3 Ocak 2016 Pazar

SOYKIRIMLAR

SOYKIRIM VE DÜNYADA SOYKIRIM

SOYKIRIMIN TANIMI
BATILILARIN İNSANLIK SUÇLARINA KATEGORİK ÖRNEKLER
BATILILARIN  YAPTIKLARI SOYKIRIMLARIN SEBEPLERİNE GENEL  BİR BAKIŞ
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SOYKIRIM SUÇUNUN ÖNLENMESİ VE CEZALANDIRILMASI SÖZLEŞMESİ
SOYKIRIM
Soykırım (genosit) kavramının tanımlanması Polonyalı hukukçu Raphael Lemkin tarafından eski Yunancada genos (ırk, aşiret, klan) ve Latincede cide (öldürme, katletme, yok etme) kelimelerinin birleşmesinden yapılmıştır.
SOYKIRIM KATEGORİLERİ
Fiziki soykırım
Etnik soykırım
Kültürel soykırım
Biyolojik soykırım
Ekonomik soykırım
Ekolojik soykırım
Soykırımcı tehcir
Soykırımcı asimilasyon
Etnik temizlik
Ahlak soykırımı
Güncel soykırım
Ulus-Devlet soykırımı


1.Fiziki Soykırım
Fiziki soykırım, soykırım türlerinin en çok bilinenidir.
2. Etnik Soykırım
Etnik soykırım, modern bir soykırım türüdür.

3. Kültürel Soykırım
Kültürel soykırım, insanlık tarihinin çağlara yayılan düzleminde en yaygın soykırım türüdür.
4. Biyolojik Soykırım
Bu soykırım türünün özellikle Avrupa kökenli sömürgeciler tarafından bilinçli ve planlı olarak sömürgelerdeki yerli halka uygulamak amacıyla icat edildiği bilinmektedir.
5. Ekonomik Soykırım
Ekonomik soykırım, günümüzde yaygın bir şekilde, finansal güç odakları tarafından, ulusların ekonomilerini depresyona uğratıp çökertme amacıyla kullanılmaktadır.
6. Ekolojik Soykırım
Ekolojik soykırım, modern zamanların en tehlikeli soykırımıdır.
7. Soykırımcı Tehcir
Soykırımcı tehcir, tarihte ve günümüzde kronik olarak yaşanan bir soykırım türüdür.
8. Soykırımcı Asimilasyon
Soykırımcı asimilasyon, son 300 yıllık insanlık tarihinin en yaygın soykırım türlerinden biridir.
9. Etnik Temizlik
Yakın tarihin ve günümüzün en aktif soykırım türlerinden biridir.
10. Ahlak Soykırımı
Ahlak soykırımı, hedef seçilen ulusun üyelerinin belli bir hedefe yönelik olarak yalnızlaştırılması, bencilleştirilmesi hedeflenir.
11. Güncel Soykırım
Güncel soykırım, özellikle siyasi iktidarlar tarafından yapılır.
12. Ulus-Devlet Soykırımı
Özellikle soğuk savaşın sona ermesiyle ortaya çıkmıştır.
Batılıların Yaptıkları Soykırımların Sebeplerine Genel Bir Bakış
Batılıların genel olarak insan tanımlamasına bakışı, ünlü doğa bilimcisi Charles Darwin’in evrim teorisini, Batılılar kendi etnik, grupsal, devletsel, ulusal, sosyal ve siyasi amaçları doğrultusunda kullanarak, insanlık adına kendi ürettikleri kural ve kanunlarla, insanları aşağı kültür, üstün kültür, aşağı ırk, üstün ırk diye sınıflandırarak, tarihte ve bugün yaptıkları insanlık suçlarını, güçlü haklıdır perspektifi güdüp, doğallaştırarak meşrulaştırmışlardır.
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SOYKIRIM SUÇUNUN ÖNLENMESİ VE CEZALANDIRILMASI SÖZLEŞMESİ
9 Aralık 1948’de imzalanmıştır.
Sözleşmeci Taraflar, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 11 Aralık 1946 tarihli ve 96 sayılı kararında soykırımın, Birleşmiş Milletlerin ruhuna ve amaçlarına aykırı olan ve uygar dünya tarafından lanetlenen, uluslar arası hukuka göre bir suç olarak beyan edilmesini dikkate alarak, tarihin her döneminde soykırımın insanlık için büyük kayıplar meydana getirdiğini kabul ederek, insanlığı bu tür bir iğrenç musibetten kurtarmak için uluslar arası işbirliğinin gerekli olduğuna kanaat getirmiştir.

Avrupa Kökenli Amerikalıların Amerika’daki Yerli Halklara Karşı Soykırımı
İngilterenin Avustralya Tazmanya’daki Yerli (aboriginal) Soykırımı
Norveç ve İsveç’te Yaşayan Etnik Samilerin Tehciri ve Asimilasyonu
Avrupa Kökenli Amerikalıların Amerika’daki Yerli Halklara Karşı Soykırımı


Amerikan Kızılderilileri soykırımına ilişkin ekleyeceklerimiz
ABD, yüzyıllar  boyu süren acımasız ve planlı bir soykırımla yerli halkları katledip kırarak bu bereketli topraklar üzerinde egemenlik sağlamıştır.
Birleşik Devletler aslında yer değiştirmiş yabanıl ve asi bir Avrupa’dır. 


Amerikalıların egemen söylemine göre Amerikalı Kızılderilileri yok etmeye yönelik belirgin bir hükümet iradesi ortada olmadığı için, yaşanmış olanlara soykırım denilemez. Halbuki 1948 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda oybirliğiyle onaylanan 26 A (III) sayılı “Soykırım suçunun önlenmesi ve cezalandırılması Sözleşmesi”nin ikinci maddesine göre, etnik bir grubun yok edilmesi soykırım suçu olarak kabul edilmektedir.
Kolomb’un Amerika kıtasına ayak bastığı günden beri yerli Kızılderili halkları aleyhinde yüzyıllardır yaşanan süreçte, Birleşik Devletler resmi ‘devlet politikası’ olarak adım adım soykırımın hasını uygulamıştır. 
Sadece katledilenCreek, Seminole ve Cherokee Kızılderililerinin sayısı oldukça fazladır.
Daha önce birçok bölgede karşılaştıkları savaşlarda katledilen Amerikan Kızılderilileri, XIX uncu yüzyılda, ibrenin soluk benizli beyaz adamdan yana dönmesi sonucunda Federal Hükümetin kararı ve iradesiyle ‘rezerv’ adı verilen toplama kamplarında toplanmışlardır. Orantısız güçlerin karşı karşıya geldiği çeşitli savaşlar yoluyla ölmeyip hayatta kalabilen nadir Kızılderililer, karşılıklı imzalanan antlaşma maddeleri çiğnenerek Birleşik Devletler Hükümeti tarafından aldatılarak topraklarından zorla uzaklaştırılmış, başlıca beslenme ve geçim olanakları olan avcılıktan böylece mahrum kalarak açlığa mahkum edilmiş ve ana dillerini konuşma ve ibadet etme özgürlüklerinden yoksun bırakılmışlardır.
Daha önceleri beyaz adamın dağınık saldırılarıyla başlayan imha, 4 Temmuz Bağımsızlık Bildirgesiyle birlikte devlet politikası olarak örgütlü bir faaliyete dönüşmüştür.
1830 yılında kabul edilen Indian Removal Act(Kızılderili Zorunlu İskan Yasası) Amerikalı Kızılderili toplumunun daha da Batı’ya zorunlu olarak yerleştirilmeleri politikasını resmileştirmiştir.
Dönemin Başkanı Andrew Jackson bu yasayla arazilerinde bulunan altına el koymak için, Mississippi nehrinin doğusunda yaşayan Amerikalı Kızılderililerin zorla nehrin batısına, özellikle Oklohama’daki rezervlerde (eskinin Guantanamoları)  yerleştirilmelerini öngörmekteydi.
Bu yasa Yüksek Mahkeme tarafından anayasaya aykırı bulunmuş olmasına karşın şiddetle uygulanmış ve özellikle Cherokee’lerle 1838 yılına dek sürecek savaşlara yol açmıştır.

1850 yılına dek 100 000 Amerikalı Kızılderili sürgün edilmiştir. Amerikalı Kızılderilileri Sürgünün en çarpıcı aşaması 1838-1839 yılları arasında ‘Gözyaşı Yolu’ adı verilen yoldur. Bu isim önlerinden geçen Cherokee’lere Amerikalıların döktüğü gözyaşlarından ileri gelmektedir. Bu zorunlu sürgün süresince, soğuk, hastalıklar (özellikle de kolera) ve yorgunluk nedeniyle binlerce yerli yaşamını yitirmiştir.   
Tarih kitaplarında anlatılan masalların tersine Avrupalılar kıtaya ayak bastığı 1600’lü yıllarda Kuzey Amerika’daki yerli nüfusu 2 milyon değil çok daha fazlaydı: 15 milyon (bazı kaynaklara göre Orta Amerika dahil toplam 80 milyon). 1900’lerde 1,5 milyona düştüler.
Günümüzde ise 1995’te gerçekleştirilen bir sayıma göre nüfusları 2 milyona yakındır. Üç yüzyıl boyunca 13 milyon kişi katliamlar, sistemli göç ve sürgün, talan, aç bırakma, beyaz adamın kıtaya taşıdığı hastalıklar ve alkol nedeniyle yaşamını yitirmiştir.

İngiltere’nin Avustralya Tazmanya’daki Yerli (aboriginal) Soykırımı


Tasmanya Soykırımı  Avustralya kıtasının güneyinde eyalet olarak ona bağlı Tasmanya adasında yaşamış olan ve 48 kabileden oluşan avcı ve toplayıcı Tasmanya yerlilerine karşı 1803-1847 yıllarında Britanyalı yerleşimciler tarafından uygulanan soykırım. 1828-1832 yılları arasında yapılan Kara Savaş kaydedilen ilk modern soykırım örneğidir. Kara Savaş çatışmaları safkan Tasmanyalıları yok etmeye yönelik bir soykırımdır. Tasmanya olayı Avustralya'daki soykırımın bilinen tek örneğidir. Tasmanya olayları çağdaş Avustralyalılar için soykırım yerine ondan daha ciddi olan imha biçiminde görülür. Türkçe kaynaklarda Tasmanya adasındakiler ile Avustralya adasındakiler (özellikle de Queensland eyaletindekiler)Aborjin Soykırımı adı altında da ele alınır.
Norveç ve İsveç’te Yaşayan Etnik Samilerin Tehciri ve Asimilasyonu
Asya kökenli bir halk olan samiler ural alatay dillerine mensup olup yüzyılardır bulundukları coğrafayada göçebe hayat yaşamışlardır.
Asyadan gelip iskandinavya ve rusyanın kolo yarım adasına geldiler.
17 yüzyıldan itibaren isveç , norveç samileri hirisyanlaştırıp asimile etmeye çalıştılar.
Samilerle ilgili etnik, kültürel ve ekonomik soykırım amaçlı asimilasyon olaylarına 1600 lü yılarda danimarka ve norveç krallığı sami bölgelerini norveçleştirmek için sert bir politika izlemişlerdir.

Samileri kilise yoluyla hristiyanlaştırırken sami çocuklarına Norveççe ve Danimarkaca lisanları üzerinde ders vermiştir.
Kralık sami olan herkesin sadece Norveç ve Danimarkaca düşünmesini ve gelenekleriyle yetişmesini gerçekleştirmiştir.
1900’lü yıların başında sami bölgelerinin İsveçler tarafından sömürgeleştirilmesiyle samiler yüzyıllardır yaşam tarzlarını geçim kaynakları olan yaylalar, geyik sürülerini otlatma alanlar, ormanlık alanlar, ekilebilir alanlar samilerin elinden alınarak İsveçli aileler yerleştirildi.
                

KONULAR
DANİMARKA’NIN ALMAN MÜLTECİ SOYKIRIMI (1945)
AMERİKALILAR VE İNGİLİZLERİN DRESDEN VE HAMBURG ALMAN SOYKIRIMI
ALMANLARIN II. DÜNYA SAVAŞINDA ÇİNGENELERE VE YAHUDİLERE YAPTIKLARI SOYKIRIMLAR
DANİMARKA’NIN ALMAN MÜLTECİLERİ SOYKIRIMI
II. Dünya Savaşı’nın bitiminde ve sonraki üç ay içerisinde, Sovyet ordusunun Alman topraklarına doğru ilerlemesi sırasında, Doğu Prusya bölgesinde savaştan kaçan 250,000 Alman gemilerle Danimarka’ya sığındı. Sığınanlar tel örgülerle çevrili 142 adet toplama kampında insanlık dışı şartlarda ikamete tabi tutuldular.

Danimarka makamları, binlerce mülteciye tel örgülerle çevrilmiş kamplarda ve kamp çevresinde kurdukları çok iyi bir nöbetçi denetimiyle, dış dünyadan tamamen soyutlamışlardı. Bu kamplardaki sağlık durumu çok dehşet vericiydi. Bu yüzden bulaşıcı hastalıklar hızla yayılmaktaydı. Bitlenme yaygındı. Yemekler çok az ve verimsizdi. Danimarkalı doktorlar, sağlıkla ilgili her türlü yardımı reddediyorlardı. Bu yüzden binlerce mülteci hastalıktan öldü. Birçoğu bugün artık yerleri bilinen mezarlara gömüldü.
Bu kamplardaki Alman mültecilerin üçte birini, 15 yaşından küçük çocuklar oluşturuyordu. Danimarka makamları mülteci kamplarında enterne edilen Alman mültecilerle her türlü ilişkiyi kesinlikle yasaklamıştı. Mültecilerin, Danimarka yabancılar yasasının 14. maddesine göre, dikenli tellerle çevrili mülteci kampları dışına çıkmamaları ve Danimarka halkıyla ilişki kurmamaları için, kamplar özel olarak, bin kişilik Danimarka CB-korbs adlı güvenlik gücü tarafından sıkı kontrol altına alınmıştı.
Canını kurtarmak için, Doğu Prusya’daki savaştan kaçan çoğu kadın, yaşlı ve çocuklardan oluşan 250,000  Alman mülteci araştırmacılara göre, Danimarka makamları tarafından kendi kamuoyularına, Danimarka’yı istilaya geliyorlarmış gibi gösterildiler. Yetkili makamlar böylelikle mültecilere karşı yaptıkları uygulamalar için, hem kendi hem de uluslar arası kamuoyu nezdinde, bilinçli bir biçimde gerekçe hazırladılar.
AMERİKALILAR VE İNGİLİZLERİN DRESDEN VE HAMBURG ALMAN SOYKIRIMI
Almanların II. Dünya Savaşı’nı kaybetmeleri ve işgal ettikleri bütün bölgelerden hızla geri çekilmeleri sırasında, Prusya’dan ve Doğu Almanya’dan kaçan binlerce aile, Dresden şehrine sığınmıştı. Şehir bu anlamda nüfus olarak ikiye katlanmış ve yaklaşık 1,200,000 kişiyi barındırmak zorunda kalmıştı.
1945 yılında savaş bitmişti. Ama savaş bitmiş olmasına rağmen Amerikalılar ve İngilizler 13 Şubat’ta başlayıp 15 Şubat 1945’e kadar bilinçli bir şekilde üç gün aralıksız olarak şehri havadan bombalamışlardır. Bu bombalamayı yapmalarının esas amacı Almanya’dan öç almaktı.
Dresden Bombardımanın Bilançosu
Dresden’e yapılan bu intikam amaçlı hava saldırısının bir benzeri ise, 1943 yılının Temmuz sonu ve Ağustos başında, önemli bir sanayi merkezi ve liman şehri Hamburg’a karşı yapılmıştır. Dresden bombardımanının ön alıştırması gibiydi. Çünkü İngiliz Hava Kuvvetlerinin aldığı talimattan ve eğitim metotlarından dolayı, Hava Kuvvetlerinde kullanılan yöntem aynıydı. Önlerinde düşman olarak tanımladıkları, var olan ne var ne yok her şeyiyle yok etmeyi amaçlıyordu.
ALMANLARIN II. DÜNYA SAVAŞI’NDA ÇİNGENE VE YAHUDİLERE YAPTIKLARI SOYKIRIMLAR
Almanlar, 1933-1945 yılları içerisinde, arî ırk (Race Hygiene) ideolojisi çerçevesinde, mükemmel bir Alman arî ırk yaratma hedefiyle diğer milletlerden ve etnik gruplardan olan ve arî olmayan 21 milyon insanı yok ettiler.
Almanlar II. Dünya Savaşı arifesinde ve savaş süresince yaptıkları soykırımlarda, arî ırk ideolojisini, özellikle Üstün Irk (Herrenvolk) ve Üstün İnsan (Übermensch) yaratmak ve bu ideolojiyi, Alman sağlık , sosyal ve kültür politikalarına yerleştirmek için özellikle, aşağı ırktan olarak tanımladıkları iki grubu hedef olarak seçtiler.
Bunlar Avrupa’nın her yanında dağınık olarak yaşayan ve farklı kültür ve geleneklere sahip Çingeneler  ve Yahudilerdi.
1925 yılında Almanya’da yapılan, “Çingene Sorunu” adlı bir konferansın ardından bir kanun çıkarıldı. “Toplum için tehlike yarattıkları gerekçesiyle”, her yaştan Çingenenin kayıtları yapılarak polis tarafından arşivlenmesi ve işi olmayan Çingenenin derhal çalışma kamplarına gönderilmesi kararı alındı. 1927 yılında kimlik kartı taşımaları zorunlu kılındı. 1929 yılında Almanya’daki “Çingenelere Karşı Mücadele Merkezi” oluşturuldu.
Çingeneler 1940 yılından itibaren toplu katliamların çok yoğun bir şekilde yapılması için deneylerde kullanılmaya başlandılar. Kobay olarak seçilen 250 Çingene çocuğu üzerinde zehirli gaz denediler.
En büyük Çingene katliamının yapıldığı 1 Ağustos 1944 tarihinde “Çingeneler Gecesi” diye bilinen gece binlerce Çingene Almanlar tarafından gaz odalarında ve insan fırınlarında katledildiler.
YAHUDİLER: II. Dünya Savaşı sonuna ve İsrail Devletinin kuruluşuna kadar, Çingeneler gibi belli bir siyasi coğrafya alanında yoğunlaşmayan Yahudiler de Çingeneler gibi Avrupa’da küçük azınlıklar olarak çeşitli coğrafi alanlarda yaşıyorlardı.
Almanya’da Nazilerin 1933 yılında iktidara gelmesiyle birlikte Yahudiler birer soykırım hedefi haline getirildiler ve yok edilmesi gereken bir grup olarak görüldüler.
Hitler Nazi ideallerinin gerçekleşmesi için Yahudilerin yok edilmesi gerektiğine inanıyordu. 4 Ekim 1933’te çıkarılan bir kanunla Yahudiler tüm gazetelerden çıkartıldılar ve kendi inançlarına göre kurban kesmeleri yasaklandı. 14 Haziran’da Alman vatandaşlıkları iptal edildi.
9 Temmuz 1938 tarihinden itibaren, Naziler tarafından Münih’te başlatılan Sinagog yakma olaylarıyla birlikte 1500 Yahudi kavga çıkarttıkları gerekçesiyle toplama kampına tehcir ediliyor.
Naziler Sinagog yakma olayını Nürnberg’de de devam ettirdiler ve böylece Naziler liderleri Hitler planladığı gibi Alman soykırımı tarihinde, adı çok geçen, meşhur Kristallnacht olaylarını başlattılar. Kristallnacht olaylarında Naziler tüm Almanya’da Yahudilere ve Yahudilere ait yerleşim yerlerine, dükkanlara ve Sinagoglara saldırdılar. Yakaladıklarını katlettiler. Olaylarda birçok Yahudi evi, iş yeri, okulu yakılıp yıkıldı. Olaylardan sonra asayişi sağlama bahanesiyle yine 30 bin Yahudi hükümet tarafından toplama kamplarına techir edildi.
Haziran 1941 – Ocak 1942 tarihleri arasında Litvanya’da Alman “Özel infaz ekibi” tarafından yerli halkın yardımıyla 135 bin Yahudi soykırıma uğratıldı. 1941 yılında Almanya’dan Riga, Minks ve Kovno’ya gönderilen Alman Yahudileri bu şehirlerde toplama kampında profesyonel Yahudi infaz ekibi tarafından kurşuna dizildi.
Avrupa’daki Yahudileri kontrol ve daha sonra toplu katliam için belli merkezlere tehciri yaygınlaştırıldı. Hollanda’dan 107 bin, Belçika’dan 28 bin, Fransa’dan 42 bin, Danimarka’dan 770, İtalya’dan 5 bin, Romanya’dan binlerce, Bulgaristan’dan 20 bin, Yunanistan’dan 45 bin, Macaristan’dan 430 bin, Slovakya’dan 50 bin, Norveç’ten 1,500, Hırvatistan’dan 5 bin Yahudi soykırım amacıyla toplama kamplarına tehcir edildi.
Yahudileri soykırıma uğratma operasyonlarıyla ilgili araştırma yapan ünlü psikolog ve soykırım araştırmacısı Robert Jay Lifton, 1944 yılının Haziran ayında her gün 10 bin Yahudi’nin gaz odalarında zehirlenerek; 1944 yılının Ağustos ayında ise her gün 20 bin kişinin yakılarak katledildiğini belirtmiştir.
İkiz deneyleri: Bu deneyler Auschwitz’de Dr. Joseph Mengele tarafından yapıldı. Mengele’nin en sevdiği denekler Yahudi cüceler ve tek yumurta ikizleriydi. Dr. Mengele’nin Nazi ideolojisinin saf Aryan ırk düşüncesinden kaynaklanan saplantıları onu üreme ve çoklu doğumlarla ilgili sırları çözmeye yöneltiyordu. Amacı Aryan ırkın çoğalmasını ve dünya nüfusuna hakim olmasını sağlayacak yöntemler geliştirmekti. Bu amaçla kullanılan 1000 çift ikizden 200 çift hayatta kalabilmiştir.

Üzerinde deney yapılan çocuklar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder