SOYKIRIM
VE DÜNYADA SOYKIRIM
SOYKIRIMIN
TANIMI
BATILILARIN
İNSANLIK SUÇLARINA KATEGORİK ÖRNEKLER
BATILILARIN YAPTIKLARI SOYKIRIMLARIN SEBEPLERİNE
GENEL BİR BAKIŞ
BİRLEŞMİŞ
MİLLETLER SOYKIRIM SUÇUNUN ÖNLENMESİ VE CEZALANDIRILMASI SÖZLEŞMESİ
SOYKIRIM
Soykırım
(genosit) kavramının tanımlanması Polonyalı hukukçu Raphael Lemkin tarafından
eski Yunancada genos (ırk, aşiret, klan) ve Latincede cide (öldürme, katletme,
yok etme) kelimelerinin birleşmesinden yapılmıştır.
SOYKIRIM
KATEGORİLERİ
Fiziki
soykırım
Etnik
soykırım
Kültürel
soykırım
Biyolojik
soykırım
Ekonomik
soykırım
Ekolojik
soykırım
Soykırımcı
tehcir
Soykırımcı
asimilasyon
Etnik
temizlik
Ahlak
soykırımı
Güncel
soykırım
Ulus-Devlet
soykırımı
1.Fiziki
Soykırım
Fiziki
soykırım, soykırım türlerinin en çok bilinenidir.
2.
Etnik Soykırım
Etnik
soykırım, modern bir soykırım türüdür.
3.
Kültürel Soykırım
Kültürel
soykırım, insanlık tarihinin çağlara yayılan düzleminde en yaygın soykırım
türüdür.
4.
Biyolojik Soykırım
Bu
soykırım türünün özellikle Avrupa kökenli sömürgeciler tarafından bilinçli ve
planlı olarak sömürgelerdeki yerli halka uygulamak amacıyla icat edildiği
bilinmektedir.
5.
Ekonomik Soykırım
Ekonomik
soykırım, günümüzde yaygın bir şekilde, finansal güç odakları tarafından,
ulusların ekonomilerini depresyona uğratıp çökertme amacıyla kullanılmaktadır.
6.
Ekolojik Soykırım
Ekolojik
soykırım, modern zamanların en tehlikeli soykırımıdır.
7.
Soykırımcı Tehcir
Soykırımcı
tehcir, tarihte ve günümüzde kronik olarak yaşanan bir soykırım türüdür.
8.
Soykırımcı Asimilasyon
Soykırımcı
asimilasyon, son 300 yıllık insanlık tarihinin en yaygın soykırım türlerinden
biridir.
9.
Etnik Temizlik
Yakın
tarihin ve günümüzün en aktif soykırım türlerinden biridir.
10.
Ahlak Soykırımı
Ahlak
soykırımı, hedef seçilen ulusun üyelerinin belli bir hedefe yönelik olarak
yalnızlaştırılması, bencilleştirilmesi hedeflenir.
11.
Güncel Soykırım
Güncel
soykırım, özellikle siyasi iktidarlar tarafından yapılır.
12.
Ulus-Devlet Soykırımı
Özellikle
soğuk savaşın sona ermesiyle ortaya çıkmıştır.
Batılıların
Yaptıkları Soykırımların Sebeplerine Genel Bir Bakış
Batılıların
genel olarak insan tanımlamasına bakışı, ünlü doğa bilimcisi Charles Darwin’in
evrim teorisini, Batılılar kendi etnik, grupsal, devletsel, ulusal, sosyal ve
siyasi amaçları doğrultusunda kullanarak, insanlık adına kendi ürettikleri
kural ve kanunlarla, insanları aşağı kültür, üstün kültür, aşağı ırk, üstün ırk
diye sınıflandırarak, tarihte ve bugün yaptıkları insanlık suçlarını, güçlü
haklıdır perspektifi güdüp, doğallaştırarak meşrulaştırmışlardır.
BİRLEŞMİŞ
MİLLETLER SOYKIRIM SUÇUNUN ÖNLENMESİ VE CEZALANDIRILMASI SÖZLEŞMESİ
9
Aralık 1948’de imzalanmıştır.
Sözleşmeci
Taraflar, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 11 Aralık 1946 tarihli ve 96
sayılı kararında soykırımın, Birleşmiş Milletlerin ruhuna ve amaçlarına aykırı
olan ve uygar dünya tarafından lanetlenen, uluslar arası hukuka göre bir suç
olarak beyan edilmesini dikkate alarak, tarihin her döneminde soykırımın
insanlık için büyük kayıplar meydana getirdiğini kabul ederek, insanlığı bu tür
bir iğrenç musibetten kurtarmak için uluslar arası işbirliğinin gerekli
olduğuna kanaat getirmiştir.
Avrupa
Kökenli Amerikalıların Amerika’daki Yerli Halklara Karşı Soykırımı
İngilterenin
Avustralya Tazmanya’daki Yerli (aboriginal) Soykırımı
Norveç
ve İsveç’te Yaşayan Etnik Samilerin Tehciri ve Asimilasyonu
Avrupa
Kökenli Amerikalıların Amerika’daki Yerli Halklara Karşı Soykırımı
Amerikan
Kızılderilileri soykırımına ilişkin ekleyeceklerimiz
ABD,
yüzyıllar boyu süren acımasız ve planlı
bir soykırımla yerli halkları katledip kırarak bu bereketli topraklar üzerinde
egemenlik sağlamıştır.
Birleşik
Devletler aslında yer değiştirmiş yabanıl ve asi bir Avrupa’dır.
Amerikalıların
egemen söylemine göre Amerikalı Kızılderilileri yok etmeye yönelik belirgin bir
hükümet iradesi ortada olmadığı için, yaşanmış olanlara soykırım denilemez.
Halbuki 1948 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda oybirliğiyle onaylanan
26 A (III) sayılı “Soykırım suçunun önlenmesi ve cezalandırılması
Sözleşmesi”nin ikinci maddesine göre, etnik bir grubun yok edilmesi soykırım
suçu olarak kabul edilmektedir.
Kolomb’un
Amerika kıtasına ayak bastığı günden beri yerli Kızılderili halkları aleyhinde
yüzyıllardır yaşanan süreçte, Birleşik Devletler resmi ‘devlet politikası’
olarak adım adım soykırımın hasını uygulamıştır.
Sadece
katledilenCreek, Seminole ve Cherokee Kızılderililerinin sayısı oldukça
fazladır.
Daha
önce birçok bölgede karşılaştıkları savaşlarda katledilen Amerikan
Kızılderilileri, XIX uncu yüzyılda, ibrenin soluk benizli beyaz adamdan yana
dönmesi sonucunda Federal Hükümetin kararı ve iradesiyle ‘rezerv’ adı verilen
toplama kamplarında toplanmışlardır. Orantısız güçlerin karşı karşıya geldiği
çeşitli savaşlar yoluyla ölmeyip hayatta kalabilen nadir Kızılderililer,
karşılıklı imzalanan antlaşma maddeleri çiğnenerek Birleşik Devletler Hükümeti
tarafından aldatılarak topraklarından zorla uzaklaştırılmış, başlıca beslenme
ve geçim olanakları olan avcılıktan böylece mahrum kalarak açlığa mahkum
edilmiş ve ana dillerini konuşma ve ibadet etme özgürlüklerinden yoksun
bırakılmışlardır.
Daha
önceleri beyaz adamın dağınık saldırılarıyla başlayan imha, 4 Temmuz
Bağımsızlık Bildirgesiyle birlikte devlet politikası olarak örgütlü bir
faaliyete dönüşmüştür.
1830
yılında kabul edilen Indian Removal Act(Kızılderili Zorunlu İskan Yasası)
Amerikalı Kızılderili toplumunun daha da Batı’ya zorunlu olarak yerleştirilmeleri
politikasını resmileştirmiştir.
Dönemin
Başkanı Andrew Jackson bu yasayla arazilerinde bulunan altına el koymak için,
Mississippi nehrinin doğusunda yaşayan Amerikalı Kızılderililerin zorla nehrin
batısına, özellikle Oklohama’daki rezervlerde (eskinin Guantanamoları) yerleştirilmelerini öngörmekteydi.
Bu
yasa Yüksek Mahkeme tarafından anayasaya aykırı bulunmuş olmasına karşın
şiddetle uygulanmış ve özellikle Cherokee’lerle 1838 yılına dek sürecek
savaşlara yol açmıştır.
1850
yılına dek 100 000 Amerikalı Kızılderili sürgün edilmiştir. Amerikalı
Kızılderilileri Sürgünün en çarpıcı aşaması 1838-1839 yılları arasında ‘Gözyaşı
Yolu’ adı verilen yoldur. Bu isim önlerinden geçen Cherokee’lere Amerikalıların
döktüğü gözyaşlarından ileri gelmektedir. Bu zorunlu sürgün süresince, soğuk,
hastalıklar (özellikle de kolera) ve yorgunluk nedeniyle binlerce yerli
yaşamını yitirmiştir.
Tarih
kitaplarında anlatılan masalların tersine Avrupalılar kıtaya ayak bastığı
1600’lü yıllarda Kuzey Amerika’daki yerli nüfusu 2 milyon değil çok daha
fazlaydı: 15 milyon (bazı kaynaklara göre Orta Amerika dahil toplam 80 milyon).
1900’lerde 1,5 milyona düştüler.
Günümüzde
ise 1995’te gerçekleştirilen bir sayıma göre nüfusları 2 milyona yakındır. Üç
yüzyıl boyunca 13 milyon kişi katliamlar, sistemli göç ve sürgün, talan, aç
bırakma, beyaz adamın kıtaya taşıdığı hastalıklar ve alkol nedeniyle yaşamını
yitirmiştir.
İngiltere’nin
Avustralya Tazmanya’daki Yerli (aboriginal) Soykırımı
Tasmanya
Soykırımı Avustralya kıtasının güneyinde
eyalet olarak ona bağlı Tasmanya adasında yaşamış olan ve 48 kabileden oluşan
avcı ve toplayıcı Tasmanya yerlilerine karşı 1803-1847 yıllarında Britanyalı
yerleşimciler tarafından uygulanan soykırım. 1828-1832 yılları arasında yapılan
Kara Savaş kaydedilen ilk modern soykırım örneğidir. Kara Savaş çatışmaları
safkan Tasmanyalıları yok etmeye yönelik bir soykırımdır. Tasmanya olayı
Avustralya'daki soykırımın bilinen tek örneğidir. Tasmanya olayları çağdaş
Avustralyalılar için soykırım yerine ondan daha ciddi olan imha biçiminde
görülür. Türkçe kaynaklarda Tasmanya adasındakiler ile Avustralya adasındakiler
(özellikle de Queensland eyaletindekiler)Aborjin Soykırımı adı altında da ele
alınır.
Norveç
ve İsveç’te Yaşayan Etnik Samilerin Tehciri ve Asimilasyonu
Asya
kökenli bir halk olan samiler ural alatay dillerine mensup olup yüzyılardır
bulundukları coğrafayada göçebe hayat yaşamışlardır.
Asyadan
gelip iskandinavya ve rusyanın kolo yarım adasına geldiler.
17
yüzyıldan itibaren isveç , norveç samileri hirisyanlaştırıp asimile etmeye
çalıştılar.
Samilerle
ilgili etnik, kültürel ve ekonomik soykırım amaçlı asimilasyon olaylarına 1600
lü yılarda danimarka ve norveç krallığı sami bölgelerini norveçleştirmek için
sert bir politika izlemişlerdir.
Samileri
kilise yoluyla hristiyanlaştırırken sami çocuklarına Norveççe ve Danimarkaca
lisanları üzerinde ders vermiştir.
Kralık
sami olan herkesin sadece Norveç ve Danimarkaca düşünmesini ve gelenekleriyle
yetişmesini gerçekleştirmiştir.
1900’lü
yıların başında sami bölgelerinin İsveçler tarafından sömürgeleştirilmesiyle
samiler yüzyıllardır yaşam tarzlarını geçim kaynakları olan yaylalar, geyik
sürülerini otlatma alanlar, ormanlık alanlar, ekilebilir alanlar samilerin
elinden alınarak İsveçli aileler yerleştirildi.
KONULAR
DANİMARKA’NIN
ALMAN MÜLTECİ SOYKIRIMI (1945)
AMERİKALILAR
VE İNGİLİZLERİN DRESDEN VE HAMBURG ALMAN SOYKIRIMI
ALMANLARIN
II. DÜNYA SAVAŞINDA ÇİNGENELERE VE YAHUDİLERE YAPTIKLARI SOYKIRIMLAR
DANİMARKA’NIN
ALMAN MÜLTECİLERİ SOYKIRIMI
II.
Dünya Savaşı’nın bitiminde ve sonraki üç ay içerisinde, Sovyet ordusunun Alman
topraklarına doğru ilerlemesi sırasında, Doğu Prusya bölgesinde savaştan kaçan
250,000 Alman gemilerle Danimarka’ya sığındı. Sığınanlar tel örgülerle çevrili
142 adet toplama kampında insanlık dışı şartlarda ikamete tabi tutuldular.
Danimarka
makamları, binlerce mülteciye tel örgülerle çevrilmiş kamplarda ve kamp
çevresinde kurdukları çok iyi bir nöbetçi denetimiyle, dış dünyadan tamamen
soyutlamışlardı. Bu kamplardaki sağlık durumu çok dehşet vericiydi. Bu yüzden
bulaşıcı hastalıklar hızla yayılmaktaydı. Bitlenme yaygındı. Yemekler çok az ve
verimsizdi. Danimarkalı doktorlar, sağlıkla ilgili her türlü yardımı
reddediyorlardı. Bu yüzden binlerce mülteci hastalıktan öldü. Birçoğu bugün
artık yerleri bilinen mezarlara gömüldü.
Bu
kamplardaki Alman mültecilerin üçte birini, 15 yaşından küçük çocuklar
oluşturuyordu. Danimarka makamları mülteci kamplarında enterne edilen Alman
mültecilerle her türlü ilişkiyi kesinlikle yasaklamıştı. Mültecilerin,
Danimarka yabancılar yasasının 14. maddesine göre, dikenli tellerle çevrili
mülteci kampları dışına çıkmamaları ve Danimarka halkıyla ilişki kurmamaları
için, kamplar özel olarak, bin kişilik Danimarka CB-korbs adlı güvenlik gücü
tarafından sıkı kontrol altına alınmıştı.
Canını
kurtarmak için, Doğu Prusya’daki savaştan kaçan çoğu kadın, yaşlı ve
çocuklardan oluşan 250,000 Alman mülteci
araştırmacılara göre, Danimarka makamları tarafından kendi kamuoyularına,
Danimarka’yı istilaya geliyorlarmış gibi gösterildiler. Yetkili makamlar
böylelikle mültecilere karşı yaptıkları uygulamalar için, hem kendi hem de
uluslar arası kamuoyu nezdinde, bilinçli bir biçimde gerekçe hazırladılar.
AMERİKALILAR
VE İNGİLİZLERİN DRESDEN VE HAMBURG ALMAN SOYKIRIMI
Almanların
II. Dünya Savaşı’nı kaybetmeleri ve işgal ettikleri bütün bölgelerden hızla
geri çekilmeleri sırasında, Prusya’dan ve Doğu Almanya’dan kaçan binlerce aile,
Dresden şehrine sığınmıştı. Şehir bu anlamda nüfus olarak ikiye katlanmış ve
yaklaşık 1,200,000 kişiyi barındırmak zorunda kalmıştı.
1945
yılında savaş bitmişti. Ama savaş bitmiş olmasına rağmen Amerikalılar ve
İngilizler 13 Şubat’ta başlayıp 15 Şubat 1945’e kadar bilinçli bir şekilde üç
gün aralıksız olarak şehri havadan bombalamışlardır. Bu bombalamayı
yapmalarının esas amacı Almanya’dan öç almaktı.
Dresden
Bombardımanın Bilançosu
Dresden’e
yapılan bu intikam amaçlı hava saldırısının bir benzeri ise, 1943 yılının
Temmuz sonu ve Ağustos başında, önemli bir sanayi merkezi ve liman şehri
Hamburg’a karşı yapılmıştır. Dresden bombardımanının ön alıştırması gibiydi.
Çünkü İngiliz Hava Kuvvetlerinin aldığı talimattan ve eğitim metotlarından
dolayı, Hava Kuvvetlerinde kullanılan yöntem aynıydı. Önlerinde düşman olarak
tanımladıkları, var olan ne var ne yok her şeyiyle yok etmeyi amaçlıyordu.
ALMANLARIN
II. DÜNYA SAVAŞI’NDA ÇİNGENE VE YAHUDİLERE YAPTIKLARI SOYKIRIMLAR
Almanlar,
1933-1945 yılları içerisinde, arî ırk (Race Hygiene) ideolojisi çerçevesinde,
mükemmel bir Alman arî ırk yaratma hedefiyle diğer milletlerden ve etnik
gruplardan olan ve arî olmayan 21 milyon insanı yok ettiler.
Almanlar
II. Dünya Savaşı arifesinde ve savaş süresince yaptıkları soykırımlarda, arî
ırk ideolojisini, özellikle Üstün Irk (Herrenvolk) ve Üstün İnsan (Übermensch)
yaratmak ve bu ideolojiyi, Alman sağlık , sosyal ve kültür politikalarına
yerleştirmek için özellikle, aşağı ırktan olarak tanımladıkları iki grubu hedef
olarak seçtiler.
Bunlar
Avrupa’nın her yanında dağınık olarak yaşayan ve farklı kültür ve geleneklere
sahip Çingeneler ve Yahudilerdi.
1925
yılında Almanya’da yapılan, “Çingene Sorunu” adlı bir konferansın ardından bir
kanun çıkarıldı. “Toplum için tehlike yarattıkları gerekçesiyle”, her yaştan
Çingenenin kayıtları yapılarak polis tarafından arşivlenmesi ve işi olmayan
Çingenenin derhal çalışma kamplarına gönderilmesi kararı alındı. 1927 yılında
kimlik kartı taşımaları zorunlu kılındı. 1929 yılında Almanya’daki “Çingenelere
Karşı Mücadele Merkezi” oluşturuldu.
Çingeneler
1940 yılından itibaren toplu katliamların çok yoğun bir şekilde yapılması için
deneylerde kullanılmaya başlandılar. Kobay olarak seçilen 250 Çingene çocuğu üzerinde
zehirli gaz denediler.
En
büyük Çingene katliamının yapıldığı 1 Ağustos 1944 tarihinde “Çingeneler
Gecesi” diye bilinen gece binlerce Çingene Almanlar tarafından gaz odalarında
ve insan fırınlarında katledildiler.
YAHUDİLER:
II. Dünya Savaşı sonuna ve İsrail Devletinin kuruluşuna kadar, Çingeneler gibi
belli bir siyasi coğrafya alanında yoğunlaşmayan Yahudiler de Çingeneler gibi
Avrupa’da küçük azınlıklar olarak çeşitli coğrafi alanlarda yaşıyorlardı.
Almanya’da
Nazilerin 1933 yılında iktidara gelmesiyle birlikte Yahudiler birer soykırım
hedefi haline getirildiler ve yok edilmesi gereken bir grup olarak görüldüler.
Hitler
Nazi ideallerinin gerçekleşmesi için Yahudilerin yok edilmesi gerektiğine
inanıyordu. 4 Ekim 1933’te çıkarılan bir kanunla Yahudiler tüm gazetelerden
çıkartıldılar ve kendi inançlarına göre kurban kesmeleri yasaklandı. 14
Haziran’da Alman vatandaşlıkları iptal edildi.
9
Temmuz 1938 tarihinden itibaren, Naziler tarafından Münih’te başlatılan Sinagog
yakma olaylarıyla birlikte 1500 Yahudi kavga çıkarttıkları gerekçesiyle toplama
kampına tehcir ediliyor.
Naziler
Sinagog yakma olayını Nürnberg’de de devam ettirdiler ve böylece Naziler
liderleri Hitler planladığı gibi Alman soykırımı tarihinde, adı çok geçen,
meşhur Kristallnacht olaylarını başlattılar. Kristallnacht olaylarında Naziler
tüm Almanya’da Yahudilere ve Yahudilere ait yerleşim yerlerine, dükkanlara ve
Sinagoglara saldırdılar. Yakaladıklarını katlettiler. Olaylarda birçok Yahudi
evi, iş yeri, okulu yakılıp yıkıldı. Olaylardan sonra asayişi sağlama
bahanesiyle yine 30 bin Yahudi hükümet tarafından toplama kamplarına techir
edildi.
Haziran
1941 – Ocak 1942 tarihleri arasında Litvanya’da Alman “Özel infaz ekibi”
tarafından yerli halkın yardımıyla 135 bin Yahudi soykırıma uğratıldı. 1941
yılında Almanya’dan Riga, Minks ve Kovno’ya gönderilen Alman Yahudileri bu
şehirlerde toplama kampında profesyonel Yahudi infaz ekibi tarafından kurşuna
dizildi.
Avrupa’daki
Yahudileri kontrol ve daha sonra toplu katliam için belli merkezlere tehciri
yaygınlaştırıldı. Hollanda’dan 107 bin, Belçika’dan 28 bin, Fransa’dan 42 bin,
Danimarka’dan 770, İtalya’dan 5 bin, Romanya’dan binlerce, Bulgaristan’dan 20
bin, Yunanistan’dan 45 bin, Macaristan’dan 430 bin, Slovakya’dan 50 bin,
Norveç’ten 1,500, Hırvatistan’dan 5 bin Yahudi soykırım amacıyla toplama
kamplarına tehcir edildi.
Yahudileri
soykırıma uğratma operasyonlarıyla ilgili araştırma yapan ünlü psikolog ve
soykırım araştırmacısı Robert Jay Lifton, 1944 yılının Haziran ayında her gün
10 bin Yahudi’nin gaz odalarında zehirlenerek; 1944 yılının Ağustos ayında ise
her gün 20 bin kişinin yakılarak katledildiğini belirtmiştir.
İkiz
deneyleri: Bu deneyler Auschwitz’de Dr. Joseph Mengele tarafından yapıldı.
Mengele’nin en sevdiği denekler Yahudi cüceler ve tek yumurta ikizleriydi. Dr.
Mengele’nin Nazi ideolojisinin saf Aryan ırk düşüncesinden kaynaklanan
saplantıları onu üreme ve çoklu doğumlarla ilgili sırları çözmeye yöneltiyordu.
Amacı Aryan ırkın çoğalmasını ve dünya nüfusuna hakim olmasını sağlayacak yöntemler
geliştirmekti. Bu amaçla kullanılan 1000 çift ikizden 200 çift hayatta
kalabilmiştir.
Üzerinde
deney yapılan çocuklar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder