisi az olduğu için akarsuların enerji
potansiyelleri düşüktür.
Manyas, Ulubat, iznik, Sapanca, Büyük ve Küçük Çekmece ile
Durusu (Terkos) bölgede yer alan göllerdir. Kuzey Anadolu fay hattının bir
kısmı bu bölgeden geçer.
3. iklim
Marmara Bölgesi’nde Akdeniz, Karadeniz ve karasal iklim
özelliklerinin hepsi görülür. Bölge yılda ortalama 500 - 700 mm. arasında yağış
alır. Örneğin, istanbul 677 mm, Bursa 696 mm, Edirne 586 mm. yağış almaktadır.
Bölgedeki yıllık ortalama sıcaklık 13 - 15 °C’dir.
istanbul’da, en sıcak ay ortalaması 23,2 °C iken, en soğuk ay ortalaması 5,6 °C
dir. Güney Marmara Bölümü’nün dağlık iç kısımlarında ve Ergene Havzası’nda
karasal iklim koşulları etkili iken, Karadeniz kıyı şeridinde Karadeniz iklimi
görülür. Marmara ve Ege Denizi çevresindeki 300 - 400 m. yüksekliğe kadar olan
alanlarda ise Akdeniz geçiş iklimi etkilidir.
4. Bitki Örtüsü
Bölge, bitki örtüsü çeşitliliği açısından zengindir. Bu
durum, bölgedeki iklim çeşitliliğinin fazla olmasından kaynaklanır. Ergene
Havzası’nın karakteristik bitki örtüsü, ormanların tahrip edilmesi ile oluşmuş
antropojen bozkırdır. Yıldız Dağları’nın Karadeniz’e bakan yamaçları ile Koru
ve Işık dağlarında ormanlar yer alır. Marmara ve Ege Denizi çevresinde, Akdeniz
ikliminin etkisi ile 300 - 400 m. yüksekliğe kadar maki toplulukları bulunur.
Güney Marmara’nın yüksek kesimlerinde ise, iğne yapraklı ormanlar yer alır.
Bölge, Türkiye ormanlarının % 13'ünü kaplayarak bölgeler arasında dördüncü
sırada bulunur.
5. Toprak
Trakya’nın kuzeyinde, Kocaeli Yarımadası’nda, Güney
Marmara’nın doğusu ve güneyinde, asitli, koyu renkli ve organik madde
bakımından zengin topraklar bulunur. Ergene çayı havzası ile Güney Marmara
Bölümü’ndeki ovalarda vertisol topraklar, Trakya’nın batısı Gelibolu ve Biga
Yarımadası çevresinde ise rendzina adı verilen kireçli topraklar yer alır.
6. Nüfus ve Yerleşme
Nüfus ve nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu bölgedir.
Türkiye’nin toplam nüfusununun yaklaşık % 20 sinden fazlası bu bölgede yaşar.
1997 nüfus sayımına göre bölge nüfusu 15,9 milyon, nüfus yoğunluğu km2 ye 236
kişidir.
Bölgede şehir nüfusu fazla iken, kır nüfusu oldukça azdır.
Diğer bölgelerden göç aldığından nüfusu sürekli olarak artmaktadır.
7. Ekonomik Özellikler
Marmara Bölgesi, bölge yüzölçümüne göre tarım alanları
oranının en fazla olduğu bölgemizdir. Bölge, Türkiye ayçiçeği ve pirinç
üretiminde birincidir. Zeytin, tütün, şekerpancarı, üzüm, mısır ve buğday
tarımı yapılan diğer ürünlerdir.
Marmara, ahır ve kümes hayvancılığının en fazla geliştiği
bölgemizdir. Bu durum, bölgede başta tüketici nüfusun fazlalığı ve pazarlama
sorununun çözülmüş olması ile ilgilidir. Yine Marmara, Türkiye’de
ipekböcekçiliğinin en fazla yapıldığı bölgedir.
Bölge, bor mineralleri çıkarımında Türkiye’de birincidir.
Mermer, linyit, barit, volfram ve doğal gaz bölgede çıkarılan diğer yeraltı
zenginlikleridir. Endüstrinin en çok geliştiği bölgedir. Türkiye’deki endüstri
kuruluşlarının % 75'i bu bölgededir. Makine, kimya, ilaç, dokuma, tekstil ve
gıda gibi hemen her tür endüstri kuruluşunu Marmara Bölgesi’nde görmek
mümkündür.
Marmara, Türkiye’de iç ve dış ticaretin en fazla geliştiği
bölgedir. Bölge ticaretinin gelişmesinde, tarım ve endüstrinin çok gelişmiş
olması ile ulaşım ağının çok sık ve kolay olmasının da rolü vardır. Marmara
Bölgesi, turizm potansiyellerinin hemen hepsine sahiptir. Dolayısı ile turizm
gelirlerinin en çok olduğu bölgemizdir.
EGE BÖLGESi
1. Konumu ve Sınırları
Türkiye’nin batısını oluşturan bölge, ismini Ege Denizi’nden
almıştır. Bölgenin şekli, batıdan doğuya doğru daralan bir üçgeni andırır.
Güneyde Köyceğiz Gölü’nün batısı ile Sultan Dağları arasından geçen sınır,
bölgeyi Akdeniz Bölgesi’nden ayırır. Kuzeyde Kazdağı’nın kuzeyi ile Uludağ’a,
doğuda ise Emirdağ’a kadar uzanır. Türkiye yüzölçümünün % 10'una sahiptir.
Yüzölçüm bakımından bölgeler arasında beşinci sırada bulunur.
Ege Bölgesi, Kıyı Ege ve içbatı Anadolu adı verilen iki
coğrafi bölüme ayrılır.
2. Yeryüzü şekilleri
Bölgenin kıyı şeridinde doğu - batı istikametinde denize dik
uzanan orta yükseklikteki dağlar yer alır. Dağlar arasına sokulan Ege Denizi,
kıyılarda birçok koy ve körfezin oluşumuna neden olmuştur.
Ege Denizi’ne dik uzanan dağlar arasındaki grabenler
üzerinde bulunan akarsular batıya doğru akar. Akarsuların taşıdığı alüvyonlarla
üzerleri kapanan grabenlerde Bakırçay, Gediz, Küçük ve Büyük Menderes ovaları
oluşmuştur.
Bölgenin en önemli akarsuları Bakırçay, Gediz, Küçük ve
Büyük Menderes’tir. Bu akarsuların yatak eğimleri az olduğundan kıvrımlar
yaparak akarlar. Bölgede Marmara ve Çamiçi (Bafa) gölleri bulunmaktadır.
3. iklim
Ege Bölgesi’nde Akdeniz iklim özellikleri etkilidir. Ancak,
iç kesimlere gidildikçe karasal iklim özellikleri etkisini gösterir. Akdeniz
iklim koşulları dağlar arasındaki ovaları takip ederek, 100 - 150 km içerilere
kadar etkili olur.
Yükseltinin artmasından dolayı kıyıdan iç kesimlere doğru
gidildikçe sıcaklık düşer. Kış mevsimi, kıyılarda ılık geçerken, iç kesimlerde
karasallığın etkisi ile daha sert ve kar yağışlı geçer. Yaz mevsimi bölgenin
tamamında sıcak ve kuraktır. Yıllık yağışın en fazlası, kıyı şeridinde ve iç
kesimlerin önemli bir bölümünde kışın düşer.
4. Bitki Örtüsü
Kıyı şeridinin hakim bitki örtüsü makidir. Yüksek kesimlerde
ise, maki yerini geniş ve iğne yapraklı ormanlara bırakır. Bölgenin iç kesimlerinin
karakteristik bitki örtüsü bozkırdır. Bölge, Türkiye ormanlarının % 17'sini
kaplayarak bölgeler arasında 3. sırada yer alır.
5. Toprak
Ege Bölgesi’nin kıyı şeridindeki ovalarda alüvyal topraklar,
kireçtaşlarının bulunduğu yerlerde ise kırmızı topraklar yaygındır.
Çevrelerindeki dağ sıralarında kireçli kahverengi rendzina toprakları bulunur.
iç kısımlarda kireçli kahverengi orman toprakları yer alır.
Plâtolar üzerinde ise, kestane renkli topraklar görülürken,
çevresine göre alçakta kalan yerlerde killi - kireçli topraklar bulunmaktadır.
6. Nüfus ve Yerleşme
Bölge, 1997 nüfus sayımına göre, 8,3 milyon nüfusa sahiptir.
Nüfus yoğunluğu km2 ye 89 kişidir. Bölgenin nüfus yoğunluğu sürekli
artmaktadır. Bu artmada, bölgenin sürekli göç alması etkili olur. şehirlerde
yaşayan nüfus miktarı kırsal kesimde yaşayan nüfustan fazladır. içbatı Anadolu
Eşiği ile Menteşe Yöresi bölgede nüfus yoğunluğunun en az olduğu yerlerdir.
Ancak yaz mevsiminde turizme bağlı olarak kıyı kesiminde nüfus yoğunluğu artar.
7. Ekonomik Özellikler
Bölgede tarım oldukça gelişmiştir. Bölgedeki tarım
alanlarında teknik imkânların kullanımı yaygındır. Kıyı şeridinde zeytin,
pamuk, turunçgiller, incir, tütün gibi ürünler ile çeşitli sebzeler
yetiştirilir. iç kesimlerde ise şekerpancarı ve tahıl tarımı yaygındır. Menteşe
Yöresi’nde arıcılık yoğunlaşmıştır.
Bölge yeraltı kaynakları yönünden zengindir. Türkiye linyit
çıkarımında ilk sıradadır. Demir, krom, altın, civa, tuz, zımpara taşı ve
jeotermal enerji bölgenin diğer önemli yeraltı zenginlikleridir.
Marmara’dan sonra, sanayinin en çok geliştiği bölgedir. Bunun
sebebi, bölgede ulaşım, sermaye, hammadde ve işgücü gibi imkanların fazla
olmasıdır. Dokuma, tekstil, petro-kimya, makine ve gıda endüstrisi bölgede
gelişen en önemli sanayi kollarıdır.
Ege, iç ve dış ticaretin en fazla geliştiği bölgelerimizden
birisidir. Her yıl düzenlenen Uluslararası izmir Fuarı ülkemiz dış ticareti
açısından önemli bir yere sahiptir.
Yerli ve yabancı turistlerin en fazla tercih ettiği
bölgelerimizin başında Ege Bölgesi gelir. Bunun nedeni turizm kaynaklarının
hemen hepsinin bölgede mevcut olmasıdır.
EGE BÖLGESi
1. Konumu ve Sınırları
Türkiye’nin batısını oluşturan bölge, ismini Ege Denizi’nden
almıştır. Bölgenin şekli, batıdan doğuya doğru daralan bir üçgeni andırır.
Güneyde Köyceğiz Gölü’nün batısı ile Sultan Dağları arasından geçen sınır,
bölgeyi Akdeniz Bölgesi’nden ayırır. Kuzeyde Kazdağı’nın kuzeyi ile Uludağ’a,
doğuda ise Emirdağ’a kadar uzanır. Türkiye yüzölçümünün % 10'una sahiptir.
Yüzölçüm bakımından bölgeler arasında beşinci sırada bulunur.
Ege Bölgesi, Kıyı Ege ve içbatı Anadolu adı verilen iki
coğrafi bölüme ayrılır.
2. Yeryüzü şekilleri
Bölgenin kıyı şeridinde doğu - batı istikametinde denize dik
uzanan orta yükseklikteki dağlar yer alır. Dağlar arasına sokulan Ege Denizi,
kıyılarda birçok koy ve körfezin oluşumuna neden olmuştur.
Ege Denizi’ne dik uzanan dağlar arasındaki grabenler
üzerinde bulunan akarsular batıya doğru akar. Akarsuların taşıdığı alüvyonlarla
üzerleri kapanan grabenlerde Bakırçay, Gediz, Küçük ve Büyük Menderes ovaları
oluşmuştur.
Bölgenin en önemli akarsuları Bakırçay, Gediz, Küçük ve
Büyük Menderes’tir. Bu akarsuların yatak eğimleri az olduğundan kıvrımlar
yaparak akarlar. Bölgede Marmara ve Çamiçi (Bafa) gölleri bulunmaktadır.
3. iklim
Ege Bölgesi’nde Akdeniz iklim özellikleri etkilidir. Ancak,
iç kesimlere gidildikçe karasal iklim özellikleri etkisini gösterir. Akdeniz
iklim koşulları dağlar arasındaki ovaları takip ederek, 100 - 150 km içerilere
kadar etkili olur.
Yükseltinin artmasından dolayı kıyıdan iç kesimlere doğru
gidildikçe sıcaklık düşer. Kış mevsimi, kıyılarda ılık geçerken, iç kesimlerde
karasallığın etkisi ile daha sert ve kar yağışlı geçer. Yaz mevsimi bölgenin
tamamında sıcak ve kuraktır. Yıllık yağışın en fazlası, kıyı şeridinde ve iç
kesimlerin önemli bir bölümünde kışın düşer.
4. Bitki Örtüsü
Kıyı şeridinin hakim bitki örtüsü makidir. Yüksek kesimlerde
ise, maki yerini geniş ve iğne yapraklı ormanlara bırakır. Bölgenin iç
kesimlerinin karakteristik bitki örtüsü bozkırdır. Bölge, Türkiye ormanlarının
% 17'sini kaplayarak bölgeler arasında 3. sırada yer alır.
5. Toprak
Ege Bölgesi’nin kıyı şeridindeki ovalarda alüvyal topraklar,
kireçtaşlarının bulunduğu yerlerde ise kırmızı topraklar yaygındır.
Çevrelerindeki dağ sıralarında kireçli kahverengi rendzina toprakları bulunur.
iç kısımlarda kireçli kahverengi orman toprakları yer alır.
Plâtolar üzerinde ise, kestane renkli topraklar görülürken,
çevresine göre alçakta kalan yerlerde killi - kireçli topraklar bulunmaktadır.
6. Nüfus ve Yerleşme
Bölge, 1997 nüfus sayımına göre, 8,3 milyon nüfusa sahiptir.
Nüfus yoğunluğu km2 ye 89 kişidir. Bölgenin nüfus yoğunluğu sürekli
artmaktadır. Bu artmada, bölgenin sürekli göç alması etkili olur. şehirlerde
yaşayan nüfus miktarı kırsal kesimde yaşayan nüfustan fazladır. içbatı Anadolu
Eşiği ile Menteşe Yöresi bölgede nüfus yoğunluğunun en az olduğu yerlerdir.
Ancak yaz mevsiminde turizme bağlı olarak kıyı kesiminde nüfus yoğunluğu artar.
7. Ekonomik Özellikler
Bölgede tarım oldukça gelişmiştir. Bölgedeki tarım
alanlarında teknik imkânların kullanımı yaygındır. Kıyı şeridinde zeytin,
pamuk, turunçgiller, incir, tütün gibi ürünler ile çeşitli sebzeler
yetiştirilir. iç kesimlerde ise şekerpancarı ve tahıl tarımı yaygındır. Menteşe
Yöresi’nde arıcılık yoğunlaşmıştır.
Bölge yeraltı kaynakları yönünden zengindir. Türkiye linyit
çıkarımında ilk sıradadır. Demir, krom, altın, civa, tuz, zımpara taşı ve
jeotermal enerji bölgenin diğer önemli yeraltı zenginlikleridir.
Marmara’dan sonra, sanayinin en çok geliştiği bölgedir.
Bunun sebebi, bölgede ulaşım, sermaye, hammadde ve işgücü gibi imkanların fazla
olmasıdır. Dokuma, tekstil, petro-kimya, makine ve gıda endüstrisi bölgede
gelişen en önemli sanayi kollarıdır.
Ege, iç ve dış ticaretin en fazla geliştiği bölgelerimizden
birisidir. Her yıl düzenlenen Uluslararası izmir Fuarı ülkemiz dış ticareti
açısından önemli bir yere sahiptir.
Yerli ve yabancı turistlerin en fazla tercih ettiği
bölgelerimizin başında Ege Bölgesi gelir. Bunun nedeni turizm kaynaklarının
hemen hepsinin bölgede mevcut olmasıdır.
1. Konumu ve Sınırları
Bölge, Türkiye’nin güneydoğu kesimini oluşturur. Bu bölge,
kuzeyde Güneydoğu Toroslar’ın güney etekleri ile güneyde Suriye ve Irak
sınırları arasında bulunur. Batıda K. Maraş’ın doğusu ile Gazi Antep
Plâtosu’nun batısından geçen sınır, bölgeyi Akdeniz Bölgesi’nden ayırır.
Türkiye yüzölçümünün % 7,5'ini kaplayarak, bölgeler arasında en küçük olan
bölgemizdir.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Dicle ve Orta Fırat bölümlerinden
oluşur.
2. Yeryüzü Şekilleri
Güneydoğu Anadolu Bölgesi, genel olarak plâto ve ovalardan
oluşur. Bölgenin batısında ş. Urfa, G. Antep ve Adıyaman plâtoları yer alır.
Doğudaki plâtolar daha engebelidir. Kuzeydoğuda Diyarbakır Havzası, güneyde
Mardin Eşiği bulunur.
Bölgede yer alan başlıca akarsular Fırat ve Dicle ile
kollarıdır. Birecik, Suruç, Altınbaşak (Harran) ve Ceylanpınar bölgedeki
ovalardır.
3. İklim
Bölgenin batısında, Fırat nehrine kadar olan sahalarda
Akdeniz iklim koşulları etkilidir. Bölgede, batıdan doğuya doğru yükseltinin ve
denize olan uzaklığın artmasına bağlı olarak bozulmuş karasal iklim şartları
etkisini göstermeye başlar. Yaz mevsiminde Türkiye’nin en sıcak ve kurak olan
bölgesidir. Temmuz sıcaklık ortalaması 30°C yi geçer. Buharlaşma şiddeti
yüksektir. Bölgenin yıllık yağış miktarı ise 500 - 600 mm. civarındadır.
4. Bitki Örtüsü
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin hakim bitki örtüsü bozkırdır.
Yağış alan yüksek kesimlerde ise kümeler halinde ormanlar görülür. Güneydoğu
Toroslar’ın 700 m. den daha yüksek kesimlerinde meşe, Siirt dolaylarında ise
kızılçam ormanları bulunur. Bölgedeki orman oranı % 3'tür. Orman oranı en az
olan bölgemizdir.
5. Toprak
Bu bölgede kızıl renkli kireçli topraklar bulunur. Güneydoğu
Toroslar’ın güney yamaçlarında kireçli orman toprakları vardır. Kilis
çevresinde ise, kırmızımsı Akdeniz toprakları yaygındır.
6. Nüfus ve Yerleşme
1997 nüfus sayımına göre, bölgede 5,7 milyon kişi yaşar.
Nüfus yoğunluğu ise km2 ye 96 kişidir. Bu miktar, Türkiye ortalamasının
üzerindedir. Bölgenin yüz-ölçümü küçük olduğu için nüfus yoğunluğu fazladır.
Önceleri bölgede kırsal nüfus fazla iken, son yıllarda
kırsal kesimden şehirlere olan göçler kent nüfusunu arttırmıştır.
7. Ekonomik Özellikler
Tarım ve hayvancılığın bölge ekonomisinde önemli bir yeri
vardır. Sulama imkânlarının sınırlı olduğu sahalarda, buğday, arpa, kırmızı
mercimek, tütün ve üzüm tarımı yapılırken, sulamanın yeterli olduğu yerlerde
pamuk yetiştirilir. Bölgede tarım istenilen verim düzeyine ulaşmamışıtır.
Tarımı sınırlandıran en önemli sorun, kuraklık ve sulama imkânlarının
yetersizliğidir. Hızla tamamlanmaya çalışan Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) ile
bu olumsuz durum önemli ölçüde ortadan kalkacaktır. Proje tamamen bittiğinde,
pamuk, sebze, mısır, soya fasulyesi ve pirinç gibi ürünlerin ekim alanı
genişleyecektir.
Bölgede küçükbaş hayvancılık yaygındır. Özellikle Toroslar’ın
güney eteklerinde yoğun olarak koyun ve kıl keçisi beslenir.
Türkiye’de çıkarılan petrolün büyük bir bölümü bu bölgeye
aittir. Bu üretim, Türkiye petrol tüketiminin yaklaşık % 15'ini karşılar.
Fosfat, linyit ve doğal gaz diğer yeraltı zenginlikleridir.
Bölgede endüstri çok fazla gelişmemiştir. Bölgenin en önemli
endüstri kuruluşu Batman’da yer alan petrol rafinerisidir. Bölgede sınır
ticareti yaygındır. Sınır ticareti bölge ekonomisini olumlu yönde etkiler.
Bölgede turizm yeterince gelişmemiştir.
DOĞU ANADOLU BÖLGESİ
1. Konumu ve Sınırları
Türkiye’nin doğusunu oluşturan bölge, doğudan batıya doğru
daralarak adeta bir üçgeni andırır. Bölgenin kuzeybatısında, Gürcistan ve
Ermenistan, doğusunda Nahcivan ve iran, güneyinde Güneydoğu Anadolu Bölgesi,
Kuzeyinde Karadeniz Bölgesi yer alır. Bölge batıda, Tahtalı Dağları’ndan
başlayıp, kuzeyde Kızıldağ’a ulaşan bir sınır ile iç Anadolu Bölgesi’nden
ayrılır. Yüzölçümü en büyük bölgemizdir. Bölge, ülkemiz yüzölçümünün % 21 ine
sahiptir.
Doğu Anadolu Bölgesi, Yukarı Fırat, Erzurum - Kars, Hakkâri
ve Yukarı Murat - Van bölümlerinden meydana gelir.
2. Yeryüzü şekilleri
Doğu Anadolu Bölgesi, 2000 - 2200 m. ortalama yükseltisi ile
en yüksek olan bölgemizdir. Bölgenin yeryüzü şekillerini sıradağlar, geniş
plâtolar ve plâtolar arasındaki ovalar oluşturur.
Bölgedeki dağlar, doğu - batı doğrultusunda üç sıra halinde
uzanırlar. Bölgenin kuzeyini oluşturan Çimen, Kop ve Yalnızçam dağlarının
güneyinde Divriği, Erzincan, Erzurum, Horasan, Kağızman ve Iğdır çöküntü
hendekleri yer alır. Bu çöküntü hendeklerinin güneyinde ise, orta sıra
dağlarını oluşturan Munzur, Karasu ve Aras dağları uzanır. Bu dağ sıralarının
güneyinde ise, Afşin’den başlayarak, Malatya, Elazığ ve Bingöl ovalarından
geçen ve Muş Ovası’na kadar devam eden diğer çöküntü hendeği bulunur. Bu hendek
Güney Anadolu Fay Hattı üzerindedir. Doğu Anadolu Bölgesi’nin en güneyini
Güneydoğu Toroslar, Bitlis, Hakkari ve Buzul (Cilo) dağlarından oluşan üçüncü
dağ kuşağı yer alır.
Bu bölgenin doğusunda güneybatı kuzeydoğu doğrultusunda
uzanan Nemrut, Süphan, Tendürek ve Ağrı volkanik dağları bulunur.
Bölgede dağlardan sonra en fazla yer kaplayan yeryüzü şekli
plâtolardır. Erzurum - Kars Plâtosu bu plâtoların en büyük olanıdır. Aras,
Kura, Fırat, Dicle ve Zap bölgenin önemli akarsularıdır. Akarsuların
hidroelektrik üretim potansiyelleri fazladır. Bunun sebebi yükselti ve eğimin
etkisiyle derin vadilerden akmalarıdır.
Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü başta olmak üzere,
Çıldır, Nazik, Erçek, Hazar, Balık ve Bulanık gölleri bu bölge sınırları
içindedir. Bölgedeki, Van Gölü havzası, Türkiye’nin ikinci büyük kapalı
havzasıdır.3. iklim
Doğu Anadolu Bölgesi’nde karasal iklim özellikleri görülür.
Karasal iklim koşullarının yaşanmasında bölgenin ortalama yüksekliğinin fazla
olması ve denizlere olan uzaklığı etkilidir. Kış mevsimi çok soğuk ve kar
yağışlı geçer. Yaz mevsimi, Doğu Anadolu Bölgesi’nin yüksek kesimlerinde serin,
alçak ovalarında sıcak geçer ve çok kısa sürer. Bölgenin yaz sıcaklık
ortalamaları 20°C dir. Yıllık sıcaklık farkının en çok olduğu bölgemizdir.
Yıllık yağış miktarı 500 - 600 mm olan bölgenin kuzeydoğusu
ile güneydoğusunda yağış miktarları daha fazladır. Özellikle Hakkâri Bölümü’nün
yüksek dağlık kesimlerinde yıllık yağış 1000 mm.yi geçer. Bölgedeki alçak
alanlarda yağış miktarı azalır.
4. Bitki Örtüsü
Doğu Anadolu Bölgesi’nin tabii bitki örtüsü bozkırdır.
Bölgenin ova ve havzalarında yaygın olan bozkırlar, ilkbaharın geç gelmesinden
dolayı Mayıs ayında yeşerir. Temmuz ayında sararmaya başlarlar. Yağışların
fazla olduğu dağ eteklerinde meşe ve sarıçam ormanlarına rastlanır. Dağ
çayırları diğer bitki örtüsüdür. Türkiye ormanlarının %11'ine sahip olan bölge,
orman alanları bakımından 5. sırada bulunur.
5. Toprak
Bölgenin yüksek kesimlerinde dağ - çayır toprakları
bulunurken, Erzurum - Kars Plâtosu’nda çernezyom toprakları bulunur. Bölgenin
diğer plâtolarında ise kestane renkli topraklar, çöküntü ovalarında kireç ve
kil miktarının fazla olduğu vertisol topraklar ile rendzinalar bulunur. Ayrıca
yer yer alüvyal topraklar da yer almaktadır.
6. Nüfus ve Yerleşme
Bölgenin nüfusu 1997 nüfus sayımına göre, 5,9 milyondur.
Nüfus yoğunluğu ise km2 ye 36 kişidir. Nüfus yoğunluğunun en az olduğu
bölgemizdir. Yoğunluğun azlığında, bölge yüzölçümünün büyük olması da
etkilidir.
Bölgedeki kırsal nüfus, kent nüfusundan fazladır. Diğer
bölgelere sürekli göç verir. Bunun nedeni iş im-kânlarının sınırlı olması ve
ekonomik kaynaklarını yeterince değerlendirememesidir.
7. Ekonomik Özellikler
Doğu Anadolu Bölgesi nüfusunun %80'i tarım ve hayvancılıkla
uğraşır. Tarımsal nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu bölgemizdir. Bölgede daha
çok arpa ve buğday gibi tahıl ürünleri yetiştirilir. şekerpancarı, pamuk, tütün
ve kayısı bölgede üretilen diğer tarım ürünleridir. Büyükbaş ve küçükbaş
hayvancılık ile arıcılık faaliyetleri yaygındır.
Doğu Anadolu, Türkiye’de maden çeşitliliğinin ve rezervinin
en çok olduğu bölgedir. Bakır, kurşun, krom, demir, linyit, oltutaşı, barit ve
kalay bölgede çıkarılan başlıca madenlerdir. Ancak bu madenler ulaşım zorluğu
ve sermaye yetersizliği nedeniyle yeterince işletilememektedir. Yine aynı
nedenlerden dolayı, endüstri de yeterince gelişmemiştir. En fazla elektrik
enerjisi üreten bölge olmasına rağmen, en az elektrik kullanan bölgedir.
Canlı hayvan, tereyağı, bal, peynir ve yapağı ticareti bölge
halkı için önemli bir ekonomik uğraştır. Doğal güzellikler, tarihi eserler,
antik kalıntılar ve kaplıcalar bölgedeki turizm kaynaklarıdır. Ancak, turizm
gelişmemiştir.
iÇ ANADOLU BÖLGESi
1. Konumu ve Sınırları
Bölge, Türkiye’nin orta kesiminde yer alır. Bölgenin
kuzeyindeki sınır, Karadeniz Bölgesi’nin iç sıradağlarının güney eteklerini
takip eder. Güneyde Akdeniz Bölgesi ile olan sınırı Toroslar’ın kuzey
eteklerinden geçer. Doğu Anadolu Bölgesi ile arasındaki sınır, Uzunyayla’nın
orta kesiminden kuzeyde Kızıldağ’a ulaşır. Batıda ise Ege Bölgesi ile sınırı,
iç Batı Anadolu Eşiği’nin doğusundaki dağların doğu ve güney eteklerinden
geçer. Türkiye yüzölçümünün yaklaşık %20'sini kaplar. Türkiye’nin ikinci büyük
bölgesidir. Bölgenin, Güneydoğu Anadolu Bölgesi hariç her bölgeyle sınırı
vardır.
iç Anadolu Bölgesi, Konya, Yukarı Sakarya, Orta Kızılırmak
ve Yukarı Kızılırmak olmak üzere dört coğrafi bölümden meydana gelir.
2. Yeryüzü Şekilleri
iç Anadolu Bölgesi, etrafı dağlarla çevrili büyük bir çanak
görünümündedir. Ortalama yükseltisi 1000 m.dir. Bölümün en alçak yeri olan
Sakarya ve Kızılırmak vadilerinde yükselti 700 m ye kadar iner.
Bölgenin güneydoğusunda, Erciyes, Hasandağı, Melendiz,
Karacadağ ve Karadağ volkanik kütleleri uzanır.
Bölgede yüksek plâtolar geniş alan kaplar. Bunlar, özellikle
Kızılırmak ve Sakarya’nın kollarıyla parçalanmış Obruk, Haymana, Cihanbeyli,
Bozok ve Uzunyayla plâtolarıdır. Bu plâtolar arasında Tuz Gölü, Konya, Develi,
Akşehir kapalı havzaları ile Konya ve Yukarı Sakarya ovaları yer alır. Tuz Gölü
başta olmak üzere, Akşehir, Çavuşçu (Ilgın), Eber, Eymir ve Mogan bölgede yer
alan en önemli göllerdir.
3. İklim
Bölgede yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve kar yağışlı
geçer. Konveksiyonel yağışların en çok görüldüğü bölgedir. iç Anadolu
Bölgesi’nin büyük bir bölümü 350 - 550 mm. arasında yağış alır. Yüksek dağların
yamaçlarında ise yağış miktarı biraz daha fazladır.
Bölge yağışların en az düştüğü bölgemizdir. Ayrıca,
Güneydoğu Anadolu’dan sonra kuraklığın en fazla yaşandığı bölümdür.
4. Bitki Örtüsü
iç Anadolu Bölgesi’nde hakim bitki örtüsü, ilkbahar
yağışlarıyla yeşeren yaz kuraklığının başlamasıyla sararıp kuruyan ot
topluluklarından oluşan bozkırlardır. Bölgede yağışın fazla olduğu alanlarda
meşelere, daha yükseklerde ise iğne yapraklı ormanlara rastlanır.
iç Anadolu Bölgesi’ndeki ormanlar tarih boyunca tahrip
edilmiştir. Bunun sonucu olarak bölge, geniş alan kaplayan bozkırlar arasında,
yer yer orman ağacı topluluklarının bulunduğu antropojen step sahası haline
gelmiştir. Bölge Türkiye ormanlarının %7 sine sahiptir ve bölgeler arasında 6.
sırada yer alır.
5. Toprak
iç Anadolu Bölgesi’nde kahve ve kestane renkli topraklar
yaygındır. 1200 m. den yüksek alanlardaki orman altlarında, organik madde
bakımından zengin, koyu renkli orman toprakları vardır. Ayrıca meşe ormanları
altında kireçli kahverengi orman toprakları da bulunmaktadır.
6. Nüfus ve Yerleşme
Bölge nüfusu 1997 nüfus sayımına göre, 10,5 milyondur. Nüfus
yoğunluğu ise km2 ye 64 kişidir. Bu oran Türkiye ortalamasının altındadır.
Nüfus daha çok ovalarda ve yağışın fazla olduğu dağ eteklerinde toplanmıştır.
Bölgenin en büyük şehri başkent Ankara’dır.
7. Ekonomik Özellikler
iç Anadolu Bölgesi’nin ekonomisi daha çok tarım ve
hayvancılığa dayanır. Tarım alanlarının en geniş olduğu bölgemizdir. Yaygın
olarak tahıl tarımı yapılır. Buğday, arpa, çavdar, şekerpancarı, patates, yeşil
mercimek, nohut, armut ve elmanın en fazla yetiştirildiği bölgedir.
Yağış miktarının az olması, bölgede nadas yönteminin yaygın
olarak kullanılmasında etkili olmuştur. Toplam hayvan sayısının en fazla (% 25)
olduğu bu bölgemizde özellikle koyun yetiştiriciliği yaygındır.
Bölge, madenler açısından fazla zengin sayılmaz. Endüstri
kuruluşlarının, Marmara ve Ege Bölgesi’nden sonra en yoğun olduğu bölgemizdir.
Endüstri kuruluşları, Ankara, Kırıkkale, Eskişehir, Konya ve Kayseri’de
yoğunlaşır.
iç Anadolu, turizmin en fazla geliştiği dördüncü bölgedir.
Ankara, Konya, Niğde ve Kayseri bölgede turizmin canlı olduğu yerlerdir. Sağlık
turizmi de yaygındır. Ancak bölgedeki birçok kaplıca ve ılıca çevresinde tesis
yoktur. Haymana, Ayaş, Kozaklı, Balıklıçermik, Yozgat, Eskişehir ve Kırşehir kaplıcaları
her yıl birçok insanın tedavi için uğradıkları yerlerdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder