Kim neyi icat etmiş?
TELGRAF : William Cooke ve Charles Wheatstone adlı iki
İngiliz1837 yılında , teller üzerinden elektrik akımı göndererek mesaj iletmeyi
başardılar. Böylece ilk elektrikli telgraf makinesı ortaya çıktı. Elektrik
akımı, alıcı cihazın kadranındaki bir dizi iğneyi hareket ettirerek
ulaştırılacak mesajın ekranda belirmesine yardımcı oluyordu.
MORS ALFABESİ : 1843’ te Samuel Morse, telgraf mesajlarında
nokta ve çizgilerden oluşan ünlü Mors Alfabesi’ ni geliştirdi. Morse,
Baltimore’ den Washington’ a uzanan 60 km’ lik bir telgraf hattı kurarak, hattı
başkanlık seçimleriyle ilgili haberleri iletmek için kullandı.
TELEFON : 1876’ da Alexander Graham Bell, telefonu icat
etti. Bell ve Thomas Watson adlı elektrik mühendisi, bir gönderici ve bir
alıcıdan oluşan bir düzenek yaptılar. Alıcı, sesi belli bir elektrik akımına
dönüştürüyor ve bu akım bir tel aracılığı ile ahizeye taşınıyordu. Tarihteki
ilk telefon görüşmesini, 10 Mart 1876‘ da Bell yapmıştır.
RADYO : 1902’ de İtalyan mucit Guglielmo Marconi, kablo ya
da tel olmadan bir yerden diğerlerine mesaj göndermenin yolunu keşfetti.
Böylece radyo doğdu. Marconi, radarın mucidi Hertz’ in yapmış olduğu deneyleri
kullanarak bulunduğu yerden 9 metre uzaktaki bir kapı zilini çalmayı
başarabiliyordu ve bunun için her hangi bir kabloya ihtiyaç duymuyordu.
Kullandığı yönteme “elektromanyetik” adını vermişti.
FM RADYO : 1920’ de Edwin Howard Armstrong, FM radyoyu
geliştirdi. Elektrik mühendisi Armstrong’ un elektromanyetik ve elektrik
alanında yaptığı icatlar çok önemlidir. Fakat onun belki de hepimiz tarafından
bilinen icadı, geniş aralıklı yayın yapan FM radyo bandıdır.
SÜPER İLETKEN : 1986’ da George Bednorz, kayıp olmaksızın
enerjiyi transfer edebilen bir madde geliştirdi. Böylece “süper iletken”
kavramı hayatımıza girmiş oldu. Süper iletkenler, “bilgi çağı” açısından çok
önemli gelişmeleridir. Sıradan bir bakır telden iletildiğinde enerjinin
yaklaşık % 40’ ı kaybolmaktadır. İşte bu yüzden süper iletkenler insanlığın
enerjiyi doğru ve verimli kullanabilmesi açısından çok önemlidir.
UYDU : 4 Ekim 1957’ de Ruslar, ilk uydu Sputnik’ i Dünya
yörüngesine yerleştirdi. Dünya’ nın ilk yapay uydusu sadece bir basket topu
büyüklüğünde olup 82 kg ağırlığındaydı. Bu minik uydu, 98 dakika içinde
yörüngeye yerleştirilmişti. Sputnik, insanoğlu için uzay çağının başlangıcı
demekti.
FAKS : 1843’ te üretilen ilk faks makinesi, kabartma
harfleri tarayarak elektrik sinyalleri gönderen bir sarkaçtan oluşuyordu.
Modern faks makinelerinde ise gönderilen dokümandan yansıyan ışığı algılayan
diyotlar kullanılır. 1922’ de Alman fizikçi Arthur Korn, radyo dalgaları ile
Avrupa’ dan Amerika’ ya fotoğraf göndermiştir.
HABERLEŞME KULELERİ : Claude Chappe, tepelerin üzerine
kurulmuş kulelerden oluşan bir ağ sistemi geliştirdi. Her kulenin üzerinde 49
değişik konuma ayarlanabilen iki uzun oka sahip bir makine vardı. Her konum bir
harfe ya da rakama karşılık geliyordu. Operatörler böylece bir kuleden ötekine
mesaj gönderebiliyorlardı. Bu sistem çok başarılı oldu ve 4.828 km’ lik bir ağ
kulelerle birbirine bağlandı.
ÇENGELLİ İĞNE : Dünya, 1849’ da Walter Hunt tarafından
bulunan, çok basit ama faydalı bir ürünle tanıştı: Çengelli İğne. Çengelli
iğne, Amerikalı mucit tarafından sadece 15 dolar kazanabilmek amacıyla bir
iddia sonucunda ortaya çıkmıştır.
YEMEK ÇUBUKLARI : Yemek çubukları 5000 yıl önce ilk defa
Çin’ de kullanılmaya başlandı. Çinliler, daha iyi pişmesi için yiyecekleri çok
ufak parçalara ayırıyorlardı. Bunları tutabilmek için de ağaç dallarını
kullanıyorlardı. Bugün Çin, Japonya, Vietnam, Kore gibi Uzakdoğu ülkelerinde
yemek çubukları hala yaygın olarak kullanılmaktadır.
EKMEK KIZARTMA MAKİNESİ : 1909’da General Electric şirketi,
ilk elektrikli ekmek kızartma makinesini üretti. Dilimlenmiş ekmek, elektrikle
ısıtılan bir tel üzerine konuluyordu. Ayarlı bir saat, süre dolduğunda
elektriği kesiyor ve ekmeği dışarı doğru itiyordu. Bu sayede sabahları kahvaltı
masalarını renklendiren çıtır çıtır ekmeklerin hikayesi doğdu.
MİKRODALGA FIRIN : Yiyecekleri radyo dalgaları ile ısıtan
bir fırın fikrinin patentini 1945’ te Amerikalı mucit Percy L. Spencer
almıştır. Yiyecekler, mikrodalga adı verilen radyo dalgalarıyla bombardıman
edilir, bunun neticesinde moleküler titreşerek yiyeceğin ısınmasını sağlar.
Mikrodalga fırınların kapağındaki metal teller ise mikrodalgaların fırından
dışarıya çıkıp insanlara zarar vermesine engel olmaktadır.
KAŞIK : Paleolitik zamanlardan beri kullanılan kaşıkların
atası deniz kabuklarıdır. Kaşığın Latince ve Yunanca’ daki karşılığı “spiral
şekilli sümüklüböceği kabuğu” anlamına gelen “cochlea” kelimesinden
türetilmiştir. Günümüzdeki formunu ise MS I. Yüzyılda Romalılar vermiştir.
BIÇAK : Tarihte kesin olarak ne zaman icat edildiği belli
olmayan bıçak, günümüzde mutfaklarda ve yemek masalarında dizayn edilseler de
tarihin ilk dönemlerinden başlayarak yakın bir zamana kadar öncelikle silah
olarak kullanıldı. Ortaçağ Avrupası’ nda ev sahibi masaya bıçak getirmezdi,
çünkü herkesin bıçağı belindeydi. Ancak şiddet artmaya başlayınca 1669’ da
Fransa Kralı 14. Louis’ in bütün sivri uçlu bıçakların yemek masalarında
kullanımını ve sokaklarda taşınmasını yasaklamıştır.
ÇATAL : Çatalı ilk kullananların Yunanlılar olduğu
sanılmaktadır. Çatalın yemek masalarındaki kullanımı MS 7. yüzyılda Ortadoğu’
daki zengin ve itibarlı ailelerde görülmektedir. 13. yüzyılda Bizanslılar’ a
onlardan da İtalyanlar’ a geçmiştir. Fransa da ise “gösterişe kaçıyor ” diye
kabulü yavaş olmuştur. Çatal, 1600’ lerin ortalarından itibaren tekrar itibar
kazanmış, kraliyet ailesi ve zengin sofralarının vazgeçilmez lüksü olmuştur.
Günümüzde ise hepimizin vazgeçilmez ihtiyacıdır.
MEKANİK SAAT : 999’ da Gerbert, insanoğlunun zamanı
ölçebilme arzusuna hizmet etmek için yepyeni bir ürün sundu. Fransız keşiş ve
sonrasında Papa olan Gerbert’ in ağırlıklar kullanarak çalışan ilk mekanik
saati günümüze kadar pek çok kez geliştirildi.
HASSAS SARKAÇLI SAAT : Galileo’ nun sarkaç teorisini
üretmesinden sonra daha kesin zaman ölçümü yapılabilir miydi? 1656’ da
Christian Huygens, bu noktadan hareketle, sarkacın hareketini bir dizi dişli
çark üzerinden saatin kollarına iletirken, bir yandan da sarkacın sürekli
salınım halinde tutmanın yolunu bularak ilk hassas sarkaçlı saati geliştirdi.
DİKİŞ MAKİNESİ : 1830’ da Barthelemy Thimonnier dikiş
makinesini icat etti. Makinede ayak pedalıyla döndürülen bir tekerlek, iğneyi
kaldırıp indiriyordu. Fakat o dönemlerde pek çok terzi, işini kaybedeceği
korkusuyla bu makinelerin 80 tanesini tahrip etmişti.
FERMUAR : Fermuarın icadında her ne kadar tek bir mucitten
söz etmek zor olsa da asıl katkıyı 1893’ de W.L. Hudson’ un yaptığı
söylenebilir. Fermuarın hayatımıza girmesi oldukça zaman almıştır. İlk fermuar
tasarımının o kadar ürkütücü bir görüntüsü vardı ki pek çok üretici seri
üretimi yapmayı reddetmişti. Fermuar, günümüze kadar gelişmiş ve hayatımızdaki
pratik malzemelerden biri olarak yerini almıştır.
ELEKTRİK ISITICILI ÜTÜ : 1882’ de Henry Seely, elektrik
ısıtıcılı ütüyü geliştirdi. İlk ütüler, içine kor halinde kömür konularak
ısıtılırdı. Seely’ nin ütüsünün içinde ise elektrikli bir ısıtıcı bulunuyordu.
Böylece ütü, zor kullanılan bir ev aleti olmaktan çıkmıştı.
ÜTÜ MASASI : Ütü yaparken yeterince iyi sonuç alamamaktan
şikayetçi olan Afrikalı Sarah Boone adlı bir ev kadını, 1892 yılında kendisi
için bir ütü masası geliştirdi. Böylece tarihin ilk ütü masası ortaya çıkmış
oldu.
ELEKTRİKLİ SÜPÜRGE : 1901’ de Hubert Booth, elektrikli
süpürgeyi icat etti. Booth’ un elektrikli süpürgesi o kadar büyüktü ki atlı bir
arabayla çekilmesi gerekiyordu. Fakat süpürgenin performansı gayet iyiydi; öyle
ki İngiliz Kralı VII. Edward taç giyme töreninden önce salondaki halının bu süpürge
ile temizlenmesini istemişti.
ELEKTRİKLİ BUZDOLABI : İlk elektrikli buzdolabı, Karl Linde
tarafından 1877’ de geliştirildi. Yiyeceklerin bozulmadan saklanabilmesi için
gereken, ortamın soğuk olması koşulu, ilk defa Karl Linde tarafından yapay
olarak sağlanmıştı. Linde’ nin cihazı, yiyecek kabininin arkasına freon gazı
yerine metil ether adlı son derece patlayıcı bir gaz pompalıyordu. Bu yüzden
pek yaygınlaşmadı. Freon gazı kullanılan ilk buzdolabını ise Balzer Von Platen
ve Carl Munters birlikte tasarlamıştı.
BULAŞIK MAKİNESİ : 1889’ da W. A. Cockran adındaki maharetli
kadın mucit, tarihin ilk elektrikle çalışan ilk bulaşık makinesini üretti.
Sistem çok basitti. Bir fiskiye, boru yardımıyla gelen tazyikli suyu tabakların
üzerine eşit dağıtıyor ve bulaşıkları temizliyordu.
ÇAMAŞIR MAKİNESİ : 1906’ da Ala Fischer, çamaşır makinesini
icat etti. Makinenin içine yatay olarak yerleştirilmiş metal tambura kirli
çamaşırlar konuluyordu. Tambur, elektrik yardımıyla döndürülüyor ve hareket
sırasında çamaşırlar sürekli suyla temas ederek temizlenmiş oluyordu. İlk
kurutuculu çamaşır makinesi ise 1924’ te üretildi. Çamaşır makineleri sürekli
gelişerek günümüzdeki halini aldı.
TERMOS : 1906’ da İskoçyalı J. Dewar, termos adını verdiği
ve içine konulan sıvının ısısını koruyan, iç içe geçmiş iki kaptan oluşan bir
sistem geliştirdi. Tarihin en popüler icatlarından birisi olan termos sayesinde
piknik yapmak, insanoğlu için daha da keyifli bir hal almaya başladı.
BLENDER : Stephen Poplawski, termos benzeri cam bir kutunun
tabanına metal, dönen bir bıçak koyarak blender fikrini ilk ortaya atan
kişidir. 1932’ de bu fikrini tasarım haline dönüştürmeyi başarmıştır. 1935’ te
Fred Waring ve Frederick Osus adlı iki girişimci dostu, Poplawski’ nin fikrini
geliştirerek büyük bir ticari başarı kazanmışlardır.
ATAŞ : 1900’ de Johann Vaaler, kağıtları sıkıca tutabilmek
için,iç içe geçmiş iki halkadan oluşan, metal bir telden ibaret orijinal bir
ürün tasarladı. Vaaler’ in “Ataş” adını verdiği bu tasarım bugüne değin hemen
hemen hiç değişmemiştir.
KALEMTIRAŞ : Bugün okur yazar hemen hemen herkesin evinde,
çekmecesinde bulunan kalemtıraş Amerikalı John Lee Love tarafından 1897’ de
icat edildi. İlk üretimi bildiğimiz taşınabilir şekliyle tasarlanan kalemtıraş
daha sonraki yıllarda geliştirildi.
KURŞUNKALEM : Kurşunkalemin bugün bildiğimiz şeklini Fransız
kimyacı Nicolas Conte vermiştir. Kil ve graphite karışımını yakıp tahtadan
silindir çubuklar içine koyan Conte; 1795’ te patentini almıştır. İlk
kurşunkalem fabrikasını ise 1861’ de Eberhard Faber, New York’ ta kurmuştur.
BİLYE UÇLU TÜKENMEZKALEM : 1938’ de Macar mucit Lazlo Biro,
biro da denilen, günlük hayatımızın vazgeçilmez parçası olan bilye uçlu
tükenmezkalemin hayata geçmesini sağladı. Tükenmezkalem, öncelikle yüksek
basınca maruz pilotların kullanması için üretilmişti. Zamanla kolay
kullanımından dolayı geniş kitlelere ulaştı.
DOLMAKALEM : 1935’ te Fransız Jules Fagart, tekrar
doldurulabilen dolmakalemi geliştirdi. Bugün bizlere bir parça nostalji gibi
görünse de dolmakalemler, pek çok insan için hala önemli yazı araçlarından
biridir.
SİLGİ : Silgiyi ilk defa 1736’ da Avrupa’ ya getiren,
Fransız kaşif ve bilim adamı Charles Marie de la Condamine’ dir. Bu aslında,
Güney Amerika’ da yerli kabilelerin oyun için ve tavuk tüyü gibi şeyleri
vücutlarına yapıştırmak için kullandıkları bir maddeydi. Avrupalılar bunu
kullandı fakat bir süre sonra çürüdüğü için kullanışlı olmadı. 1839’ da Charles
Goodyear, kauçuğu işlemenin ve dayanıklı kılmanın yolunu buldu. Bugün
kullandığımız silgilere şekil vermiş oldu.
DAKSİL : 1951’ de Bette Nesmint Graham, daksili icat etti.
Dallaslı sekreter Graham, bugün ofislerimizde hepimizin sık sık ihtiyaç duyduğu
hatalı metinlerin üzerini ince beyaz tabakayla kapatan yazı düzelticiyi ilk
olarak evinin mutfağında blender ile sıvı hale getirdiği kağıt olarak
üretmiştir.
RAPTİYE : Raptiye, ilk defa Amerikalı Edwin Moore tarafından
kiralık bir odada üretildi. Bir gün önce yaptığını ertesi gün satan Moore,
Eastman Kodak Company’ den büyük bir sipariş alınca 1904’ te Moore Raptiye
Şirketi’ ni kurdu. Şirketi hala küçük şeylerin üretimine devam etmektedir.
FOTOKOPİ MAKİNESİ : Bugün kullandığımız fotokopi makineleri
ilk olarak 1942’ de Chester Carlson tarafından geliştirilmiştir. Amerikalı
mucit Chester Carlson, 1938’ de de elektrostatik fotokopi makinesini icat eden
kişidir. Fotokopi makineleri sayesinde gerekli dokümanları çoğaltmak
kolaylaşmış oluyordu. Bu da büyük bir işgücü kazanımı anlamına gelmekteydi.
MÜREKKEP : Kağıdın icadıyla paralel kullanılan mürekkep,
Çinliler tarafından bulunup geliştirildi. MS 400’ de yaklaşık olarak bugün
kullandığımız halini aldı. Renk pigmentleri veya boyar maddelerin sıvıda
çözündürülmesiyle elde edilen mürekkebin ilk dönemlerdeki hammaddesi ise yanmış
çam odunu, kuzu yağı, eşek derisi jölesi ve miskti.
PARŞÖMEN : Eski Mısır firavunlarından biri Anadolu’ ya
papirüs vermeyi reddedince, parşömenin hikayesi başlar. Anadolu’ daki Bergama
kitaplığının İskenderiye’ ye rakip olmasından rahatsız olununca papirüs
gönderimi durmuştur. Bergama hükümdarı, koyun ya da keçi derisinden papirüsün
yerini tutacak ve yazı yazmaya uygun bir madde hazırlanması istedi. Yunanca
“Pergament” adını taşıyan parşömen böylece doğdu.
YAPIŞKAN BANT : 1921’ de Amerikalı R. Drew, yapışkan bant
fikrini ortaya attı. Avrupa’ da “seloteyp” adıyla piyasaya sürülen bu bandın
bir yüzü, “selüloz” adı verilen ve yapışkan olan saydam bir plastik şeritten
oluşuyordu.
TUTKAL : Tutkal ilk olarak 1750’ de İngiltere’ de yapıldı.
Tutkal önceleri balıktan elde edilmiş, daha sonraları plastik, hayvan
kemikleri, nişasta, süt proteinlerinden elde edilen türevleri ile yaygınlaşmaya
başlamıştır.
YANGIN SÖNDÜRÜCÜ : 1816’ da George Manby, yangın söndürmeye
yönelik bir sistem geliştirerek ilk yangın söndürücünün temellerini atmış oldu.
Alet, su içeren metal bir silindirden oluşuyordu. İçindeki su, sıkıştırılmış
hava yardımıyla dışarıya püskürtülüyordu.
KİMYASAL YANGIN SÖNDÜRÜCÜ : 1905’ te Alexander Laurent,
kimyasal yangın söndürücüyü geliştirdi. Yangına suyla müdahale etmek her zaman
doğru bir yol değildi, bu yüzden Laurent, bir kimyasal karışımı geliştirerek
suyun yangın söndürmedeki zararlarını da yok etmiş oluyordu.
DİKENLİ TEL : 1867’ de Lucien B. Smith, tarihteki ilk
dikenli teli üretti. Teksas’ ta yaşayan büyük toprak sahiplerinin sayısı
artmaya başlayınca sınırlar birbirine yaklaşmaya başlamıştı. İşte bu ihtiyaçtan
hareketle kendisi de bir çiftçi olan Smith, sınırları belirlemek ve
yabancıların girişinin önüne geçebilmek için tarihteki ilk dikenli teli
üretmiştir.
GAZ MASKESİ : 1914’ de Garet A. Morgan’ ın geliştirdiği gaz
maskesi, Erie Gölü altındaki patlamada 32 maske kullanıcısın hayatta
kalmasından sonra çok tutulmuştur. Patlamadan sonra pek çok firma Morgan’ ın
gaz maskelerinden sipariş vermiştir. Sonraları Amerikan ordusu gaz maskesine
son halini vermiş ve resmen kullanmaya başlamıştır.
TRAFİK IŞIKLARI : 1923’ te Gervett A. Morgan, elektrikli
trafik ışıklarını geliştirdi. Üzerinde “dur” ve “geç” yazan trafik işaret
kolları, ilk kez 1868’ de kullanılmıştır. Sonraları gaz lambasıyla çalışan
renkli trafik ışıkları kamu kullanımına sunuldu. İçindeki gaz lambası
vasıtasıyla trafiği düzenleyen bu sistem, o tarihlerde gaz lambalarından
birinin patlaması sonucu bir polisin ölmesine neden olunca yeni arayışlara
gidildi. Bu soruna çare arayan Morgan, yeşil, sarı ve kırmızı renklerden oluşan
elektrikli trafik ışıklarını geliştirdi.
PARKMETRE : 1939’ da Carl C. Magee, park sorununu çözebilmek
amacıyla ilk parkmetreyi tasarladı. O yıllarda Amerika’ da ciddi bir park
sorunu yaşanıyordu. Magee ilk parkmetre aletini caddeye yerleştirdiğinde halk
büyük tepki gösterdi. Fakat park sorunu çözülemeyince parkmetrelerin kullanımı
arttı.
KEDİGÖZÜ : 1933’ te Percy Shaw, sisli bir gecede
otomobiliyle neredeyse bir uçurumdan yuvarlanmak üzereyken bir kedinin
gözlerinin parlamasıyla yolu fark edip hayatı kurtulunca, kedi gözünden
esinlenerek bir alet tasarlamaya karar verir. Böylece hayat kurtaran kedi gözü
ortaya çıktı. Kısa bir süre sonra birçok ülkenin yollarına bu kedigözlerinden
çok sayıda yerleştirilir.
GÜVENLİ TIRAŞ BIÇAĞI : 1771’ de Jean Jacques Perret, cilde
sadece bıçağın kenarının değdiği ilk güvenli tıraş bıçağını geliştirdi. Böylece
sabahları yüzünde kesiklerle işe gitmek zorunda kalan erkek nüfusunun sayısında
gözle görülür bir azalma olmaya başladı.
SABAN : 1814’ te John Jetro, hayvan gücüyle kullanılan ilk
sabanı geliştirdi. Toprağı insan gücüyle sürmek hem çok zordu hem de toprak
sahipleri için çok maliyetliydi. Bu nedenle hayvan gücüyle kullanılabilecek bir
alet tasarlamak gerekmişti. John Jetro, tarımcılık için büyük öneme sahip
sabanı geliştirdi ve patentini aldı.
PUSULA : MS 100 yılında Çinliler, pusulayı icat etti.
Manyetik bir ortamda serbest bırakılan bir objenin kuzeye yöneleceği
prensibinden hareketle pusulanın keşfi gerçekleşti.
KİBRİT : 1680’ de Robert Boyle, kükürtlü kibrit aracılığıyla
ateşi elde etmeyi becerdi. Keşfedilmesinin üzerinden binlerce yıl geçmiş
olmasına rağmen ateş pratik halde elde edilemiyordu. Önceleri bir çelik, bir
metal parçasına sürtülüyor ve ateş elde ediliyordu. Boyle’ nin kibriti, zımpara
kağıdına sürtülmek suretiyle ateş alıyordu. Ardından fosforlu kibritler de
üretilmeye başlandı.
YAZAR KASA : 1879’ da James Ritty, yazar kasayı icat etti.
Bugünkü yazar kasaların ilham kaynağı olan ilk yazar kasaya, bir klavye
yardımıyla sayılar giriliyor, gerekli toplamalar yapılıyor ve bunlar kağıda
basılabiliyordu.
KÖR ALFABESİ : Fransız subay Barbier, aklına gelen kabarık
harf fikrini kendisi de kör olan arkadaşı Braille’ e anlattı. Louis Braille, bu
alfabe sistemini kendi yaşadığı zorlukları da değerlendirerek, 1829 yılında
bugün kullandığımız kör alfabesini geliştirdi. Bugün sadece Braille’ in
kabartma harflerini basan özel matbaalar bulunmaktadır.
BEBEK ARABASI : 1733’ te İngiliz William Kent, ilk bebek
arabasını üretti. W. Kent adlı mimar, Devonshire’ in III. Dükü’ nün çocukları
için tarihin ilk bebek arabasını sipariş üzerine yapmak zorunda kalmıştır.
Bugün geliştirilmiş benzer tasarımlar parklarda, bahçelerde karşımıza
çıkabilmektedir.
AYNA : 1903’ te Emil Bloch, aynayı geliştirdi. Tarih boyunca
parlatılmış bir metal ya da taş ayna olarak kullanılmıştır. Daha sonraları cam
yüzeylerin arkasına yapıştırılan koyu renkli kumaşlar da aynı amaçla
kullanılmıştır. İlk modern ayna ise Bloch tarafından, düz camın gümüş veya
altın folyo ile kaplanmasıyla elde edilmiştir.
POSTA PULU : 1837’ de Rowland Hill, ilk posta pulunu
tasarlayıp kullanımını sağladı. Hill posta pulunu yaptıktan sonra İngiltere
kralı tarafından şövalyelikle ödüllendirilmiştir. Bugün halen kullandığımız,
her biri birer sanat eseri sayılabilecek pullar, önceleri sadece kralın
yazışmalarında kullanabildiği bir işaret iken zamanla tüm posta sistemlerince
kabul görmüş ve yaygınlaşmıştır.
POSTA KUTUSU : 1891’ de Philip Downing, posta kutusu
sistemini geliştirdi. Posta sisteminin her geçen gün daha sağlıklı
işleyebilmesi için günümüze kadar pek çok insan bu gelişime katkıda
bulunmuştur. Bu sayede posta işaretleyicileri, işlem iptal eden cihazlar, posta
mühürleri, otomatik posta sınıflandırma cihazları yaşamımızda yerini almış,
mektupların daha sistematik bir şekilde sınıflandırıp gönderilmesine olanak
tanımıştır.
ŞEMSİYE : 1885’ te William C. Carter, şemsiyeyi geliştirdi.
İlk şemsiyenin, 4000 yıl önce Mısır, Asya, Yunanistan ve Çin’ de kullanılmış
olduğunu tarihsel dokümanlar göstermektedir. Şemsiyenin patenti Carter
tarafından alınmıştır.
İNGİLİZ ANAHTARI : 1835’ te Solymon Merrick, ingiliz
anahtarını tasarladı. İnsanoğlunun pratik zekasının bir ürünü olan ingiliz
anahtarı ile vidaların büyüklüğü önemini yitiriyordu. Çünkü genişleyebilen ucu
sayesinde her boyuttaki vida için kolayca kullanılabiliyordu.
CIVALI BAROMETRE : 1643’ te Evangelista Torricelli, hava
basıncını ölçmek için yeni bir yöntem geliştirdi. Torricelli, vakum ve basınç
üzerine deneyler yapmaktaydı. Yarıya kadar cıvayla doldurduğu bir kaba, yine
ağzına kadar cıvayla dolu bir tüpü ters çevirip batırmıştı. Havanın basıncına
bağlı olarak tüpteki cıvanın oranı bir miktar azalmaktaydı. Böylece bugün
“cıvalı barometre” olarak bildiğimiz cihaz ortaya çıkmış oldu.
PARA : Para, ilk kez MÖ 700’ de Lidya’ da malların alımı
için kullanıldı. Yoğun olarak ticaretle uğraşan ve bir Anadolu uygarlığı olan
Lidya’ da paranın ilk formu değerli maddeden oluşmaktaydı. Altın ya da gümüş,
en çok kullanılan para hammaddesiydi. MÖ 700 yılına gelene kadar insanların
ekonomik ilişkilerinde kullandıkları en yaygın metot “barter” yani değişim
sistemiydi. Buğday almak isteyen, yerine eşit miktarda pirinç kullanabiliyordu.
Günümüzde ise para kullanımı, yavaş yavaş yerini dijital ortamdaki paralara
yani kredi kartlarına bırakmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder